SAĞLIK
okuma süresi: 6 dak.

Virüslere karşı aşının tarihi: Batıya Türkler öğretti

Virüslere karşı aşının tarihi: Batıya Türkler öğretti

Koronavirüs salgınına karşı aşı bugün, sadra şifa olacak aşının dışarıdan gelmesini beklenirken, geçmişte durum hiç de böyle değildi. Türkler birçok aşı çalışmasına en ön safta öğrenci ve araştırmacı gönderen toplumlardan birisiydi.

Yayın Tarihi: 01/04/20 14:19
okuma süresi: 6 dak.
Virüslere karşı aşının tarihi: Batıya Türkler öğretti

Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan Covid-19 epidemisi kısa süre içerisinde bütün dünyayı etkisi altına aldı. Vaka sayısı yüz binleri bulan salgın, pandemiye dönüştü ve on binlerce insanın hayatını kaybetmesine neden oldu.

Şimdi, bütün dünya bilim adamlarından ve aşı laboratuvarlarından gelecek sevindirici haberlere odaklanmış durumda.

Yetkililerse Covid-19’a karşı etkili bir aşının başarıyla piyasaya sürülebilmesi için 12 ile 18 ay arasında -minimum- bir süreye ihtiyaç duyduklarını kamuoyu ile paylaşıyor.

İnsanoğlunun mikroplara karşı geliştirdiği en güçlü silahı olan aşı; geleneksel ve modern yöntemlerle binlerce yıldır kullanılıyori, fakat birçok insan özellikle modern aşının göründüğü kadar masum olmadığını iddia ediyor.

Aşının Çin’den başlayarak Osmanlı’ya uzanan ve nihayetinde Avrupa’da modern halini aldığı sıra dışı hikayesinde Türk ve Müslüman şifacıların da çok önemli katkıları bulunuyor.

Modern aşı ilk defa çiçek hastalığına karşı Avrupa’da geliştirilmiş ve bu tedavi yöntemi keşfedildikten kısa süre sonra dünyanın en modern tıp merkezlerine sahip ülkelerinden birisi de Osmanlı olmuştu.

Bugün Covid-19’a karşı sadra şifa olacak aşının dışarıdan gelmesini beklerken geçmişte durum hiç de böyle değildi.

Türkler birçok aşı çalışmasına en ön safta öğrenci ve araştırmacı gönderen toplumlardan birisiydi.

AŞININ TARİHİ

Geleneksel aşı yöntemlerinin binlerce yıl boyunca, Çin başta olmak üzere, dünyanın birçok yerinde uygulandığı biliniyor.

Geleneksel aşı yöntemleri bugün bildiğimiz tekniklerden ise bir takım farklılıklar taşıyordu; örneğin iğne yerine derinin altı ya da içinin yarılıp serpiştirilerek zerk edilmesi gibi yollar kullanılıyordu.

Modern aşı ise 18'nci yüzyılda çiçek hastalığına karşı İngiltere'de geliştirildi. Bu aşının öyküsü ise Osmanlı topraklarında başlıyordu.

Çiçek salgını bir epidemi olarak ortaya çıktığı ilk günden itibaren yüz binlerce insanın ölümüne sebep oldu ve sayısız çocuğu da sakat bıraktı.

Bu hastalığa karşı bir tedbir olarak aşıyı ilk kullanan ise Türkler oldu. Çiçek hastalığı geçiren ve atlatan bir kişinin vücudunda meydana gelen yaralar kuruyup dökülmeye başladığında şifacılar onları toplayarak muhafaza ederdi.

Ardından bu hastalığı hiç geçirmemiş bir kişinin koluna neşter yardımıyla açılan çiziğe zerk edilerek gül yaprağı ile sargıya alınırdı. Kişi bu işlemden sonra hastalığı çoğunlukla hafif ateş ve halsizlikle atlatırdı.

Osmanlı, kendi sınırları içerisinde geleneksel yöntemlerle uyguladığı aşının, Batı’daki modern devrimini de yakından takip ediyordu.

Henüz yeni kurulan aşı merkezlerine devlet hazinesinden hibeler veriliyor ve yetiştirilmek üzere öğrenciler gönderiliyordu.

Ülkede ise aşı üstüne çalışma yapılacak merkezlerin kurulması için gerekli çalışmalar yapılıyordu.

KOLERA SALGINI TÜRKLERİN MİKROBUN NE OLDUĞUNU ANLAMASINI SAĞLADI

Türklerin aşı konusunda bu kadar istekli ve birikimli olmasının altında yatan en önemli sebep “mikrop”un ne olduğunu gerek tabipler gerekse de toplum tarafından iyi bilinmesiydi.

Çiçek mikrobuna karşı edinilen tecrübenin yanında Kolera salgını da ciddi bir birikim sağlamıştı.

Hindistan’ın kir içindeki nehirlerinde ortaya çıkarak tüm dünyaya yayılan koleranın en çok etkilediği bölgelerden birisi de Anadolu’ydu.

Bu hastalık 19'ncu yüzyılda bir şekilde mutasyona uğrayarak tüm dünyayı etkisi altına almış ve bu epidemi Osmanlı’da da ciddi sayıda ölümlere neden olmuştu. 

Osmanlı topraklarında yaklaşık 6 bin insanın ölümüne neden olan bu hastalık süratle yayılırken hakkında dünyada herhangi malumat bulunmuyordu.

Buna rağmen Osmanlı’da bu mikroba karşı bugün bakıldığında oldukça modern tedbirler söz konusuydu.

Mikrobun bulaşıcılığını kırmak, ona karşı uygulanacak karantina yöntemleri ve iyi gelecek perhizler gibi tedbirler dönemin kendi şartları ele alındığında son derece modern tekniklerdi.

Hastalığın üreyerek çoğalabildiğinin farkında olan tabipler tedbirlerini buna göre alıyordu.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.