İÇ HABERLER
okuma süresi: 13 dak.

KEH: "Doğrusuyla, yanlışıyla Onurer'i biz bu süreçte destekliyoruz"

KEH: "Doğrusuyla, yanlışıyla Onurer'i biz bu süreçte destekliyoruz"

19 Nisan 2015 tarihinde gerçekleştirilecek olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Komünist Emek Hareketi süreci değerlendirerek, KSP Cumhurbaşkanı adayı Mustafa Onurer'e destek kararı aldı. Açıklama şöyle:

Yayın Tarihi: 15/04/15 10:20
okuma süresi: 13 dak.
KEH: "Doğrusuyla, yanlışıyla Onurer'i biz bu süreçte destekliyoruz"
A- A A+

19 Nisan 2015 tarihinde gerçekleştirilecek olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Komünist Emek Hareketi olarak süreci değerlendirdik ve karar aldık.

Öncelikle Marksist-Leninist bir örgütlenme olarak; boykotu örgütlemenin koşullarının oluşmadığı bu süreçte "sol" siyaseti savunan bir adayın desteklenmesi zaten kuşkusuz ideolojik bir netlik ve sorgu-suhal götürmez bir açıklıktır.

Bizler için "sol" aday; genel olarak emperyalizm'e karşı, faşizm'e karşı, işgal'e karşı, İşçi Sınıfının öncülüğünde tüm Ezilen Halkların Kurtuluş mücadelesini örgütleyen adaydır.

Bu seçimlerde ne TDP,BKP ve kısmi Baraka(Bağımsızlık Yolu) destekli sözde "bağımsız" aday Sn. Akıncı nede CTP'nin adayı Sn. Sibel Siber "sol" içerisinde desteklenecek adaylar değildirler.

Süreç içerisinde sadece bu iki sözde "sol görüşlü" olarak düzen tarafından etiketlenen adaylardan başka birileri var olmasaydı, bizler bu iki adaya oy vermenin "sağ" cephe'deki adaylara oy vermekle "eşdeğer" olacağını söyleyip buna uygun bir tavır belirlemek durumunda olacaktık.

Bizler Sn. Mustafa Akıncı'nın AB'ci, Anti-Emperyalist çizgiden uzak, İşçi Sınıfının kurtuluşunu temel almayan çizgisini göremeyecek yada Sibel Siber'in TC Devleti'nin ülkemiz üzerinde oynadığı emperyalist politikaların uygulayıcısı CTP'nin adayı olduğunu "pas geçerek" onları Sn. Mustafa Onurer'in çizgisi ile kıyas yapacak kadar revizyonist çizgide bir örgütlenme değiliz, olamayız ve olmayacağız.

Bu adayların var olduğu bir koşulda ve süreç içerisinde "boykot" etmek yada gereksiz, Leninizm'le bağdaşmayacak bir temelde "tavırsızlık" açıklamak yada "sol adayların hepsi aynidir gidin hangisine isterseniz oy verin" demek de sosyalist çizgiyi ortadan kaldıran, devrimciliği, sosyalist değerleri yok eden çağrılardırlar.

Öncelikle neden bu çağrılar karşı-devrimci nitelikler taşır?

- Bu süreçte boykot neden yanlıştır ?

Çünkü halkın çoğunluğu şu anki siyasal yapıyı kökten ortadan kaldırma sorununu içten içe hissetmemekte, emperyalist sömürüyü, gittikçe daha da gelişen kapitalist statükoyu külliyen ortadan kaldırmayı devrimci bir şiar ile talep etmemektedir. Yani boykotu örgütleyecek devrimci koşullar olgunlaşmış değildir.

Boykot çağrısı "referandum sürecinde" Komünist Emek Hareketi tarafından örgütlenirken; referandum sürecindeki siyasal sorunla; seçimler sürecindeki siyasal sorun nitelik olarak çok farklıdır.

Yani Anayasa referandumu süresindeki "boykot"siyasal örgütlenmesi ile; "ulusal bir seçimdeki" siyasal durum farklı nitelik taşır.

Birinde "boykotu" örgütlemek daha çok ses getirebilecek bir ortamı ve içeriği taşırken, öbürü için ayni durum söz konusu değildir. Bu tahlilleri yapabilmek Marksist-Leninist bir örgütlenme için hayati önemlidir. Ve bunu ancak Marksizm-Leninizm'i iyi kavramakla gerçekleştirmek mümkündür.

Zaten bundan ötürüdür ki tüm meclis partileri "evet çağrısı" yapmasına rağmen halk "hayır" demiş veya ciddi oranla sandığa gitmeyip "boykot" etmiştir.

Buradaki siyasal sorunlar ve ajitasyon şekilleri taktiksel olarak farklılıklar gösterebilir.

Mücadele içerisindeki özel durumlar veya sorunlar her zaman için o günün koşullarına göre ana devrim stratejisini örgütleme hedefli değişebilir veya farklılaşabilir.

19 Nisan bir cumhurbaşkanlığı seçimidir ve "sandıkları kıracak örgütlü bir halk kitlesi veya halkın sandıkları kırma kaygısı" bellidir ki hiçbir şekilde şuan mevcut değildir ve bunu örgütleyebilecek bir ortam da olgunlaşmamıştır.

Ülkede "işgal" altında olmak ve seçimlerin demokratik bir ortamda olmaması da "boykot" etmeyi şart koşan "ilk" durum/koşul değildir.

Boykot'un süreci İşçi sınıfı ve Halk Kitlelerinin, can çekişen kapitalizm'in bunalım dönemlerinde, çok geniş kitlelerin kökten bir değişimi talep eder noktaya gelerek ve devrimcilerin yıllarca çalışıp kitlelere doğru hedefi örgütlediği ve sistemin ortadan kaldırılma talebi ile mücadelenin açık bir nitelik kazandığı süreçte örgütlenen bir süreçtir.

Şuanki durumda KKTC'de cumhurbaşkanlığı gibi seçimlerde bu süreci örgütlemek yanlış bir tavırdır.

- "Bütün solcular aynidir gidin ikisine veya üçüne de oy verin!" yanılgısı üzerine:

Halk dili ile ele alacak olursak yazımızın başında da belirttiğimiz gibi: Sol "sosyalist" dir.. İşçi Sınıfından yanadır, Ezilen Halkların birliğinden yanadır. Ve evvela anti-emperyalist'tir ve bütün gerici akımlara da karşıdır. Sn. Siber mi yoksa Sn. Akıncı mı şimdiye kadar "işgale" karşı tek 1 söylem kullandı da biz mi duymadık? Yoksa bu iki adayın partileri UBP veya DP gibi partilerle beraberce kolkola hükümet olmadılar mı geçmişte?

Yoksa bu iki aday İşçi Sınıfı için onların kurtuluşu için Marksist-Leninist bir devrimci midirler de bundan dünyanın mı haberi yok ?

"Sol'un zenginliği" denilen bir şey yoktur!

Sol; İşçi Sınıfını, Ezilen Halkları, emperyalizme karşı, faşizme karşı direnişi örgütledikçe, bütün mücadele araçlarını; legal ve illegal mücadele süreçlerinde devrime, sosyalizme ve sınıfsız topluma ayni cephede, birleşik cephede örgütlediği oranda "zengindir"… Bunun olmadığı ve "burjuvaziye kim daha çok hizmet eder" kaygısı içerisinde var olan ve dağınık bir sol "zengin" değildir.

Yani gidin "şu burjuva liberaller solcudurlar bizdendir gidin onlara oy verin" demek hem popülizm'dir hemde halkı aldatmaktır.

Bu anlamda şuan "oy verilmesi gerekiyorsa" verilebilecek tek "sol" aday hatalarına rağmen Sn. Mustafa Onurer'dir.

- "Tavırsızlık" Çıkış noktası olabilir mi?

İşçi Sınıfının ve Ezilen Halkların, bu koşullarda ülke genelinde girişeceği genel bir olayda "tavırsız" kalmak devrimcilik veya komünizm ile alakalı bir durum olabilir mi ?

Komünist Emek Hareketi bir kıvılcımdır. Kıvılcımlar büyük bir ateşi yakmak için yeterlidir. Ama "ateşi" yakabilmektir esas mesele. Bunu "ille Komünist Emek Hareketi yakamayabilir o zaman ben yokum" demek esasen ateşin yanmamasını istemekle, kibir yapmakla, egoist bir fetiş anlayışla eşdeğerdir.

"Kitle örgütü" olmak kitlelerin doğru veya yanlış atacakları her adımla onlarla beraber hareket edebilmekle başlar.

1917 Ekim Devrimi'ni sırtlayan öncü Bolşevik Parti ve onurlu şerefli partimiz Kıbrıs Komünist Partisi'nin yozlaştırılmadığı, siyasetlerinin yok edilmediği dönemlerde; şuan ülkemizde var olacak olan bu seçimlerde kadrolarının "dar" olması, onları tavırsız kalmaya yada pratik olarak eşdeğer bir karar olan "boykot" etmeye yada sözde solcu "liberallere" destek olmaya götürebilir miydi?

Biz var olsalardı hiç de böyle bir şey yapacaklarını sanmıyoruz. Bunun ne Marksist-Leninist literatürde yeri var nede dünya devrimci mücadelesinde yeri var.

Esasen Marksizm-Leninizm'in üstüne basıp geçmek, küçük burjuva günübirlik çıkarları koruyanların işidir. Bunun adına biz devrimcilik diyemeyiz. Bu sürecin gereksizimi "tavırsızlık" da olmamalıdır.

Gelelim KSP adayının eksileri ve artılarına:

Olumsuz veya "keşke şöyle yapsaydı" diye değerlendirdiğimiz noktalar:

1- KSP adayı Sn. Mustafa Onurer keşke emperyalizm'e karşı, işgale karşı mücadele eden tüm örgütlere seçimlere katılmadan önce gelip destek alsa ve daha güçlü bir ortak aday olarak adaylığını açıklasaydı. Bunu yapmak yerine salt kendi partilerinin ajitasyonu üzerinden yürümeyi seçtiler. Ama doğru olan bizce ortak bir aday olarak çıkmasıydı. KSP olarak çıkmaları ve kendi partilerinin propaganda yapmaları karşı-devrimci bir duruş değildir. Ama daha etik olanı "ortak" bir aday olarak çıkmış olmasıydı. Bu "keşke şöyle yapsaydı" diye nitelendirdiğimiz bir durumdur.

2- Medya'da sık sık "KKTC Cumhurbaşkanı olursam şu şu icraatları yapacağım" demesi ve özellikle "doğrudan demokrasi" konusunda bunu KKTC Cumhurbaşkanlığı "mevkinde oturarak yapacak olduğunu dillendirmesi" bizce külliyen yanlıştır.

Ne doğrudan demokrasi süreci nede emperyalist bağların adamızdan kopması "seçimle" ile olacak şeyler değildir.

Sürecin Ekim 1917 olması gerekmez. Karşıdaki düşman emperyalizmdir. Emperyalizm ne seçimlerde "sosyalist" bir adayı cumhurbaşkanı yaptırır nede "doğrudan demokasinin" seçimler sonrasında herhangi bir cumhurbaşkanı tarafından uygulanmasına yol açar.

Bu konuda da KSP adayı Onurer bizce külliyen hatalıdır ve yadırgadığımız söylemlerinden biridir.

3- Anti-Emperyalist Birleşik Cephe öncelikli hedefi bizler için de Kıbrıs Komünist Partisi kökenli bir örgüt olduğumuz için temel hedeftir. KSP de bu iddiayı taşıyan bir örgütlenmedir. Bizce doğrudan demokrasiyi örgütlemenin yolu temelde anti-emperyalist bir mücadeleyi örgütleyerek ve işçi sınıfı ve ezilen halkların güncel taleplerini ön plana koyarak ve bu kitlelerin mücadelesini örgütlemek için politik ve ekonomik hedefleri ortaya koymaktan geçer.

Biz bu konuda da dengeli bir duruş görmedik. Söylemlerde daha fazla "doğrudan demokrasi" hedefi telafuz edilirken halk "doğrudan demokasiden ne anlatıldığını" bilmek zorunda değildir!

Sokaktaki insanlara medya ve düzen tarafından anlatılan "demokrasi", bile halk tarafından yanlış bilinirken, otomasyonun, doğrudan demokrasi sürecinin ne olduğunu insanların bilmemesi ve bilmeden birşeylere "taraf" olmaları beklenemez.

Onlara "öğretmek" için önce onların dertlerine kafa yormak ve onlara bunu anlatmak gerekir. Bu bizce KSP'nin seçim stratejisinde yaptığı bir hatadır. "Doğrudan demokrasi" propagandası yapması "hata" değildir, sadece bunu yapmazdan önce birtakım farklı konularda halka kendini kabullendirerek ve bunların propagandası ile "paralel" olarak "doğrudan demokrasi" anlatılmalıdır.

Ne "doğrudan demokrasinin" ne olduğunu ve hangi koşullarda olacağı yeterli olarak ve doğru temelde anlatıldı nede bundan önce yapılması gereken sürece -yani anti-emperyalist propaganda ve ajitasyon, sınıfın talepleri üzerinden mücadeleyi, direnişi örgütleme- hedefi "dengeli ve sıralı" bir şekilde bizce aktarılmadı.

Olumlu bulduğumuz ve destek olma sebebimiz olan noktalar:

1- Adaylar içerisinde tek anti-emperyalist, işgale karşı mücadele veren aday olması.

2- Doğrudan demokrasi'yi –yetersiz de olsa- telafuz "dahi" etmesi ve Emekçilerden, Ezilenlerden yana olduğunu siyasal hedeflerle belirtmesi.

3- 19 Nisan'da "emperyalist işbirlikçilerin seçip önümüze koymadığı" ve halkın içinden çıkan tek aday olması.

Komünist Emek Hareketi olarak bizlerin görebildikleri olumlu ve olumsuz yanlar bunlardır. Ve bizlere göre olumlu yanları, olumsuz yanlarından daha ağır bastığı için bu süreçte Onurer'in desteklenmesi gerekmektedir.

Devrimci mücadelede kararlar "net" olmalıdır.

Bizlerin koyduğu olumlu ve olumsuz eleştiriler nettir.

Sn. Onurer'e "ortak bir aday olarak çıkmayı düşünmeden, kendi partisinin ismini ve siyasal duruşunu, devrimci solda farklı düşünenlerin varlığını yok saymadan devrimci solda birlik olunması gereken bu süreçte" kendisine şimdiye kadar kimseye yapmadığımız gibi; kibir yapmaksızın, ve yine hiçbir dönem yapmadığımız gibi egoistçe kendimizi ön plana koyma derdinde olmaksızın "zorunlu" destek vereceğiz.

Komünist Emek Hareketi olarak; KSP'yi çok çok iyi tanıyan ve Onurer'e düşman değil dost bir örgütlenmeyiz. Bu desteğimiz de buna en bariz kanıttır.

Dayanışmamız da var olduğumuz sürece devam edecektir ve etmelidir.

Birleşik Cephe'den yana olmak bize bu kararı emreder. KSP'nin bundan sonraki her süreçte gerek bizlerle gerekse tüm anti-emperyalist, devrimci yapılarla bu gibi konularda işbirliği yaparak sonuçlar üretmesini tüm devrimci samimiyetimizle arzular ve AEBCH'nin örgütlenmesi de doğrudan demokrasiyi son tahlilde hayata koyma yolunda işbirliğine davet ederiz.

Tüm kamuoyuna duyrulur.

Komünist Emek Hareketi

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.