SAĞLIK
okuma süresi: 13 dak.

Koronavirüsle mücadelede yeterli ve dengeli beslenme tavsiye ediliyor

Koronavirüsle mücadelede yeterli ve dengeli beslenme tavsiye ediliyor

Uzmanlar koronavirüsle mücadelede yeterli ve dengeli beslenme tavsiyesinde bulunuyor.

Yayın Tarihi: 17/03/20 09:37
okuma süresi: 13 dak.
Koronavirüsle mücadelede yeterli ve dengeli beslenme tavsiye ediliyor

Girne Postası – Burcu Ece Yılmaz

Dünyada koronavirüs salgını tehlikesi günden güne artarken, virüsten korunmak için hijyen kadar beslenme de önem arz ediyor. Uzmanlar koronavirüse karşı bağışıklığı güçlendiren besin tüketiminin önemine dikkat çekiyor.

Peki bağışıklık sistemini güçlendirmek için nasıl beslenmek gerekiyor?

Diyetisyen İpek Canyakanlar, Girne Postası’na yaptığı açıklamalarla koronavirüse karşı bağışıklık sistemini güçlendirecek beslenme önerilerinde bulundu…

TEK BİR BESİNİN MUCİZEVİ ETKİSİ YOK…

Enfeksiyonel hastalıklara karşı güçlü bağışıklık sisteminde beslenmenin önemine vurgu yapan Dyt. Canyakanlar, her besinin kendine has besin öğeleri içermekle birlikte, tek bir besinin hiçbir mucizevi etkisinin olmadığını anımsatarak şöyle diyor:

“Bağışıklığı güçlü tutmak da elbette ki beslenmeden geçiyor. Yaşam döngüsünde bağışıklığın temelleri anne sütüyle atılırken, çocukluk döneminde kazanılan doğru beslenme alışkanlıkları da elbette ki  bağışıklığın şekillenmesinde de büyük önem taşımakta. Her besin kendine has besin öğeleri içermekle birlikte, tek bir besinin hiçbir mucizevi etkisinin olmadığını da hatırlatmak isterim. Çünkü beslenme; yaşamın sürdürülmesi ve sağlığın korunması için besinlerin kullanılmasıdır.”

SAĞLIKLI BİR YAŞAM İÇİN YETERLİ VE DENGELİ BESLENME MODELİ ŞART

“Sağlıklı ve kaliteli bir yaşam için yeterli ve dengeli bir beslenme modeli olmazsa olmazımızdır” diyen Canyakanlar, “Sağlıklı yaşam biçimi; yaşam boyu tüm bireylerin sağlının korunması, geliştirilmesi, yaşam kalitesinin arttırılması ve sağlıklı yaşam (sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite alışkanlığının benimsenmesi, sigara içme alışkanlığının önlenmesi ) biçimlerinin benimsenmesi, varolan ve yaşam kalitesini bozan beslenme sorunlarının (protein-enerji yetersizliği, demir yetersizliği anemisi, iyot yetersizliği hastalıkları, raşitizm, diş çürükleri, şişmanlık vb.) en aza indirilmesi, diyete bağlı kronik hastalıkların  (koroner kalp hastalıkları, hipertansiyon, bazı kanser türleri, diyabet, osteoporoz vb.) önlenmesi ve tedavisine yönelik yaşam şeklinin iyileştirilmesi, çevre koşullarının düzeltilmesi ve geliştirilmesi olarak tanımlanmaktadır” dedi.

Sağlıklı yaşam biçimi için gerekli olan sağlıklı beslenmenin ise yeterli ve dengeli bir beslenme modelinden geçtiğini belirten Canyakanlar, “Bizim ‘dört yapraklı yonca’ olarak adlandırdığımız et, yumurta, kurubaklagil, süt ve süt ürünleri, tahıllar, sebze ve meyve gibi 4 ana gruptan meydana gelen besin gruplarımız mevcuttur. Et,yumurta ve kurubaklagil grubumuz demir, çinko fosfor, magnezyum ve niasin ile B2,B6 ve B12 vitaminlerinden zengindir” ifadelerini kullandı.

Bu besinlerin tüketiminin protein içeriği açısından başta kas gelişimi için önem taşıdığını söyleyen Cankayanlar, “Özellikle yumurta, anne sütünden sonra vücutta %100 olarak emilimi gerçekleşebilen ve tamamı vücut proteinine dönüşebilme özelliğine sahip olan tek besindir. Süt ve süt ürünleri grubu kalsiyum, protein ve fosfor ile birlikte B2 ve B12 vitamininden zengindir” dedi ve şöyle devam etti:

TAHILAR TEMEL ENERJİ KAYNAĞI…

“Özellikle büyümenin hızlı olduğu dönemlerde, büyüme ve gelişmenin yanısıra kemiklerin gelişimi için de kalsiyum depolarını doldurarak ileriki dönemde gerçekleşmesi olası olan osteoporoz dediğimiz kemik erimesinin önüne geçilebilir. Tahıllar ise vücudun temel enerji kaynağıdır. Diğer üç gruba kıyasla daha az protein içerir. Vitamin B1’ den zengindir.

Son grubumuz olan sebze ve meyveler ise folik asit, β- karoten, E, C, B2 vitamini, kalsiyum, demir, magnezyum, posa ve biyoaktif bileşenler içerirler. Diyette posanın bulunması; besin emilimini, sterol metabolizmasını, karbonhidrat ve yağ metabolizmasını, dışkı hacmini ve ağırlığını, çekum / kolon fermantasyonunu, bağırsak yapısını, bariyer fonksiyonunu ve immün fonksiyonunu etkiler. Mide boşalmasını geciktirir, yeme isteğini azaltır, ince bağırsakta viskoziteyi arttırarak basit karbonhidratların emilimini azaltır. Kalın bağırsakta, fermente edilebilirliği yüksek çözünür posa bakteriler tarafından daha fazla oranda kısa zincirli yağ asitleri oluşturur. Çözünmez posanın fermente edilebilirliği daha düşüktür. Diyet posası dışkılama sıklığı ve dışkı ağırlığını arttırarak bağırsakta oluşan artıkların ve toksinlerin hızla dışarı atılmasını sağlar.”

“YETERLİ VE DENGELİ BESLENME GÜÇLÜ KILAR”

Tüm bu bahsedilen grupları bir tabak modeli içerisinde ve öğün atlamadan her öğünde dengeli bir şekilde yer aldığını düşünürsek, yeterli ve dengeli bir beslenme modeli sağlanmış olacağını vurgulayan Canyakanlar, yeterli ve dengeli beslenmenin aynı zamanda hastalıklara karşı savunma mekanizması olan bağışıklık sistemini de güçlü kılacağını dile getirdi.

“Yapılan son çalışmalarda bağışıklık sisteminin güçlü olması için A,B,C,D,E vitaminlerinin, Selenyum , Demir, Çinko gibi minerallerin, omega -3 yağ asitlerinin, antioksidan ve antosiyanin özellikte olan flavoidlerin bağışıklık sistemimizi güçlendirerek enfeksiyonlara karşı koruyucu  potansiyel etki yapacağı belirtiliyor” diyen Canyakanlar, Aynı zamanda geleneksel Çin tıbbında  kullanılan meyan kökü bileşeni olan ‘’Glycyrrhizin’’ konakçı bağışıklığını arttırarak enfeksiyonlarla savaşmak için kullanılabilir olduğu yönünde görüşler de mevcuttur” ifadelerini kullandı.

Canyakanlar, bağışıklık sistemini güçlendirmek için özetle şu önerileri sundu:

  • Hiçbir besinin mucizevi bir etkisi yoktur, bu sebeple besin çeşitliliğine önem vermeliyiz.
  • Her besinin fazlası ve azı zarardır. Yeterli ve dengeli beslenmeyi yaşam tarzı haline getirerek, vücudumuzu  korumalıyız.
  • Vücutta oluşan atık maddeleri uzaklaştırılmasında, hastalıklardan korunmada ve savaşmasında en büyük rol suyundur. Her gün en az 8-10 bardak bol su tüketmeliyiz.
  • A vitamini “anti-enfektif” vitamin olarak da adlandırılır ve immün sistemde T ve B lenfositleri büyüme ve işlevleri için elzemdir. Yetersizliği durumunda, lefosit sayılarında düşüş görülür. A vitamini; karaciğer, yumurta sarısı, tereyağı, havuç, kayısı, domates, pazı ve ıspanak gibi koyu yeşil yapraklı sebzelerde bol miktarda bulunur.
  • C vitamini bir antioksidan görevi görür ve bağ dokularındaki kollajen senteziyle de bilinir. C vitamini ayrıca bağışıklık fonksiyonlarını destekler ve  COVID-19’un neden olduğu enfeksiyonlara karşı koruyucu özelliği olduğu bilinmektedir. C vitamini alımına özen gösterilmelidir.Bazı C vitamini kaynakları; maydanoz,kırmızı biber,roka,brokoli,kırmızı lahana, portakal, limon, çilek, mandalina, kızılcık, kivi, greyfurt, ananas.
  • Bağışıklık sistemimizi güçlendirecek diğer bir bileşen ise antioksidan özellikte olan sebze ve meyvelerdir. Birçok meyve ve sebzede bulunan antioksidanlar, özellikle koyu yeşil yapraklı sebzelerde, turunçgillerde bulunan E ve C vitaminleriyle serbest radikallerin zararlı etkilerini ortadan  kaldırarak, bağışıklığımızı korurlar. Turunçgilllerin betakaroten bileşiği sayesinde bağışıklık hücrelerinin sayısını arttırdığı da bilinmektedir.
  • Bilimsel çalışmalar günde 30 dk yapılan egzersizin bağışıklığı arttırdığı göstermektedir. Bu sebeple her gün 30 dk egzersiz yapılarak bağışıklık sistemimizi güçlendirebiliriz.
  • Sağlıklı bağırsak güçlü bağışıklık sistemi anlamına gelmektedir. Çünkü bağışıklık hücrelerinin büyük çoğunluğu bağırsaklarda üretilir. Bu yüzden, yeterli posa alımı önerilmektedir.
  • Güçlü bağışıklık sistemi için diğer bir öneri probiyotiklerdir. Sindirim sisteminde belli bir sayıda bulunan ve konakçıya yararlı etkiler oluşturan canlı mikroorganizmalardır. Bağırsaklarımızda yaşayan bu mikroorganizmalar bağışıklık ve sindirim sistemimizde önemli rol oynamaktadırlar. Tarhana, boza, kefir, şalgam suyu geleneksel probiyotik ürünlerdir.
  • Ayrıca tablet veya toz şeklinde probiyotik takviyesi de alınabilir ancak kullanmadan önce probiyotiğin sizin için uygun olup olmadığını lütfen diyetisyen ve doktorunuza danışın.
  • Probiyotik bakterilerin büyüme ve gelişmesini sağlayan bileşiklere ‘’prebiyotik’’denilmektedir. Bağırsak sağlığı dolayısıyla bağışıklığı güçlendirmek istiyorsak, prebiyotik besinleri tüketmeye de özen göstermeliyiz. Bunlardan bazıları ; enginar, kereviz, pırasa, kuşkonmaz, soğan, sarımsak, muz, yerelması, hindiba, buğday kepeği, tam tahıllı ürünler ve kurubaklagiller.
  • Selenyum, oksidatif strese karşı başlıca koruyucu biyolojik antioksidan enzim olan GPX aktivitesi için Yetersizliğinde immün fonksiyon bozukluğu görülmektedir. E vitamini ile çalışarak serbest radikalleri önler ve oksidatif hasarı en aza indirir. Başlıca selenyum kaynakları; dana böbrek,yeşil mercimek,bıldırcın yumurtası,ton balığı,susam,tavuk yumurtası,sardalya,hamsi.
  • Çinko, hem doğal hem de adaptif bağışıklık sistemi hücrelerinin geliştirilmesi çok için önemlidir. Çinko eksikliği hem humoral hem de hücre aracılı bağışıklığın  işlev bozukluğu ile sonuçlanır ve bulaşıcı hastalıklara karşı duyarlılığı arttırır. Yetersizliği durumunda immün sistem fonksiyonunda azalma söz konusudur. Bazı çinko kaynakları ; kabak çekirdeği,tahin,ay çekirdeği,dana karaciğer,pastırma.
  • Vitamin/mineral takviyesi almanız gerektiğine kendiniz karar vermeyin, lütfen uzmanına danışarak kullanın. Bilinçsiz kullandığınız vitamin ve mineraller faydadan çok zarar sağlayacaktır.

Canyakanlar sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Gezegenimizin zor günlerden geçtiği bu dönemde, hepinize sağlıklı günler diliyorum.”

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.