Özkardaş: "Çözüm iki tarafında istemesi halinde olabilir"

Kıbrıs Türk Halkı yıllardır varoluş mücadelesi vermektedir.

Ada üzerinde yaşanan çatışmalardan her iki halkta büyük zararlar görmüş, çok acılar yaşamışlardır.

KAMU-SEN olarak biz Kıbrıs'ta Siyasal eşitlik temelinde, iki bölgeli ve iki Kurucu Devletten oluşan ve Egemenliğini de eşit olarak bu kurucu devletçiklerden alan Federal bir Kıbrıs'ı savunduk ve savunmaya da devam ediyoruz.

Ancak,Kıbrıs'ta bu anlamda kalıcı bir çözüme ulaşılması, her iki tarafında istekli olması halinde mümkündür.

Kıbrıs Türk Halkı, samimi olarak çözüm istediğini 24 Nisan 2004 Referandumunda kanıtlamıştır.

Yıllardır bizleri çözümsüzlük yanlısı olarak suçlayan uluslararası güçler, bu referandum sonrası mahcubiyet yaşasalar da çözüme "Hayır " diyen tarafı tek yanlı olarak AB'ye almıştır.

İkinci Cumhurbaşkanımız Sn. Mehmet Ali Talat, Kıbrıs'ta Federal bir çözüme gönülden inanan ve savunan bir liderimizdi. İkinci Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılırkende bir çok sivil toplum örgütü ve çevreler, "Mutlaka Çözüm yanlısı olan aday desteklenmelidir. Bugüne kadar müzakereleri yürütenler çözüm karşıtıydılar, bunlarla çözüm mümkün değil, bunlar çözümsüzlükten nemalanıyorlar v.s " gibi çok şeyler söylenmişti.

Buna karşılık diğer adayı destekleyenler ise, "Talat gelirse bizi Rumlara satacak, Rumların her istediğine evet diyecek,Türkiye'den gelenler geri gidecekler" diyerek korku üzerinden prim yapmaya çalışmışlardı.

Şimdi yeni bir cumhurbaşkanlığı seçimine giriyoruz ve her iki taraftanda yine aynı senaryolar sahneye konuluyor.

Bir taraf " Akıncı gelirse bizi satar, dağdaki bayrağı siler...." derken diğer taraf ise, "Kıbrıs'ta Federal bir çözüm isteniyorsa, statükoya değil çözüm yanlısı adaya destek verin " yönünde çağrılar yapıyorlar.

Ancak hep gözden kaçırılan veya bilerek kaçırtılan bir konu varki; Kıbrıs'ta kalıcı bir çözüm tek tarafın istemesiyle olmuyor. Olsaydı; 2004'de dünyanın hazırlayıp, iki halkın Referandumuna sunulan Annan Planına tek taraflı "evet " dememiz yeterli olurdu.

Nedense bizim içimizdeki bazı kesimler bile Kıbrıs'taki çözümsüzlüğün sorumlusu olarak sürekli Kıbrıs Türk Liderlerini gösterdiler. Sanki de Rum tarafı çözüme hazır ve uzlaşıdan yanadır da biz istemiyoruz!

Hatırlamakta yarar var sanırım; Sn. Talat ve yoldaş sandığı Hristofyas'un Kıbrıs sorununu çözeceği öylesine empoze edilmişti ki ikinci Cumhurbaşkanı seçimi öncesi, Sn.Talat bu beklentiler sonucu seçilmişti. Sonra ne oldu? Müzakereler başladı ve Rum tarafının Kilise yönlendirmeli uzlaşmaz tutumları aynen devam etti.

Öyle ki Sn.Talat; " Rumlar ellerinden gelseler Kıbrıslı Türklerin aldıkları havayı bile kesecekler Rum tarafı uzlaşmak istemiyor..." demek zorunda kalmıştı.

O dönemde de, Rumların çözüm karşıtı uzlaşmaz tutumları yine içimizdeki bazı çevrelerce hiç eleştirilmezken; uzlaşmaz ve çözüm istemeyen taraf olarak Sn.Talat hedef alınıp yerden yere vurulmuştu. Bu haksız eleştiriler karşısında ise, Sn.Talat; "Rumlar anlaşma istemiyorlarsa ben ne yapayım yani, Saray Önüne çıkıp kendimi mi asayım?" şeklinde tepkisini dile getirmişti.

Yani dememiz o ki, artık halkımızı " çözüm isteyenler, çözüm istemeyenler " diye çatıştırıp, Rumların çözüm karşıtlığını dahi kendi liderlerimize yüklemekten kurtulmamız, çözümün iki tarafında istemesi halinde olabileceğini ve Kıbrıslı Türkler olarak bizlere ve seçilecek liderimize düşeninde Federal bir çözüm için tek yürek olarak, hem Rum Liderliğini ve halkını ve hem de Uluslararası güçleri zorlayıp ucu açık olmayan sonuç alıcı müzakerelere zorlamaktır.

Halkımızı, "Rum yanlısı, Türkiye düşmanı" ve/veya "Barış karşıtı statükocu" gibi, artık modası çoktan geçmiş söylemlerle bölmeyelim ve yarın seçilecek olan hangi aday olursa olsun; Rumların uzlaşmaz tavırları karşısında seçilen liderimize Sn.Talat'a söylendiği gibi "Denktaşlaştı " gibi söylemlerden sakınalım.

Mehmet Özkardaş

Genel Başkan