DÜNYA
okuma süresi: 15 dak.

Tahran'da Osmanlı-Acem oyunu

Tahran'da Osmanlı-Acem oyunu

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Batının İran'la 'nükleer konusunda' uzlaştığı bir dönemde 'Yemen üzerinden İran çıkışı' gölgesinde gerçekleşen dünkü Tahran ziyaretini Kıbrıs Postası için değerlendiren Radikal Dış Politika yazarı Fehim Taştekin iki ülke arasındaki ilişkilerin ciddi bir kırılma noktasında olduğunu belirtirken; Cumhuriyet Gazetesi Dış Haberler Müdürü Ceyda Karan, retoriklere aldanılmaması gerektiğini kaydederek "bilek güreşi nasıl dengelenecek göreceğiz" dedi.

Yayın Tarihi: 08/04/15 07:50
okuma süresi: 15 dak.
Tahran'da Osmanlı-Acem oyunu
A- A A+
  • Taştekin: "Türkiye, İran'la çok ciddi bir kırılma süreci içinde. İki ülke arasında bölgesel bir ajanda çatışması yaşanıyor"
  • Karan: "Türkiye İran'a Batıyla uzlaşınca da lazım olacak. Retoriğe bakmamak lazım. Bilek güreşi sürüyor"

Kıbrıs Postası - Meryem EKİNCİ / Vatan MEHMET

İran'ın geçtiğimiz hafta P5+1 diye anılan grupla nükleer programının kısıtlanması konusunda uzlaşmaya varmasının ardından Recep Tayyip Erdoğan, dün 4 yıl aradan sonra bu kez Cumhurbaşkanı olarak Tahran'a gitti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suudi Arabistan öncülüğündeki Arap ülkelerinin Yemen'e karşı başlattığı harekâtı desteklediğini açıklaması ve "İran bölgeyi domine etmeye çalışmaktadır. Bu durum bizi, Körfez ülkelerini rahatsız etmeye başlamıştır" ifadelerini kullanması Türkiye ile İran ilişkilerinde bir kırılma noktası olarak değerlendirilmişti.

Erdoğan'ın ziyareti, İran'ın nükleer silah yapma potansiyelinin kontrol altına alınması için P5+1 ile yapılan ön anlaşma sonrasına denk geldi. İran'da hükümetteki bazı vekiller Erdoğan'ın İran ziyaretinin iptal edilmesi gerektiğini savunmuştu.

Erdoğan, dün İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani tarafından resmi törenle karşılanırken; Türkiye'den cumhurbaşkanı düzeyinde dört yıl aradan sonra gerçekleşen ziyarette Erdoğan'a, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan eşlik etti.

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Batının İran'la 'nükleer konusunda' uzlaştığı bir dönemde 'Yemen üzerinden İran çıkışı' gölgesinde gerçekleşen dünkü Tahran ziyaretini Kıbrıs Postası için değerlendiren Radikal Dış Politika yazarı Fehim Taştekin iki ülke arasındaki ilişkilerin ciddi bir kırılma noktasında olduğunu belirtirken; Cumhuriyet Gazetesi Dış Haberler Müdürü Ceyda Karan, retoriklere aldanılmaması gerektiğini kaydederek "bilek güreşi nasıl dengelenecek göreceğiz" dedi.

Taştekin: "Ajanda çatışması yaşanıyor"

Erdoğan'ın Tahran ziyaretini Kıbrıs Postası'na değerlendiren Radikal Dış Politika yazarı Fehim Taştekin, tarihi ve ticari bağları olan Türkiye İran ilişkilerinde Erdoğan'ın 'Yemen Çıkışı' ile önemli ve kritik bir kırılma yaşandığına işaretle bölgede her şeye rağmen tatlı olan rekabetin Türkiye'nin Suriye ve Irak politikası nedeniyle çatışmacı bir noktaya geldiğini vurguladı.

Taşekin, "ajanda çatışması yaşanıyor. Yabancı ülkelerden tahliye operasyonları, Türk dış politikasının yeni tecrit halkaları. Barışçıl rekabetin yerini çatışma alınca kazanan İran, kaybeden Türkiye oldu" şeklinde konuştu.

İran Batı ile uzlaşırken…

Taştekin, "Türkiye İran'ın Batı ile ihtilafına rağmen iyi bir ilişki ve politika geliştirmeye çalışıyordu; şimdi garip bir şekilde Tahran nükleer konusunda Batı ile uzlaşma yolunda ciddi ilerleme kaydetmesine rağmen Türkiye, İran'la çok ciddi bir kırılma süreci içinde… " dedi.

Erdoğan'ın Başbakan olduğu dönemde yaptığı İran ziyaretinde 'bekletildiğini' hatırlatan ve İran'la benzer krizlerin yaşandığına değinen Taştekin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İran ziyareti öncesi sarf ettiği sözlerin ilişiklileri sıkıntıya soktuğunu kaydetti.

"Son kriz ilişkilerde bir zirvedir…"

Taştekin şöyle dedi; "Türkiye'nin bölgede çatışma listesi kabarıyor ve çatışmacı ve müdahaleci politikasıyla kaybediyor… Türkiye'nin Suriye ve Irak'ta kendi gündemi, yani bir tür yürümediği (anlaşılan) ajandası nedeniyle bu noktaya gelindi. Eskiden oysa, İran'la tatlı olan rekabet –ki İran buna razıydı- şimdi ilişkiler bir kriz içinde… Ziyaret öncesi yaşlanan diplomatik kriz, Türkiye-İran tarihinde bir zirvedir… Ancak İran, Türkiye'yi muhtemelen idare edecektir. Hatırlanacağı gibi Başbakan Erdoğan Ahmedinejad döneminde bekletilmişti…"

Ceyda Karan: "Retoriklere çok bakmamak gerekiyor"

Cumhuriyet Gazetesi Dış Haberler Müdürü Ceyda Karan ise görünürde diplomatik bir kırılma gibi görünse de retoriklere çok bakmamak gerektiğini belirterek Türkiye'nin Yemen konusunda rotasını belli etse de somut olarak Yemen Operasyonuna bir desteği olmadığını kaydetti.

Karan, retoriklere aldanılmaması gerektiğini kaydederek "bilek güreşi nasıl dengelenecek göreceğiz" dedi.

Erdoğan'ın Tahran ziyareti öncesi yaşanan krizi "İran'la ilişkileri gözeten Türk diplomasisi açısından dikkat çekici…" şeklinde niteleyen Karan şöyle konuştu; "Şunu unutmamak gerekir ki Türkiye-İran ilişkileri her zaman bölgedeki her türlü kriz ve gerilim ortamında bile belli bir rekabet içinde sürmüştür. Aslına bakarsanız Suriye krizinin başından bu yana hatta Irak'ta -2010'larda- hükümeti belirleme mücadelelerinde karşı kaplarda yer alsalar da Suriye krizinde en derin yansımalarını gördük. Bu dönemlerde bile ilişkiler bu gerilimlere dayanmıştır.

Fakat Yemen ve nükleer anlaşmayla beraber –ki bunların aynı anda olması tesadüf değil- dünya güçleriyle İran'ın barışmaya yönelmesi ve bunun bölgedeki yankıları karşısında Körfezdeki sünni bloğun –kendi çıkarları bakımından- etkisi anlaşılır bir tepki...

Bu noktada daha farklı bir yerde durması gerekirken geçtiğimiz haftalarda Yemen Operasyonuyla beraber sünni bloğun arkasına takılmış bir Türkiye gördük… Bunu biz aslında Suriye'de de görmüştük ama Türkiye-İran ilişkileri o dengeleri bir şekilde tutturmayı başardı. Ancak nükleer anlaşmayla beraber Körfezin doğrudan tehdit algıladığı İran etkisi ortaya çıkınca Türkiye bunları dengelemek yerine hemen suudi koalisyonuna destek açıkladı. Bu İran'la ilişkileri gözeten Türk diplomasisi açısından dikkat çekici bir gelişme…"

"İranlılar bu işleri daha sessiz ve derinden yürütüyor.."

"İran'ın bunu öfkeyle karşılamaması imkânsızdı ama İranlılar bu işleri daha sessiz ve derinden yürüten, özen gösteren bir geleneğe sahip… Buna rağmen ziyaretin ertelenmemiş olmasını biraz da burada aramak lazım. Türkiye çıkarlarını, bizim İran'la çıkarlarımızdan daha fazla gözetebiliyor. Türkiye İran'ın enerji, doğal gaz pazarında 2'nci büyük müşterisi..

Eğer İran, batı ile nükleer müzakereleri Haziran sonuna kadar olumlu sonuçlandırırsa batıyla ilişki kurarken Türkiye, İran için yine önemli olacak. Bu nedenle daha soğukkanlı yaklaşıyorlar.

İran önündeki rasyonel gelişmeleri değerlendirir."

"Nasıl dengelenecek göreceğiz…"

Karan sözlerini şöyle tamamladı; "Anlaşılan bilek güreşi devam edecek ancak retoriklere bakmamak lazım… Diplomasi sürecektir diye düşünüyorum. İran tarafı üsluba dikkat eder, mesajlarını diplomatik lisanda vermeyi bilir ve ekonomik çıkarlarını da yürütmeyi bilir. Türkiye normalde bu geleneği devam ettiren bir ülkeydi… Sözel düzeyde şu an onu aşmış durumda ama fiilen Yemen Operasyonuna dair yapılan destek açıklaması dışında yani sözel ifade dışında da bir somut destek yok. İşaret rotaya ilişkin... Bu nasıl dengelenecek göreceğiz… Diplomatik bir kırılma gibi görünse de ben, retoriklere çok bakmamak gerekiyor diye düşünüyorum…"

"Tarihi ilişkiler önem kazanacak"

Erdoğan'ın İran ziyaretini değerlendiren YDÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nur Köprülü, ziyareti Türkiye-İran arasındaki ilişkilerin içinde bulunulan dönemde önem kazanacak olmasının bir işareti olarak değerlendirdi.

İran ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeleri ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa ile Almanya arasında imzalanan Lozan Anlaşması'nın Ortadoğu ve Kıbrıs'a olası etkilerini değerlendiren YDÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nur Köprülü ise, BM Güvenlik Konseyi'nin İran'a yönelik uyduladığı ekonomik ve mali yaptırımların süreç içerisinde kaldırılmasını öngören anlaşmanın, İran'ı bölge içerisinde güçlendirecek bir potansiyel taşıdığını belirtti.

"Yeni yaklaşım güç dinamiklerini yeniden yapılandıracaktır"

Batı ile ilişkileri güçlü bir İran'ın, bölgedeki siyasi ve ekonomik gücünün artacağının altını çizen Yrd. Doç. Dr. Nur Köprülü, bu durumun, bölgede Mısır ve Ürdün ile Sunni bloklaşmanın liderliğini yapan Suudi Arabistan için ise bir tehdit unsuru oluşturduğunu kaydetti.

Anlaşmanın İran'a uygulanan ambargoda başı çeken ABD açısında da önemi üzerine duran Yrd. Doç. Dr. Köprülü, bunu, ABD dış politikasının Orta Doğu'da yeni bir yaklaşım sergileme arfiesinde olduğunun da bir göstergesi olarak değerlendirdi.

Bölgedeki istikrarsızlığın ABD'yi yeni müttefikler aramaya yönlendirdiğini, Rusya Federasyonu'nun bölgedeki yükselişinin de bunda etkili olduğunu vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Köprülü, ABD'nin artan Şii siyaseti de dengeleyebilmek istediğinin altını çizdi.

Yrd. Doç. Dr. Köprülü, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dün Tahran'a gerçekleştirdiği günübirlik ziyareti de, Türkiye ile İran arasındaki yakın ilişkilerin içinde bulunulan dönemde önem kazanacak olmasının bir işareti olarak değerlendirdi.

"Çok önemli bir döneme girildi…"

Yrd. Doç. Dr. Köprülü, Lozan Anlaşması'nın Ortadoğu ve Kıbrıs'a etkilerini şöyle değerlendirdi:

"Son yıllarda Ortadoğu siyasi coğrafyası, Arap ayaklanmaları ve özelde Suriye krizi ve Irak'taki gelişmelere odaklanmıştı. Ancak son günlerde İran ve BM Güvenlik Konseyi 5 daimi üyesi olan ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa'ya (P5) ve Almanya ile yürütülen müzakereler neticesinde varılan çerçeve anlaşması ile bölgeyi yeniden dönüştürecek dinamikleri beraberinde getirecektir.

İran ve Batılı ülkeler (P5+1) arasında 2013 Kasım ayında imzalanan Ortak Eylem Planı kapsamında sürdürülen nükleer müzakereler sonucunda 26 Mart 2015 tarihinde Lozan'da bir araya gelen taraflar arasında mutabakat sağlanarak çok önemli bir döneme girildi.

İran'ın yürüttüğü nükleer programa yönelik uygulanan yaptırımları kaldırma ve sorunun diplomatik, barışcıl yollardan çözüme kavuşturulması gibi somut adımlar içeren müzakere süreci ve varılan Lozan Mutabakatı gerek ABD Başkanı Barack Obama'nın gerekse İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani tarafından "tarihi bir gelişme" olarak ifade edildi. Mutabık kalınan hususların başında, İran'ın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansına (IAEA) kapsamlı yetkiler veren Nükleer Güvenlik Anlaşması ek Protokolünü (İran nükleer programının 10 yıl boyunca gözteim altına olması, en az 15 yıl sure ile %3,67'den fazla uranium zenginleştirememek gibi hususları) kabul etmesi ve Batılı ülkeler tarafından İran'a uygulanan yaptırımların eşzamanlı olarak kaldırılması gelmektedir. Daha da önemlisi, bugüne dek İran'ın nükleer program sebebi ile BM Güvenlik Konseyi'nin İran'a yönelik uyguladığı ekonomik ve mali yaptırımların da süreç içerisinde kaldırılması öngörülmektedir. Şimdi ise, Haziran ayında bu anlaşmaya tarafların imza koyması beklenmektedir."

Hizbullah-Şam-Tahran üçgeni…

"Öncelikle 1979 yılında İran İslam Devriminin ardından ABD ile ilişkileri kopana dek İran, Soğuk Savaş yıllarında ABD için en önemli bölgesel partnerlerden biriydi. Söz konusu anlaşma ile İran Batı ile ilişkilerini normalleştirerek uluslararası toplumla bütünleşme sürecine girmiştir. Ancak varılan bu anlaşma bazı bölge ülkeleri açısından rahatsızlık yaratmış durumdadır. Zira İsrail ve Suudi Arabistan anlaşmanın İran'ı bölge içerisinde güçlendirecek bir potansiyel taşıdığını düşünmektedir.

Özellikle ABD'nin 2003'te Irak'a müdahalesi ve Hizbullah-Şam-Tahran üçgeni çerçevesinde güç kazanan Şii siyaset göz önüne alındığında, Batı ile ilişkileri güçlü bir İran'ın bölgedeki siyasi ve ekonomik gücü artacaktır. Bu durum, bölgede Mısır, Ürdün ile Sunni bloklaşmanın liderliğini yapan Suudi Arabistan'a bir tehdit unsuru oluşturmaktadır.

Benzer şekilde, ABD'nin İsrail'i telkin etme girişimlerine rağmen İsrail Savunma Bakanı Yaalon, İran'la nükleer uzlaşmayı 'tarihi hata' olarak nitelendirdi. Bu noktada şunu belirtmek gerekmektedir ki, bu mutabakat anlaşması, ABD dış politikasının Orta Doğu'da yeni bir yaklaşım sergileme arifesinde olduğunu göstermektedir. Şöyle ki, bölgenin içerisinde bulunduğu karmaşık yapı, örneğin Suriye'nin geleceğinin belirsizliği, Irak, Mısır, Yemen ve Körfez ülkelerinde siyasi istikrarsızlık olasılığı, ABD'yi bölgede yeni müteffikler aramaya yönlendirdi. Ayrıca Suriye krizinde de görüldüğü üzere, Rusya Federasyonu'nun – Suriye meselesi çerçevesinde – bölgedeki yükselişi, Batı açısından Orta Doğu'da tarihsel olarak önemli bir yer teşkil eden İran ile ilişikilerin normalleştirmesi ihtiyacını doğurdu. Bu bağlamda, ABD hem artan Şii siyaseti dengelemeyi hem de yeni bir partner kazanmayı amaçlamaktadır. Söz konusu bu yeni yaklaşım, elbette ki bölegede varolan güç dinamiklerini ve ilişkilerini önümüzdeki günlerde yeniden yapılandıracaktır."

"İlişkiler önem kazanacak"

"Bu çerçevede, mutabakatın hemen ardından Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile bir görüşme gerçekleştirmesi, Türkiye'nin İran ile tarihsel olarak (rejim farklıklarına rağmen) kurduğu yakın ilişkilerin içerisinde bulunduğumuz dönemde önem kazanacak olmasına işaret etmektedir.

Bahse konu anlaşmanın, Kıbrıs adasına ve Kıbrıs'ta süregelen uyuşmazlığa ne gibi etkileri olacağını ise önümüzdeki günlerde görmek mümkün olacaktır."

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.