GÜNEY KIBRIS
okuma süresi: 13 dak.

Kasulidis: "Maraş'ın ekim ayından da önce iadesini istiyoruz"

Kasulidis: "Maraş'ın ekim ayından da önce iadesini istiyoruz"

Rum Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis, Maraş'ın, Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye'nin işini kolaylaştıracak karşılıklarla, Rum tarafına verilmesine ilişkin bir anlaşma perspektifinden söz etti.

Yayın Tarihi: 04/08/13 14:37
okuma süresi: 13 dak.
Kasulidis: "Maraş'ın ekim ayından da önce iadesini istiyoruz"
A- A A+

Politis Kasulidis'le yaptığı geniş ölçekli söyleşiyi "Maraş'ın Ekim'den De Önce İadesini İstiyoruz... Kıbrıs Sorununda Küçük Güven Yaratıcı Önlemler Yeterli Değil Büyük Adımlar Lazım" başlığıyla, iki tam sayfa olarak aktardı.

Gazetenin "yanlışım yoksa geçen Mart ayında, yasadışı Timbu (Ercan) Havaalanı'yla ilgili itirazlarımızın kaldırılmasıyla Maraş'ın iade edilmesi konusunun görüşülebileceğini açıklamıştınız. Daha sonra hiçbir şey duymadık. Halen masada böyle bir öneri var mı?" sorusuna muhatap olan Rum Dışişleri Bakanı şu cevabı verdi:

"MARAŞ VE ERCAN'LA İLGİLİ ÖNERİ HALEN MASADA... BU ÇABA ARTIK DİPLOMATİK FALİYET AŞAMASINA GİRDİĞİNDEN, MEDYA ÖNÜNDE OLAMAZ"

"Var. Bu çaba diplomatik faaliyetler aşamasına girdi, bunlar artık medya önünde olamaz. Müzakereler öncesi dönemden önce –Ekim'i kastediyorum- herhangi bir ilerleme bekleniyor demiyorum"

"Başka şekilde sorayım, öteki taraf konuyu konuşmak konusunda da olsa ilgi gösterdi mi?" şeklindeki üsteleme üzerine Kasulidis "herhangi bir görüşme ihtimal dışı değil. Daha fazla bir şey demek istemiyorum. Kıbrıs sorununun, var olan güven boşluğunu dolduracak ve sorunun özünün yönetilmesine olanak tanıyacak bir oyun değişikliği unsuruna ihtiyacı var. bu oyun değişikliği müzakerecilerin gereken ciddi kararları alabilmeleri için daha çok özgüvene sahip olmasına yardımcı olmalı. Bütün tarafların çıkarına olacak önemli hareketlerde bulunulması müzakerelerin devamına ve başarı perspektifine çok yardımcı olabilir."

Kasulidis, bunun ekim ayından önce ortaya çıkıp çıkamayacağı sorulduğunda "Keşke öncesinde çıksa. Tercihimiz, önce çıkmasıdır. Öncesinde veya müzakere döneminin ilk aşamalarında olup olmayacağını göreceğiz" cevabını verdi.

AB'nin genişlemeden sorumlu Komiseri Stefan Füle'nin ilgi gösterdiği hatırlatarak buna AB'nin herhangi bir müdahalesi olup olamayacağı sorulduğunda "Sayın Füle'nin sorusunu yanıtlarken, Türkiye'nin üyelik müzakerelerinde dondurulmuş başlıkları, özellikle de 23 ve 24 numaralı başlıkları çözdürmeye hangi şartlar altında hazır olacağımızı izah ettik" diyen Kasulidis "Maraş'ın iadesiyle mi ilgili" üstelemesine karşılık şunları söyledi:

"Maraş, zaruri gereklerden biridir. Güven konularında Kıbrıs Türk toplumuna, Türkiye'ye de üyelik müzakereleriyle ilgili konularda neyin kolaylık sağlayacağını da söyledik."

"Çözüme gitmeden önce bir ara çözüm konusu gündemde mi? örneğin, Türk tarafınca toprak iade edilmesi ve bizim de ya Timbu havaalanı ya doğrudan ticaret v.b.'ye rıza göstermemiz gibi?" sorusu üzerine Kasulidis şunları söyledi:

"Bunlar ara çözüm değildir. Ara çözümler 1977 ve 1979 Doruk anlaşmalarıydı ki yıllar geçmesine karşın bunlarla hiçbir şey olmadı. Zannederim, müzakerelerin yapılacağı ortamı güçlendirmek için toprak çağrışımlı da olsa bazı tedbirler ara çözüm olarak veya Kıbrıs sorununun çözümünün yerine geçecek şekilde algılanmamalıdır, bugün bildiğimiz şekilde güven yaratıcı önlem olarak da algılanmamalıdır. Güven yaratıcı önlemler küçük hareketler olarak görülür. Büyük hareketler gerek."

"MÜZAKERELERİN TAKVİMİ KAYDEDİLECEK İLERLEMEYE BAĞLIYKEN KARAMBOL TAKVİMLER KOYAMAZSINIZ"

Önlerine, müzakerelerin süresiyle ilgili herhangi bir takvim konulup konulmadığı sorusuna karşılık "bizim için böyle bir takvim yok, dahası böyle bir şey verimsiz de olur. Müzakerelerin takvimi kaydedilecek ilerlemeye bağlıyken bir 'karambol' bir takvim koyamazsınız. Bir sağırlar diyaloğu bir günde de bitebilir, ilânihaye devam da edebilir. İş üreten bir diyalog, bir aşamada, sonunun nerede olduğunu gösterebilir."

Önümüzdeki dönemin Türkiye'de seçimler dönemi olacağı hatırlatılarak bunun müzakerelere etkisinin ne olacağı sorulduğunda ise Kasulidis'in cevabı şöyle oldu:

"Sayın Eroğlu, Başkan Anastasiadis'in ekonominin istikrara kavuşturulması çabalarına yoğunlaşmak için birkaç aylık bir zaman istediğinde protesto etmişti. Bu olgu Türk propagandası tarafından Kıbrıs sorununun çözümünün oyalanması veya isteksizlik olarak ortaya konuldu. Eroğlu'nun, müzakerelerin olması gerektiğini savunduğu bu dönemde de aniden Kıbrıs Türk toplumunda sözde seçimler ortaya çıktı. Hepsi alakalıdır."

"İngiltere çalışmaların dışında mı" sorusuna "İngiltere, tarafı olduğu Anlaşmaların gözden geçirilmesi gerekecek noktaya varmamıza kadar rolünün farklı olması gerektiğini biliyordur" cevabını veren Kasulidis Rusya'yla ilgili soruya da şu cevabı verdi:

"Euro Grubu'nun 25 Mart'taki toplantısından yaklaşık bir hafta sonra Sayın Lavrov ile telefon görüşmesi yaptım. Tıraşlama nedeniyle bir hoşnutsuzluk olabilir ancak Rusya'nın Kıbrıs'taki sorumluluğunu reddettiğini zannetmiyorum. Kıbrıs'ın başka seçeneği olmadığını çok iyi biliyor. Rusya ile ilişkilerimizde sorun görmüyorum."

Kasulidis, AB'nin Kıbrıs müzakerelerinde daha aktif rol almasını isteyip istemediği sorusuna karşılık "Evet, bunu istiyoruz çünkü Kıbrıs sorununun çözümünden ortaya çıkacak birçok konu, AB üyesi ülke olmamızla ilgilidir, dolayısıyla Avrupa müktesebatını ve AB sözleşmelerini dikkate almalıdır" dedi.

Anastasiadis'in 'cesur/bonkör sunumlar olarak nitelenen Rum önerilerini geri çekme niyetinin Rum tarafının itibarında sorun yaratıp yaratmayacağı sorusuna karşılık da "Türk tarafının da tezlerin gözden geçirilmesini arzu ettiğini düşünüyorum" cevabını veren Kasulidis bunların, Talat tarafından yapılan ve Eroğlu'nun kabul etmediği öneriler mi olduğu sorusuna karşılık ta "Tam da öyle. Zannederim her şey üzerinde anlaşana kadar hiçbir şey üzerinde anlaşılmış sayılmayacak bir müzakerede doğal gelişme olan konuları büyütüyoruz" dedi.

BM Güvenlik Konseyi'nin Kıbrıs'taki Barış Gücü'nün görev süresinin uzatılmasıyla ilgili son kararında Downer'ın rolünü destekleyen bir ifade olduğu hatırlatılarak, bunun; Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis'in Genel Sekreter'e gönderdiği, Downer'ın rolünden duyduğu rahatsızlığı dile getirdiği mektubuna cevap mı olduğu sorusuna muhatap olan Kasulidis, bu ifadeyi saptamaya koşan ve Aralık ayındaki kararda da aynı ifadenin yer alacağı eleştirisinde bulunan muhalefeti adres gösterdi.

Kasulidis kararda yer alan Downer'ın rolüyle ilgili ifadenin, Anastasiadis'in mektubundan sonra ayrı bir önem kazandığını zannetmediğini belirtti ve Rum tarafının Downer ve rolüyle ilgili çekincelerinin devam edip etmediği sorusuna şu cevabı verdi:

"BM DE DOWNER DA KENDİ DAVRANIŞLARINA BAKSIN"

"Zannederim Downer'ın bu kadar eleştirilmesi noktasına nasıl ulaştığımız konusu daha çok BM'yi kaygılandırmalıdır. Gerek BM gerek Downer kendi davranışlarına bakmalıdır."

Gazetenin "Bugüne kadar, Rum tarafının eleştirilerinden kurtulabilen BM Genel Sekreteri'nin hiçbir özel temsilci veya danışmanı olmadığı" gözlemi üzerine "Doğru söylüyorsunuz, zaman zaman ve Kıbrıs sorununun sivri anlarında böyle fenomenler görülüyor. Bu çoğu kez bizim de aşırı olduğumuzu göstermektedir. Şimdi Downer konusunda birazcık daha yakıcıdır" dedi.

Downer'ın taraflara sunduğu görüş birlikleri ve görüş ayrılıkları belgesinin Rum tarafınca kabul edilip edilmediği sorusuna da muhatap olan Yoannis Kasulidis şunları söyledi:

"Bize izahı netti, bizim tezimiz de netti. Bizim duyduğumuz, Downer'in açıklamalarından birilerinin çıkarmış olabileceği yorum değil. Bu konuda çok sakinim. Bu belge ne zemindir ne de Kıbrıs sorunu müzakerelerinin daha ileri götürülmesi platformudur. Belge görüş birliklerini BM Genel Sekreterliği'nin algıladığı gibi gösteriyor. Sayın Hristofyas, Başkan Anastasiadis'in ricası üzerine kendi görüşlerini sundu ki bunlar BM tarafından yazılanlarla uyuşmuyor. Her iki taraf da bu belgenin içeriğini kullanmakta serbest olsa da, bu müzakerelerde gereken, belge içerisinde olmayanları yönetmemizdir ki zannederim BM sekreterliği de bunu anladı.

"BİZİ EN ÇOK YAKAN VE EN BÜYÜK ÖNEME SAHİP KONULAR TOPRAK, MÜLKİYET, GARANTİLER, ASKERİN VARLIĞI VE GÜVENLİKTİR"

Bu, Downer belgesindeki konuların kapandığı şeklinde yorumlanamaz. Belgede yer alanların Kıbrıs sorununa herhangi bir çözümü betimlemediği aşikârdır. Bizi en çok yakan ve en büyük öneme sahip konular toprak, mülkiyet, garantiler, askerlerin varlığı ve güvenliktir. Şimdi, müzakerelerin başka bir şekil alması ve başlık-başlık müzakere taktiğinin terk edilmesi zamanıdır çünkü bu şekilde bir sonuca varmamız söz konusu değildir. Her zaman söylediğim gibi ilerlemeye olanak tanıyacak şey bütünlüklü veya çapraz yaklaşımdır. Aksi halde ilerleme olamaz.

Kasulidis'e doğal gaz aramaları konusunda Türkiye'nin son dönemde 3 kez tacizde bulunduğu öne sürülerek Türkiye'nin gri bölgeler mi yaratmaya çalıştığı soruldu. Türkiye'nin bazı bölgeleri ihtilaflı gördüğünü ve taraf olmadığı "uluslar arası kurallar ve Deniz Hukuku kuralları dışında" taleplerde bulunduğunu söyledi.

Doğu Akdeniz'de bulunan hidrokarbon yataklarının Güney Kıbrıs'ın gerek AB'yle gerek bölgeyle alakalı önemini ve derinliğini önemli ölçüde değiştirdiği görüşünü ortaya koyan Kasulidis "Gelişmiş ülke olarak Türkiye'nin de, bugüne kadar sahip olmadığı enerji kaynakları aradığı ortadadır. Ancak bu konunun doğru yönetilmesi Kıbrıs sorununun doğru çözümünü Ankara için bir teşvik haline getirebilir. Ve aleyhimize olmayacak bir çözümden söz ediyorum" dedi.

Gazetenin, bu teşvikin krize de neden olabileceği, Türkiye'nin Güney Kıbrıs'ın çıkarına işbirliği niyeti göstermediği gözlemi üzerine Kasulidis "Kriz demezdim. Belki gerilim. Ancak gerilim tek taraflı olmaz çünkü iki taraf gerekir. Sorun yaratan sadece Türkiye'dir" dedi.

"TEK BAŞIMIZA DEĞİLİZ, TÜRKİYE HİDROKARBON ARAMALARINI ENGELLERSE BİZİMLE SÖZLEŞME YAPMIŞ ŞİRKETLERİ ENGELLEYECEK"

Gazetenin, arama çalışmalarını engellemesi halinde tek başına olmayacağı şeklindeki üstelemesi üzerine Kasulidis şunları söyledi:

"Biz de tek başımıza değiliz. Engellenen bizim faaliyetlerimiz değil. Engellerse, hidrokarbonları ticari açıdan değerlendirmek için bizimle sözleşme imzalayan uluslar arası şirketleri engelleyecek. Bu şirketlerin arkasında hükümetleri var. Bu konuyu şirketlerin hükümetleriyle görüştü. Burada İsrail unsuru da devreye giriyor. Çaba, doğal gaz yataklarının, 2'nci dünya savaşından sonra AB için kömür olan Doğu Akdeniz'i çelik haline getirmek için bu ürünün var olduğu ülkeleri birleştirmesidir."

Yoannis Kasulidis'e "Türkiye'ye boru hattı döşenmesi meselesi bir kenara mı bırakıldı" sorusu yöneltildi. "Kıbrıs sorunu tatmin edici şekilde çözülürse bir kenara bırakılamaz" diye başladığı sözlerine şöyle devam etti: "Aksi halde nasıl olacak? Türkiye bugün öncelikli olarak enerji yeterliğini mi istiyor yoksa Kıbrıs sorununu çözümsüz tutup bu perspektifi engellemek ve AB yolunda engeller yaratmak mı istiyor."

"İSRAİL'LE İLİŞKİLER TÜRKİYE-İSRAİL İHTİLAFININ YARATTIĞI BİR BOŞLUĞUN DOLDURULMASI DEĞİL"

Güney Kıbrıs'ın İsrail'le ilişkilerinin konjonktürel mi olduğu sorusuna karşılık ise Kasulidis, "İlişkilerdeki bu pekişme Türkiye-İsrail ihtilafının yarattığı bir boşluğun doldurulması olarak görülmesi yanlıştır. Hem bizim açımızdan hem de İsrailliler açısından bu nettir. İsrail'le ilişkiler, Türkiye'yle ilişkilerinin seyrinden bağımsız olarak, özellikle enerji alanında kalıcı olarak gelişiyor" dedi.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.