GÜNEY KIBRIS
okuma süresi: 15 dak.

Müzakereler 2014'e havale...

Müzakereler 2014'e havale...

Siyasi görüntünün tamamen değişmesi nedeniyle Kıbrıs müzakerelerinin ekim ayında yeniden başlamasına ilişkin önceki projelerin uygulanmasını kuşkulu hale getirdiği, Rum Başkanlık Köşkü'nün de özlü müzakerelerin 2014'ten önce başlayamayacağını öngördüğü haber verildi.

Yayın Tarihi: 23/06/13 14:10
okuma süresi: 15 dak.
Müzakereler 2014'e havale...
A- A A+

Haftalık Kathimerini "Kıbrıs Müzakereleri 2014'e Gidiyor... Kıbrıs'taki Ekonomik Durum Kötüleşecek, Yunanistan'daki ve Türkiye'deki Siyasi Ortam Kaygan" başlıklı haberinde Güney'in ekonomik durumunun kötüleşeceği değerlendirmelerinin yanında Atina, Ankara ve KKTC'deki siyasi gelişmelerin artık Kıbrıs sorununun çözüm müzakerelerine ilişkin neredeyse hiçbir planlama ve projeye olanak tanımadığını yazdı.

KKTC'de erken genel seçimlerin ardından Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin de erkene alınabileceği, Türkiye'deki gelişmelerin Kıbrıs sorununu Başbakan Erdoğan'ın öncelikler listesinde alt sıralara ittiğini, Samaras'ın koalisyon hükümetinden çekilmesinden sonra sonbaharda Yunanistan'dan da erken seçim sinyalleri geldiğini belirten gazete özetle şöyle devam etti:

"Başkan Anastasiadis'in, Kıbrıs sorunu üzerinde yoğunlaşabilmek için kendine en büyük öncelik olarak belirlediği ekonominin istikrara kavuşturulması, sonbahara kadar imkânsız görünüyor. Köşk'ün değerlendirmesine ve Anastasiadis'in mektubuna göre ekonomik durumun kötüleşmesi bekleniyor dolayısıyla hükümetin dikkati, ekonomik kriz yüzünden yaşanan çeşitli gündelik sorunlar üzerinde kalmaya devam edecek.

Bu gelişmeler iç siyasi sahnenin de işine geliyor görünüyor çünkü Köşk, Kıbrıs sorununda yeni bir müzakere prosedürünün koalisyonda, özellikle de, Marios Karoyan'ın rakibi Papadopulos'un Kıbrıs sorununda daha da 'katılaşacağı' DİKO'daki başkanlık seçimi döneminde fırtınalar koparabileceğini anlıyor. Müzakerelerin muhtemel başlamasının bir yandan Başkan'ın Kıbrıs sorunundaki icraatlarını desteklemesi gerekirken bir yandan da, özellikle müzakerelerin kaldığı yerden başlaması halinde, parti içi dengeleri koruması gereken Marios Karoyan'a 'sorun' çıkaracağı değerlendiriliyor.

Ancak bu kaygan görüntü hükümet kanadına, koalisyon ittifakında, Kıbrıs sorununda müzakerelerin başlayacağı noktayla ilgili sürtüşme çıkmasın diye aralarındaki anlaşmayı yeniden konumlandırma olanağı veriyor. Anastasiadis'in müzakere zeminin yeniden belirlenmesini isteyip istemeyeceği bilinmiyor ki böyle bir şeyin koalisyon saflarında muhtemelen 'diken' olması bekleniyor.

Bu arada en muhtemel müzakereci, hiçbir partinin itiraz etmiyor göründüğü Dışişleri Bakanlığı Genel Müdürü Andreas Mavroyannis'tir. Öte yandan Kıbrıs Grubu'nda, Hristos Kliridis, Alekos Markidis, Kris Triandafillidis, Polis Poliviu ve belki Tumazos Çelebis gibi diğer isimlerin de danışmanlık rolü oynaması bekleniyor. Halen Klidridis ve Markidis, göçmenlerin işgal bölgelerindeki mülkleri için Tazminat Komisyonu'na başvurmaları özelinde işgal bölgelerindeki mülkler konusunda Köşk'te gerçekleştirilen toplantıya katıldı. Aynı zamanda Nikos Anastasiadis, Kıbrıs Rum tarafının öneriler çerçevesini belirleyecek önerileri ileri götürmeleri için Kıbrıs sorununun çeşitli başlıklarını inceleyecek komiteleri de kurmaya yöneliyor."

KIBRIS SORUNUNA İLİŞKİN PLAN TATBİKATLARINDA ENERJİ... HEM TERMİNALİN HEM DE BORU HATTIYLA TÜRKİYE ÜZERİNDEN NAKLİN AYNI ZAMANDA VE PARALEL OLABİLECEĞİ SENARYOLARI

Fileleftheros "Kıbrıs Sorunu Görüntüsü Taşıyan Yeni Senaryo... Terminal ve Gazın Boru Hattıyla Türkiye Üzerinden Nakli" başlıklı haberinde Doğu Akdeniz'den çıkartılacak doğal gazın boru hattı ile Türkiye üzerinden nakledilmesi senaryosunu birçok ülkenin çeşitli düzeylerde idame ettirdiğini, ¬perde gerisinde enerji meselesinin Kıbrıs sorunuyla ilgili plan tatbikatlarına dâhil olduğunu yazdı.

Edindiği bilgilere dayanarak senaryoların çeşitlendirildiğini, terminal inşasından da doğal gazın boru hatlarıyla Türkiye üzerinden nakledilmesinden de söz edildiğini kaydeden gazete bu yeni yaklaşımın Kıbrıs sorunuyla ilgili projeleri de önemli ölçüde etkileyeceğini, enerji konusunda olacak gelişmeler nedeniyle Kıbrıs sorunundaki hareketlerin de baskıların da süratlenmesinin beklendiğini yazdı, şunları ekledi:

"Güvenilir bilgilere göre ABD gibi ülkeler Kıbrıs MEB'inden doğal gaz çıkartılmasıyla ortaya çıkacak olanakların değerlendirilmesi için gerek Ankara gerek Lefkoşa yönünde hareket ediyor. Amerikalılar Lefkoşa'ya, sıvılaştırma terminali inşasından bağımsız olarak, doğal gazın boru hatları ile Türkiye üzerinden nakledilmesi seçeneğinin göz ardı edilmemesi gerektiği vurgusu yapıyor. Bunu başka ülkeler de, hatta çok dost ülkeler de öne çıkarıyor ve projelerde temel unsurların; Türkiye ve Kıbrıslı Türklerin dikkate alınması gerektiğine işaret ediyor. Kıbrıslı Türkler için gelirler ve özel bir fon kurulması konusu gündeme getiriliyor.

Amerikan tarafı, doğal gazın boru hattıyla Türkiye üzerinden nakledilmesi konusunda herhangi bir adım atılabilmesi için önce Kıbrıs sorununun çözülmesi gerektiğini anlıyor. Bu nedenle Ankara'ya da yönelerek, büyük miktarda gaz keşfedilebileceğine ve Türkiye'nin de faydalanacağına işaret ediyor.

Gerek ABD gerekse diğer ülkeler Türk yetkililere 'Lefkoşa terminal konusunu ileri götürüyor' diyor ve nasıl hareket etmesi gerektiğini söylüyor. İncelenmekte olan yeni senaryo temelinde Terminali de olabilir, aynı zamanda ve paralel olarak gazın boru hatlarıyla Türkiye üzerinden nakledilmesi de. Kıbrıs'tan (kara ve deniz) geçerek Türkiye'ye boru hattından da söz ediliyor. Konuyla teknik açıdan ilgilenen uzmanlar 'Afrodit ve Leviathan'daki miktar her iki seçeneğin de aynı anda uygulanması için yeterlidir' diyor.

Elbette bu senaryonun ileri götürülmesi Kıbrıs sorununun çözümüne bağlıdır. Bu nedenle önümüzdeki aylar, anlaşmaya varılması istikametinde yapılacak hareketler açısından belirleyici olacak.

Birleşmiş Milletlerde ve Kıbrıs'a ve Kıbrıs sorununa ilgileri artan ülkelerin Dışişleri bakanlıklarında Anastasiadis'in Ulusal Konsey'e sunduğu belge değerlendiriliyor. Ancak daha çok da Ulusal Konsey'in (16 Temmuz) iki günlük maraton toplantısının sonrası bekleniyor. İlgi şu iki mesele üzerinde odaklanıyor: 1-Downer belgesinin değerlendirilmesi/göğüslenmesi ve 2- müzakerecinin atanması (müzakereci, 2 Temmuz'da toplanacak siyasi parti başkanları toplantısında belirlenebilir).

Yabancı diplomatik kaynaklara göre bu iki mesele BM'nin bundan sonraki adımlarını atmasına olanak tanıyacak. Aleksander Downer Temmuz ayının ikinci yarısında Ada'ya gelmeyi planlıyor ancak önce Ulusal Konsey toplantılarından çıkacak sonuçları görmek istiyor.

Önümüzdeki Çarşamba günü üç şirket (Noble Energy International Ltd, Delek Drilling Limited Partnership ve Anver Oil Exploration) ile doğal gaz sıvılaştırma terminali inşası konusunda karşılıklı anlayış memorandumu imzalanmasında iki büyükelçilik (ABD ve İsrail) olacak olması ilgi çekiyor."

ANASTASİADİS: "MÜZAKERELERİN, MÜZAKERE OLSUN DİYE BAŞLAMASI KABUL EDİLİR BİR YOL DEĞİLDİR"

Öte yandan Mahi Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis'in "Müzakerelerin, müzakere olsun diye yeniden başlaması kabul edilir yol değildir" dediğini yazdı.

Rum Yönetimi Başkanı bu gazeteye verdiği geniş mülakatta Kıbrıs sorunu ve doğal gazla ilgili sorulara karşılık şunları söyledi:

"DAHA ÇOK GÜVEN VE DAHA İYİ ŞARTLAR YARATMAK İÇİN BAZI ÖNEMLİ HAREKETLERDE BULUNULMALI"

"Çok güçlü çözüm irademiz var. Bu nedenle hükümetin tezi müzakerelerin, müzakere olsun diye yeniden başlaması değildir. Müzakereler, sonuç getirecek özlü müzakere için uygun şartları yaratmak maksadıyla gerekli ön hazırlıklar yapılır yapılmaz başlayacak. Bu çerçevede en başından, mevcut ekonomik kriz ve dikkatimiz bu kriz üzerinde odaklanmış olmasının, müzakerelerin hemen başlamasına olanak tanımadığını söyledik. Bu tezimiz uluslararası unsur tarafından tamamen anlaşılmıştır.

Aynı zamanda müzakerelere dönük ön hazırlığımız süreklidir. Geçmişin başarısız reçetelerinden kurtulmak ve yeni yaklaşım getirerek yeni bir çözüm dinamiği yaratmak zorundayız. Oyalamaya veya kaçmaya çalışmadan müzakere etmeye hazır olduğumuz Kıbrıs sorununun esasının ötesinde, daha çok güven ve daha iyi şartlar yaratmak için bazı önemli hareketlerde bulunmamız gerekiyor.

Maraş'ın iadesi ve buna paralel olarak Mağusa Limanı'nın AB'ye ihracat açısından kullanılması olanağı, Ankara Protokolü'nün uygulanması ve Konsey kararı ile dondurulan müzakere başlıklarının açılması önerimiz müzakereler için yapıcı bir ortam yaratacak ve Türkiye'nin üyelik müzakerelerine ivme kazandıracak bir şeydir.

Böyle tedbirler herkesin kârlı çıkacağı bir durum yaratacaktır.

Modern politikada hacizler ve sıfır toplamlı oyunlara yer yoktur. Herkesin hedefi sorunları samimi ve karşılıklı fayda prosedürleri aracılığıyla çözmek olmalıdır.

Dolayısıyla sonbahara kadar bu dönemi -gerek ekonomik kalkınma gerek Kıbrıs sorununda uygun ortam yaratma düzeyinde- yeniden başladığında müzakerelerin özlü ve etkin olması hedefiyle değerlendireceğiz."

Gazetenin "dışişleri Bakanı Kasulidis'in önerisi üzerine Kıbrıs Rum tarafının Kıbrıs müzakerecisi olarak Dışişleri Bakanlığı Genel Müdürü Andreas Mavroyannis'i atayacağınız yönündeki bilgiler doğru mu, doğru ise neden bu kişiyi seçtiniz" sorusuna karşılık Anastasiadis şunları söyledi:

"Seçimlerden önce verdiğim, siyasi liderlikle işbirliği ve ortak irade vaadimi yerine getirmek için yapmam gereken istişareleri tamamladıktan sonra hazır olduğumda, Ulusal Konsey'in kararları çerçevesinde ismi açıklayacağım."

"Hükümet olarak, Kıbrıs sorununda ekspres prosedürlerle alelacele çözümleri kabul etmediğinizi ortaya koydunuz. Ancak Kıbrıs'ın bugün içerisinde bulunduğu kötü durum ortadadır. Ülke olarak, önümüzdeki dönemde hızlanma bekleyen yabancıların telkin ve baskılarına karşı dik durabileceğimize inanıyor musunuz" sorusuna karşılık Anastasiadis şu cevabı verdi:

"EKONOMİMİZDEKİ KÖTÜ DURUM EKİM AYINA KADAR SONLANMAYACAK, RESESYON DA ÖNÜMÜZDEKİ EN AZ 2-3 YIL BİZİ ZORLAYACAK ANCAK ALELACELE BİR ÇÖZÜMÜ GÜNDEME GETİRECEK PROSEDÜRLERİ KABUL ETMEYİZ."

"Kıbrıs sorununda zaman açısından bizi ilgilendirmesi gereken bir şey varsa o da çözümsüz geçen her günün bizi Türk işgalinin oldubittilerine ve taksime daha da yakınlaştırmasıdır. Unutmayalım ki birkaç gün içerisinde Türk istilasının 39'uncu yılı dolacak. Çok yakında işgal altında kalan bölgelerimizde yaşamış son Kıbrıslı Rum nesli de sönmüş olacak. Dolayısıyla zaman baskısını öncelikle biz hissediyoruz.

Ancak, alelacele bir çözümü gündeme getirecek prosedürleri kabule hazır olduğumuz şeklinde yorumlanmamalıdır. Önceliğimiz, mümkün olan en kısa zamanda doğru ve yaşayabilir bir çözümdür.

Kıbrıs'ın içerisinde bulunduğu kötü ekonomik durumun önümüzdeki ekim ayında sonlanmasının söz konusu olmadığını itiraf ediyoruz. Yine resesyonun önümüzdeki en az 2-3 yıl bizi zorlayacağını da itiraf ediyoruz. Kıbrıs sorununun o zamana kadar dondurulmasının önerileceğini de hayal etmiyorum.

Muhtemel telkin ve baskılar karşısında siyasi açıdan dik durma, ekonomik durumumuza bağlı değildir. Bu elindeki siyasi, stratejik, jeopolitik ve diğer avantajları kullanarak itibarlı, ciddi ve sorumlu devlet olduğunda dik durursun."

Anastasiadis'e, Rum halkının "Milli Dava"yı yönetme konusunda seçim öncesinde verdiği net mesaj ve taahhütler nedeniyle kendisine güvendiği ancak mevduatların tıraşlanmayacağı ve KİT'lerin özelleştirilmeyeceği vaadinde de bulunduğu da hatırlatılarak, yorumu soruldu. Kastedilen Annan planı ise, bu planın olduğu şekliyle yeniden gündeme gelmesinin söz konusu olmadığını 2005'te de sonrasında da defalarca söylediğini hatırlatan Anastasiadis aksi halde Rum halkının ikinci kez reddedeceğini ve bunun da Kıbrıs'ın tamamen ikiye bölünmesine yol açacağını, buna asla müsaade etmeyeceğini söyledi.

Gazetenin doğal gaz konusunda da sorular yönelttiği Nikos Anastasiadis özetle şunları dedi:

"Kıbrıs-İsrail enerji işbirliği çok önemli bir olgudur ve artık iki ülke arasındaki ilişkilerin ana ayağı haline gelmiştir. Ülkelerimiz arasındaki,, muhtemel müşterek yataklardan birlikte istifadeye dönük müzakerelerin çok yakında tamamlanacağını umuyorum.

Kıbrıs AB üyesi ülke olma sıfatı ile Doğu ile Batı arasında köprü olma fırsatı yakalaşmıştır. Vasiliko'da, gerek Kıbrıs'ın gerek bölge ülkelerinin AB'ye doğal gaz ihraç etmek için kullanabileceği doğal gaz sıvılaştırma terminali inşası ile bölgesel enerji merkezi haline gelecektir.

"ŞU ANDA ÖNCELİĞİMİZ DOĞAL GAZ SIVILAŞTIRMA TERMİNALİ KURMAKTIR"

Kıbrıs hükümeti Türk davranışlarını yakından izliyor ve Türkiye'nin Kıbrıs Cumhuriyeti'ne karşı siyasi söylemlerini bir kenara bırakarak AB'ye aday bir ülkeye uygun davranmaya başlamasını umuyoruz. Uluslar arası hukuka tam saygı ile münhasır ekonomik bölgesi içerisinde hidrokarbon saptama ve değerlendirme araştırmaları yapma egemenlik hakkını kullandığı için AB üyesi bir ülkeyi tehdit etmek, AB'nin iyi komşuluk ilişkilerine ilişkin temel ilkelerine de AB'nin Türkiye'yle ilgili kararlarına da uymaz.

Kıbrıs sorunu çözülür ve Türkiye ile ihtilaflar son bulursa, ancak o zaman piyasa ve ekonomi, daha iyi çözümler önerebilir. Birinin ötekine karşı askeri veya siyasi üstünlüğü değil. Böyle bir durumda Kıbrıs'ın nüfusunun tamamı açısından fayda büyük olacak. Ancak şu anda önceliğimiz, doğal gaz sıvılaştırma terminali kurmaktır."

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.