TOPLUM
okuma süresi: 11 dak.

‘Eşitlik varsa şiddet yoktur!’

‘Eşitlik varsa şiddet yoktur!’

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü... "Şiddetle mücadele etmenin en güçlü aracı eşitliği sağlamaktır. Eşitlik varsa şiddet yoktur!"

Yayın Tarihi: 25/11/22 15:55
Güncelleme Tarihi: 25/11/22 18:33
okuma süresi: 11 dak.
‘Eşitlik varsa şiddet yoktur!’

Türkiye’de 2022’nin Ekim ayında erkekler tarafından 34 kadın katledildi, 26 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu…

Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre ise her 60 dakikada 5'ten fazla kadın cinayete kurban gidiyor…

KKTC’de polis teşkilatı bünyesinde kurulan Şiddete Müdahale Birimi’ne günde 3 kadın şiddete maruz kaldığı için başvuru yapıyor…

Kıbrıs Postası’nın görüş aldığı Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Genel Başkanı ve aktivist kimliği ile tanınan Avukat Mine Atlı, Kıbrıs’ın kuzeyinin ev içi şiddetle mücadele konusunda sınıfta kaldığını ifade ediyor…

Bugün 25 Kasım… 1999 yılında BM Genel Kurulu’nda ilan edilen Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü…

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Kadın Örgütü Başkanı Doğuş Derya, TDP Genel Başkanı Mine Atlı, Kıbrıs Türk Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi Başkanı Aslı Murat ve Bağımsızlık Yolu Lefkoşa Bölge Sorumlusu Avukat Cansu Nazlı, ‘25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde Kıbrıs Postası’na özel açıklamalarda bulundu.

DERYA: “YASA GEÇELİ 8 YIL OLDU…”

CTP Kadın Örgütü Başkanı Doğuş Derya, 2018 yılında Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi Yasası uyarınca, polis teşkilatında kurulan Şiddete Müdahale Birimi’ne işaret etti, “Kuzey Kıbrıs’ta 2019’dan itibaren bu birime başvuran kadınların oranı gösteriyor ki günde üç kadın şiddete maruz kaldığı için polise başvuruyor…” dedi.

BM verilerine dikkat çeken Derya, “Kıbrıs’ta da kadınlara yönelen erkek şiddeti en yakın aile bireyleri tarafından oluyor. Eş, sevgili başta olmak üzere kadınlar genelde yakın ilişki içinde oldukları erkekler tarafından şiddete maruz kalıyor…” ifadelerini kullandı.

Derya, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi Yasası’na göre, ‘Şiddeti Önleme ve Dayanışma Merkezleri’ ve sığınma evleri devlet tarafından çoktan açılmış olması gerekiyordu… Yasa geçeli 8 yıl oldu fakat şiddeti önleyecek ‘koruyucu politikalar’ hala yürürlüğe koyulmadı” açıklamasını yaptı.

Bu eksikliğin ise toplumsal cinsiyet eşitliğinin bir devlet politikası haline gelmemesinden kaynakladığına dikkat çeken Derya, şöyle devam etti:

“2023 Mali Yılı Bütçe Yasa Tasarısı, Meclis Genel Kurulu’na gönderildi fakat yine bütçe politikalarına baktığımızda toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme anlayışının olmadığını görüyoruz. Ülkenin kaynaklarını çarçur edenler, hukuk ihlali yapanlar, toplumun iradesini gasp edenler, atanmış gayrimeşru hükümet kadın ve çocuk haklarıyla ilgili hiçbir vizyona sahip değildir.”

ATLI: “KIBRIS’IN KUZEYİNDE KADINLAR TOPLUMDA ÖZGÜR VE EŞİT ŞARTLARDA YAŞAMIYOR…”

TDP Genel Başkanı Mine Atlı, Kıbrıs’ın kuzeyinin ev içi şiddetle mücadele konusunda sınıfta kaldığının altını çizerek, “2020 yılından itibaren bir gerileme görüyoruz. Kadına karşı mücadelede önleme, koruma ve yargılama önemlidir. Önlemenin en önemli bacağı eğitimdir…” dedi.

Mevcut Ekonomi ve Enerji Bakanı Olgun Amcaoğlu’nun Milli Eğitim Bakanı olduğu döneme işaret eden Atlı, şu ifadeleri kullandı:

Olgun Amcaoğlu’nun Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemde toplumsal cinsiyet eşitliği anlamında bir eğitim müfredatı oluşturulması için anlaşılmıştı. Sonrasında kendisi bu anlaşmadan vazgeçmişti. Okullarda toplumsal cinsiyet eşitliğinin müfredatları belli kesimleri rahatsız ediyor. Koruma noktasında önemli ülkede adımlar atılmış olsa da hala daha Ev İçi Şiddeti Önleme Yasası yok. Ev iç şiddet suçu eskiye göre yargılanması daha iyi durumda olsa da hala daha bu konuda bir boşluk var.”

Atlı, “Özel bir Ev İçi Şiddeti Önleme Yasası’nın hayata geçirilmediği halinde bu sorunlar yaşanmaya devam edecektir” diye konuştu.

KKTC’nin şiddet mağdurlarına destek noktasında da yeterli olmadığına vurgu yapan Atlı, “Ülkemizde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması gerekiyor. Kıbrıs’ın kuzeyinde kadınlar toplumda özgür ve eşit şartlarda yaşamıyor…” ifadelerini kullandı.

MURAT: “KADINA ŞİDDET İNSAN HAKKI İHLALLERİNİN İLK SIRASINDA”

Kıbrıs Türk Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi Başkanı Aslı Murat, kadına yönelik şiddetin tüm dünyada olduğu gibi Kıbrıs’ın kuzeyinde de insan hakkı ihlallerinin ilk sırasında yer aldığının altını çizdi.

Her 3 kadından birinin fiziksel şiddete maruz kaldığını dile getiren Murat, “Bu sadece kamuoyu araştırmalarında ortaya çıkmıyor. Polis teşkilatı içinde yer alan Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Birimi’nin açıkladığı verilere bakıldığından da durumun vahameti ortaya çıkıyor” dedi.

“Sadece fiziksel şiddetten bahsetmek mümkün değil” diyen Murat, şöyle devam etti:

“Buna ek olarak yoksullaşmanın iyice derinleştiği bu dönemde ekonomik şiddet mevzusu da gündemimizi daha çok meşgul ediyor. İş yerlerinde ilk olarak kadınlar gözden çıkarılıyor. İstatistik Kurumu rakamları bize genç kadın işsizliğinin arttığını ve erkeklere nazaran daha çok kadınların işsiz olduğunu veya işten çıkarıldığını kanıtlıyor.

Çalışması engellenen, hamile kalınca işten çıkarılan kadınların sayısı da azımsanmayacak derecede... Bunlara ek olarak en yoğun yaşanan şiddet biçimi psikolojik şiddet. Az sayıda olduğu söylense de maalesef çoğu zaman gizli kalan cinsel şiddet verileri de korkutucu boyutta…”

Devletin tek bir sığınma evi olmamasına da dikkat çeken Murat, “Ayrıca şiddete maruz kalan kadınların ekonomik gücü olmadığı için barınma sorunu yaşadığını da söylemek gerek. Şiddet yaşadığı evden çıkamadığı için orada yaşamaya mahkûm bırakılıyor” diye konuştu.

“DEVLET ÜZERİNE DÜŞEN KORUMA GÖREVİNİ YETERİ KADAR YERİNE GETİRMİYOR”

2018 yılından beri şiddete maruz kalan ve ekonomik gücü yeterli olmayan kadınlara Kıbrıs Türk Barolar Birliği, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı arasında imzalanan protokol ile ücretsiz avukat desteği sağladıklarına da dikkat çeken Murat, bu protokolün dayanağı olan yasal düzenlemenin genişletilmesi gerektiğini vurguladı.

“EŞİTLİK VARSA ŞİDDET YOKTUR”

“Polis birimi iyi bir gelişme olsa da yeterli değil, daha da geliştirilmelidir” diyen Murat, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Devlet üzerine düşen koruma görevini yeteri kadar yerine getirmiyor. Şiddet yaşandıktan sonraki cezalandırma aşaması ağır aksak uygulanıyor ama bu şiddetin önüne geçmek için yeterli değil. O yüzden daha kapsamlı bir koruma mekanizması kurulması gerek ki, 2014 yılında yasası geçirilip hala işletilmeyen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi’nin (TOCED) vakit kaybetmeksizin icraatlarının hızlandırılması gerekiyor. Bir müdür atanarak çözülebilecek bir sorun, yıllardır bekletiliyor. TOCED sayesinde ekonomiden eğitime ve sağlığa yönelik yürütülecek çalışmalar neticesinde, kadınlar toplum içindeki gücünü kazanacak ve böylece şiddet de ortadan kaldırılabilecektir. Çünkü şiddetle mücadele etmenin en güçlü aracı eşitliği sağlamaktır. Eşitlik varsa şiddet yoktur…”

NAZLI: “DEVLETİN MUHAFAZAKÂR ODAKLARA YATIRIM YAPMASI OLDUKÇA ÖNEMLİ BİR TEHDİTTİR”

Bağımsızlık Yolu Lefkoşa Bölge Sorumlusu Avukat Cansu Nazlı, “İçinden geçtiğimiz neoliberal muhafazakâr dönemde devletin bir yandan sosyal politikalar alanından çekilirken diğer yandan gerici, muhafazakâr odaklara yatırım yapması oldukça önemli bir tehdittir” ifadelerini kullandı.

Kadınların emeği ve bedeni üzerinde baskının artmasına neden olacak muhafazakâr politikaların icrasını yapmanın kadına şiddeti körüklediğini belirten Nazlı, “Sosyal hizmetler alanı bilinçli bir şekilde boş bırakılarak Din İşleri Dairesi, Vakıflar İdaresi gibi kurumlara milyonlarca ek bütçe ayrılıyor. Bir hak olarak sosyal hizmet alması gereken dezavantajlı gruplar zenginlerin, gerici odakların "iyiliğine" muhtaç bırakılarak muhafazakarlaşma etkisine girmesi kolaylaşıyor” dedi.

Devletin kadına yönelik şiddeti önleyici ve koruyucu mekanizma geliştirmemesine dikkat çeken Nazlı, kadınlar üzerindeki baskının artmasıyla daha korumasız ve şiddete açık hale getirildiğini dile getirdi.

Nazlı, yoksullaşma, güvencesizleşme ve muhafazakarlaşmanın kadına yönelik şiddeti beslediğini belirtti.

“HER BÖLGEYE SIĞINMA EVLERİ VE ŞİDDET ÖNLEME MERKEZLERİ KURULMALI”

Her bölgeye sığınma evleri ve şiddet önleme merkezlerinin kurulması gerektiğine işaret eden Nazlı, açıklamasında şunları kaydetti:

“Alo 183 ihbar hattı vardiyalı bir sisteme geçirilerek altyapı kazandırılmalı, bunun yanında kadının ve emeğin birlikte özgürleşebilmesi için özel sektörde sendikalaşma sağlanmalı, kadınları hamileyken işten çıkarılması yasaklanmalı, ebeveynlik izni yasalaşmalı, kamusal kreş ve etüt merkezleri, kolektif mutfaklar ve kamusal çamaşırhaneler kurulmalı.”

Nazlı, “Kadına yönelik şiddete neden olan eşitsiz toplumsal cinsiyet rollerle, yoksullaşmayla, muhafazakarlaştırmayla, dinsel gericilikle eş zamanlı mücadele örmek gerekiyor. Çünkü tüm bu unsurlar kadınların emeği, bedeni ve kimliği üzerindeki baskı ve şiddeti artıran koşulları oluşturuyor” diye konuştu.

İran’da 22 yaşındaki Mahsa Amini'nin hayatını kaybetmesiyle başlayan gösterilere de dikkat çeken Nazlı, “İran'da direnen kız kardeşlerimizle dayanışmak istiyorsak, kendi ülkemizde gericiliğe, yobazlığa, muhafazakarlaştırma politikalarına karşı durmamız ve direnmemiz gerekiyor. Oradaki kız kardeşlerimizle burada dayanışmanın en gerçekçi ve işlevsel yolunun bu olduğuna inanıyorum…” ifadelerini kullandı.

Nazlı, herkesi kendi bölgelerinde gerçekleşecek olan 25 Kasım eylem ve yürüyüşlerine katılmaya davet etti.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.