İÇ HABERLER
okuma süresi: 7 dak.

Birikim Özgür: “Gerek içte gerekse Türkiye ile ilişkilerde sayısız stratejik hata var”

Birikim Özgür: “Gerek içte gerekse Türkiye ile ilişkilerde sayısız stratejik hata var”

Türkiye-KKTC ilişki düzleminin geldiği son aşamayı değerlendiren eski Maliye Bakanlarından Birikim Özgür, “2010’lu yılların başlarını milat kabul edersek aradan geçen 10-12 yılda bırakınız ileriye gitmeyi, ciddi şekilde geriye gittiğimizi tespit etmek zorundayız” dedi.

Yayın Tarihi: 28/05/22 17:00
Güncelleme Tarihi: 29/05/22 03:43
okuma süresi: 7 dak.
Birikim Özgür: “Gerek içte gerekse Türkiye ile ilişkilerde sayısız stratejik hata var”

Türkiye-KKTC ilişki düzleminin geldiği son aşamayı değerlendiren eski Maliye Bakanlarından Birikim Özgür, “2010’lu yılların başlarını milat kabul edersek aradan geçen 10-12 yılda bırakınız ileriye gitmeyi, ciddi şekilde geriye gittiğimizi tespit etmek zorundayız” dedi.

Kişisel web safasında yazan Birikim Özgür, şu değerlendirmeyi yaptı;

“KKTC’nin günü doğru yönetmek ve geleceği inşa etmek açısından çok yönlü eksiklikleri olduğu biliniyor.

Devlet oluşumu henüz tamamlanmamış, sistem yaklaşımı siyasetin odağına yerleşmemiştir.

2011 yılında sol ve sağ görüşten pek çok paydaşın katıldığı bir ortak akıl çalışmasının sonuç raporundaki tespitler geçerliliğini aynen koruyor:

“Liderlik eksikliği, ortak hedef eksikliği, sorunların çözümünde doğru yöntemlerin devreye sokulması konusundaki eksiklikler, sorun çözme odaklı düşünememe ve kurumsallaşmanın eksik kalması gibi sıkıntılarla karşı karşıyayız”…

Dış yardım bağımlısı bir ülkede bu köklü sorunların halli için yardım alan ve yardım sağlayan iki tarafın ortak bir zeminde buluşması gerekiyordu ki müspet yönde gelişme kaydedilebilsin.

O ortak zemin de dünyanın dış yardımlar konusunda biriktirdiği tecrübelerden hareketle OECD tarafından 2005 yılında açıklanan Paris Deklarasyonu’ydu.

Bu deklarasyonun amacı tüm dünyada dış yardım ilkelerini kurumsallaştırmak ve verimliliği sağlamaktı.

Deklarasyon yardım alan ülkelere “sahiplenme” (ownership) için kendi kalkınma politikalarını belirleme ve yürütme konusunda sorumluluk yüklüyor. Bu sorumluluğa ilaveten işbirliğine açık olmaları telkin ediliyor. Yardım sağlayan ülkelere ise yardım alan ülkelerin süreç yönetimine saygı duymaları telkininde bulunuyor.

“Ayarlama” (alignment) ilkesi ise yardım sağlayan ülkelerin yardım alan ülkelerde belirlenen kalkınma stratejilerine, bu ülkelerin kurumlarına ve politik süreçlerine saygıyı şart koşuyor. Yardımların belirlenen kalkınma stratejileri kapsamında ve mümkünse alıcı ülkede kalkınmayı yürüten kurum üzerinden yapılması gerektiğinin altı çiziliyor.”

“BİRBİRLERİNE KARŞI ŞEFFAF OLMALARINI ÖNERİYOR…”

“Diğer yandan “uyum” (harmonisation) ilkesi yardım sağlayan ülkelerin kendi aralarında uyumlu ve daha etkin hareket etmelerini ve birbirlerine karşı şeffaf olmalarını öneriyor. Bu ilke ile yardım sağlayan ülkeler / uluslararası kuruluşlar arasında yardım alan ülkelerdeki ihtiyaçlara ilişkin bir iş bölümü sayesinde daha çok alanda ihtiyaçlarının karşılanabilmesi öngörülüyor.

“Sonuç odaklılık” (managing for results) ilkesi taraflarca yardımların sonuçlarının ölçülebilmesini ve haliyle yardımların verimliliğinin izlenebilmesini salık veriyor.

Son olarak ise “hesap verilebilirlik” (mutual accountability) ilkesi yardım sağlayan ve yardım alan ülkeler arasında yardım kaynaklarının kullanımı ve yardımların sonucuna ilişkin birbirlerine karşı şeffaf ve hesap verebilir olmalarını gerekli kılıyor.

KKTC ile Türkiye arasındaki dış yardım ilişkisinin bu beş ilke gözetilerek yeniden yapılandırılması hususunda iki tarafa da düşen büyük görevler vardı.

2010’lu yılların başlarını milat kabul edersek aradan geçen 10-12 yılda bırakınız ileriye gitmeyi, ciddi şekilde geriye gittiğimizi tespit etmek zorundayız.”

Bir defa KKTC’de kendi kalkınma hamlesini tasarlama ve uygulama konusunda siyasi irade hiçbir biçimde oluşamadı.

“Nasıl olsa Türkiye açıklarımızı kapatır” zihniyeti adeta bir kene gibi üzerimize yapıştı ve bir türlü bu hastalıklı bakış açısından kurtulamadık.

Bu bağlamda gerek içte gerekse Türkiye ile ilişkilerde sayısız stratejik noksanlıktan ve siyasi hatadan söz etmek mümkündür.

Ancak bu durum yardım sağlayan ülkenin evrensel ilkelerden vazgeçerek KKTC ile ilişkilerinde ekonomik etki araçları yerine doğrudan siyasi müdahale aracından medet umar pozisyona bürünmesini de haklı çıkarmıyor.

Türkiye’de KKTC ile ilişkilere bakan ekibin her şeyi yüzüne gözüne bulaştırdığı gözle görülür bir gerçektir.”

“BU EKİP GÖREVDE OLDUĞU MÜDDETÇE….”

Bu ekip görevde olduğu müddetçe KKTC’de kalkınma için Türkiye ile çözüm ortaklığından söz edilemeyecektir.

Kıbrıs Türk halkı siyasi iradesini iğdiş eden bir anlayışla bırakınız ortaklaşmayı, bu anlayışın karşısında durmayı varoluşsal bir mesele gibi algılamaktadır.

KKTC’de 2010’lu yılların başlarından itibaren Cumhurbaşkanlarının itibarını belirleyen en temel faktörlerden bir tanesidir Türkiye ile ilişkiler…

“Liderlik eksikliği” Kıbrıs Türk halkının günü doğru yönetme ve geleceği inşa etme kapasitesine içkindir ve / fakat dış yardım sağlayan ülke ile sağlıklı ilişkiler kurabilmemiz de bu kapasite oluşumunun önemli bir bacağıdır.

Türkiye karşıtlığıyla veyahut siyasi müdahaleleri meşrulaştıran hallerle kendini var eden popülist siyaset ise en büyük gaflettir.

Son Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci tur sonuçları popülizmin galibiyet ilanı gibiydi.

Kıbrıs Türk halkının gelişimi için Türkiye ile ilişkileri Paris Deklarasyonu çerçevesine oturtmayı değil müdahaleleri meşrulaştırmayı kendine görev edinmiş bir Cumhurbaşkanı göreve geldi.

Buradan bakıldığında, mali hedef içermeyen, iktisadi anlamda makro hedeflerden yoksun, mikro düzeyde ise eylemlerle projeler arasında ilişki kurmanın mümkün görünmediği “ucube protokol”, Ersin Tatar’ın eseridir.

Bu saatten sonra halkı için yapabileceği tek şey istifa etmektir.

Kıbrıs Türk halkı demokratik olgunlukla liderlik eksikliğini gidermeyi de ortak hedefler etrafında kenetlenmeyi de sorunların çözümünde doğru yöntemleri devreye sokmayı da sorun çözme odaklı düşünmeyi de kurumsallaşmadaki eksiklikleri gidermeyi de başarabilecek kapasitede bir halktır.

Yeter ki son 10-12 yıldaki hatalardan gerekli dersler çıkarılsın ve popülizmden medet umma çılgınlığına artık bir son verilsin…”

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.