Gizem Çeliker yazdı: "Müthiş bir tecrübe"

Zaten çok kıymet verdiğim ve çok önemli olduğunu düşündüğüm basın sektörünün bugün bilfiil ben de içinde oldum. Gündemi takip etmek değil gündem yaratmak oldu bugünku görevim... ve çok da gurur duydum.

Bu kadar küçük bir ülkede gerçekten objektif gazetecilik yapmak zor iş. Muhakkak birileri bir şey yakıştırıyor. Ancak her tarafa eşit mesafe da gerçekten gündem yaratan ve objektif olmak sizin farkınızı ortaya koyuyor.... İşte Kıbrıs Postası da benim gözümde böyle bir yerdi. Konuk Genel Yayın Yönetmenliği göreviyle yapmış olduğumuz toplantılarda gerçekten doğru adrese güvendiğimi bir kez daha anladım.

Genç, pırıl pırıl, işini bilen ve keyifle yapan bir kadro. Çok başarılı ve çok yaratıcı.

Tüm Kıbrıs Postası ekibine bana bu tecrübeyi yaşattıkları için bir kez daha sonsuz teşekkürlerimi iletirim ve objektifliklerinden ötürü de güvenimi tazelediklerini de belirtmek isterim.

Aslında tüm ülkenin kanayan yarası olan plansızlığa biraz değinmek istiyorum. Her taraf plansız gelişiyor ya da gelişemiyor. Her sektör başı boş kendi ayakları üzerinde büyümeye çalışıyor ya da büyüyemiyor. Çünkü ülkede bir plan yok. Gece yatıyorsunuz sabah yeni bir düzenleme ile uyanıyorsunuz. Plan, program hepsi sözde kalıyor. Bir ülkenin gelişebilmesi için en önemli konu öncelikli sektörünün belirlenmesi ve bu sektörler için destekleyici ve kalkındırıcı planlar üretilmesidir. Ancak bizim ülkemizde döneme göre hatta ilgili bakanlığa göre bile öncelikli sektörler değişebiliyor ve bu değişen sektörlere göre uygulamalar değişiyor. Bu bağlamda da özel sektör için tehlike çanları çalmaya başlıyor... Özel sektör plansızlığı affetmiyor. Plansız yaptığınız bir girişim ya da planlayıp da sonrasında değiştiğini gördüğünüz bir uygulama sizin tüm iş hayatınıza mal olabilecek düzeyde. Maalesef bizim ülkemizde plansızlığa maruz kalmak çok olası. Bu yüzden de "gelişmekte olan ülkeler" ile bile rekabet edebilecek düzeyde olamıyoruz.

Diğer taraftan bir bakıyorsunuz ki herşey yolunda gidiyor, plan program gayet güzel, yaptığınız sektör gelişiyor ve büyüyor ama aniden bir uygulama ile ya yasaklama geliyor ya da fonlar karşınıza çıkıyor. Çok değil 2-3 sene önce zeytin rekoltesinin fazlalığı yüzünden 1 günde zeytinyağı ithalatı yasaklanmadı mı? Ne yaptı zeytinyağı ithal eden firmalar? Maalesef işte bu plansızlık yüzünden batmaya mahkum oldu. Elbette yerli üretim çok değerli. Elbette bizim kendi kültürümüzü yansıtan ve katma değer yaratan ürünler çok kıymetli ama biz illaki herşeyi üretemeyiz. Ve yaşanan bu süreçte de tek gördüğümüz yasakçı zihniyetler ve yüksek fonlar yüzünden sadece tüketici mağdur. Üretimi desteklemenin tek yolu fon ve ithalat yasağı değildir. Hatta bu bir yöntem bile değildir. Üretimi desteklemenin en iyi yolu üretim kalitesini artırmak ve üretim maliyetlerini düşürmektir. Bir başka ürünü pahalı ederek veya yasaklayarak sadece tüketiciye zarar veriyoruz.

Sonuçta dünya artık ekonomik savaşlarla çarpışıyor. Toplarla tüfeklerle savaşmak artık "out". Ekonominizin gücü ile savaşmak "in". Yani ülkeniz ne kadar güçlü bir ekonomiye sahipse o kadar çok söz hakkına ve o kadar çok güce sahipsiniz. Gelecek elbette Kıbrıs sorununa, ambargolara, tanınmamışlığa çok bağlı ama hepsinin de üstünde "EKONOMİ" var. Daha fazla göç vermemek, gençelerimizi ülkeye geri çekmek, refah yaşamak ve diğer ekonomiler ile rekabet edebilmek adına ekonomi özel sektör odaklı olarak büyümeli ve ülkemiz daha yaşanabilir bir ülke haline getirilmeli...