GÜNEY KIBRIS
okuma süresi: 9 dak.

Nikos Anastasiadis: "Barış süreci için temel koşul korkutma ve tehdit olmaması"

Nikos Anastasiadis: "Barış süreci için temel koşul korkutma ve tehdit olmaması"

Rum Lider Nikos Anastasiadis, Kıbrıs sorunuyla ilgili müzakerelerin yeniden başlaması ve başarıyla sonuçlanması yönünde her türlü barış süreci için temel koşulun korkutma ve tehdit olmadan, müzakerelerin yeniden başlamasına yardımcı olacak olumlu havanın yaratılması olduğunu vurguladı.

Yayın Tarihi: 24/09/20 21:09
okuma süresi: 9 dak.
Nikos Anastasiadis: "Barış süreci için temel koşul korkutma ve tehdit olmaması"
A- A A+

75. BM Genel Kurulunu Zirvesi'nde konuşan Rum Lider Nikos Anastasiadis, "barışçıl müzakerelerin, 25 Kasım 2019’da Genel Sekreter ve Kıbrıs Türk liderinin de karşılıklı anlaşmaya vardıkları temelde yeniden başlamasına bağlı olmaya devam ediyoruz” dedi.

Türkiye’nin bir dizi kışkırtıcı eylemde bulunduğunu iddia eden Anastasiadis, Güney Kıbrıs’ın sözde MEB’ine, Türk ordusu kontrolü altında bulunan Maraş’ın tehditlerle yerleşime açılmasının gündeme geldiğini ve tüm bu eylemlerin uluslararası hukuk ve BM Güvenlik Konseyinin Deniz hukukuyla bağlantılı kararlarına karşı olduğunu kaydetti.    

BM Genel Sekreterinin müzakerelerin yeniden başlaması yönündeki son açıklamasına Türkiye’nin olumlu yanıt vereceğine Dışişleri Bakanı aracılığıyla amacın iki devletli bir konfederasyon temelinde çözüm olduğunun açıklanmasından duyduğu üzüntüyü dile getirdi.

Anastasiadis’in açıklamaları şöyle:
 
"Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Güvenlik Konseyinde yaptığı son açıklamalarından duyduğum üzüntü çok büyük. Ne yazık ki, Erdoğan tarihi gerçekleri göz ardı ederek Doğu Akdeniz’deki gerginliğin Yunanlı ve Kıbrıslı Rumların üstlendikleri tek taraflı eylemlerden kaynaklandığını söylüyor.

Bir ülkenin Birleşmiş Milletler ve Güvenlik Konseyi kararlarını tekrar ve tekrar sorgulamasını beklemiyordum. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ülkemizin yasa dışı istilasının 37. Yıl dönümünde şunları söylemiş ve Doğu Akdeniz’deki gerginliğin arkasında galip her şeyi alır düşüncesine sahip olan ülkelerin bulunduğu sonucuna varmıştı.
 
Kıbrıs’a hangi ülke istila gerçekleştirdi ve işgal altında tutuyor; Suriye’ye hangi ülke girdi; Libya’ya hangi ülke askeri müdahalede bulundu; Hangi ülke Yunanistan’ın egemenlik haklarını çiğniyor; Hangi ülke Irak’ın iç işlerine karışıyor?
 
Türkiye Kıbrıs MEB’inin yüzde 44’nü talep ettiğinde kimin çıkarları göz ardı ediliyor? Bu hem Kıbrıslı Rumların hem de Kıbrıslı Türklerin çıkarına karşıdır.  Türkiye 2011 ve 2015’te iki toplum arasında elde edilen aşağıdaki görüş birliğinden sonra kimin çıkarlarını göz ardı ediyor? (a) Kıbrıs Federasyonu BM 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesine içerilmeye devam edecek ve (b) Devletin ulusal kaynaklarından elde edilecek her türlü gelir federal hükümete bölüşecek.
 
Bu görüş birlikleri hiçbir zaman ne Türkiye ne de Kıbrıs Türk toplumu tarafından sorgulandı.
 
Bu nedenle hidrokarbon konusu 2011’den 2017’ye kadar katılım müzakerelerinde hiçbir zaman tartışılmadı ne de Crans Montana’da BM Genel Sekreterinin çerçevesindeki herhangi bir öğede içerildi.
 
Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, hidrokarbondan elde edilecek gelirle ilgili Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin çıkarlarını güvence altına alan bir Ulusal Fon kurduğunu görmezden geliyor.
 
Türkiye, hidrokarbondan elde edilecek gelirden, kurucu devletlerin nüfus oranına göre Kıbrıs Türk toplumunun yararına olacak bir bağlayıcı hesabın açılmasını kabul etmiyor.
 
Eğer Türkiye Kıbrıs Cumhuriyeti’nin MEB içindeki egemenlik haklarını tanırsa o zaman söz konusu gelirler Kıbrıs sorununa çözüm bulunmadan önce bile Kıbrıslı Türklerin yararına olacak şekilde serbest bırakılabilecek.
 
Dolayısıyla, Türkiye’nin, yasa dışı eylemlerinin Kıbrıslı Türklerin haklarının korunması olduğunu ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Türkiye’nin haklarını çiğnediğini söylediğinde bunun bir yalan ve geçersiz olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor.
 
Eğer Sayın Erdoğan söylediklerine inanıyorsa ve eğer Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ne karşı eylemlerinin Uluslararası Hukuka uygun olduğuna inanıyorsa, o zaman samimi bir diyalog önerimizi ya da konunun Uluslararası Mahkemeye yönlendirilmesini kabul etmiyor demek mi? Uluslararası hukuk tek taraflı veya başkalarının taleplerine göre uygulanamaz. Aramızdaki farkların uluslararası yasalara göre çözülmesi herkesin yararına olmaz mı?”
 
Anastasiadis, verimli bir diyaloğa katılma ve aradaki sorunların Uluslararası Mahkeme kararlarına göre çözülmesi teklifini yeniden dile getirdi. Anastasiadis, birine sorumluluk yükleme oyununun her zaman sorunların çözülmemesinden sorumlu olan tarafça ortaya atıldığını, Erdoğan’ın 'çözümsüzlük önündeki tek engel değişmez, adil olmayan ve şımarık tutumuyla Rum tarafıdır' diyerek Kıbrıs Rum tarafını suçlayarak tam olarak bunu yapmaya çalıştığını belirtti.
 
Anastasiadis şöyle devam etti:

"Türkiye önce askeri istila sonra da yasa dışı eylemleriyle Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kalıcı bir şekilde bölmeye çalışıyor. BM’in birçok kararı, Güvenlik Konseyi kararları ve AİHM kararları tek başına gerçekleri söylüyor.
 
Yabancı garantiler, yabancı bir ülkenin müdahale hakkı olmadan, işgal ordularından uzak bağımsız ve egemen bir devlet kurmak istemek değişmez ve uzlaşmaz bir tavır mıdır? BM üyesi 193 devletten hangisi üçüncü bir ülkenin garantisi altındadır? Normal bir devlet kurmak, kararlarının vatandaşları tarafından alınmasını istemeyi desteklemek haksızlık mı? BM Şartı ve Avrupa Birliği Anlaşmaları ve Avrupa Konseyi kararlarına dayalı güçlü bir güvenlik sistemi kurma vizyonu değişmez tutum anlamına mı geliyor?  Acaba Federal Düzeyde her karar için kurucu devletlerden birinden olumlu bir oya ihtiyaç olan başka bir Federal devlet anayasası var mıdır? Özellikle üçüncü bir ülke tarafından kontrol edilen

Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kıbrıslı Türkler için istediklerinin haklı olduğunu düşünüyorsa, o zaman aynı hakları neden Kürtlere vermiyor, nasıl olsa onların nüfus oranı da Kıbrıslı Türk nüfus oranıyla aynı düzeydedir.

Bir Avrupa ülkesi olarak AB ve BM ilke ve değerlerine tam saygıyla vatandaşlarımız olan Kıbrıslı Türklerden, AB müktesebatı ve BM Ana Sözleşmesi temelindeki yasal haklarını esirgemeyi asla düşünmedik”.

Anastasiadis, yabancı müdahaleler olmadan, halkın bir Avrupa ülkesi olarak bağımsız ve egemen olarak yaşama vizyonunu gerçekleştirebilecek bir çözüm bulunması yönünde iki toplum arasında ortak bir zemin olduğu inancını dile getirdi.

Güney Kıbrıs’ın gerçekleştirdiği ikili ve üçlü işbirlikleri konusuna da değinen Anastasiadis, uluslararası hukukun temel ilkesine ve iyi komşuluk ilişkilerine dayalı olan bu işbirliklerinin kimseye karşı olmadığını ve bölgede kalıcı barış ve istikrar vizyonuna sahip herhangi bir ülkeyi dışlamadığını vurguladı.
 

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.