EĞİTİM
okuma süresi: 7 dak.

Çocuk Gelişimi ve Eğitim Uzmanı Kırmızı: “Kaybolmuş bir nesil yaratmayalım, çocuklarımızı koruyalım”

Çocuk Gelişimi ve Eğitim Uzmanı Kırmızı: “Kaybolmuş bir nesil yaratmayalım, çocuklarımızı koruyalım”

Çocuk Gelişimi ve Eğitim Uzmanı Kırmızı, çocukların internet ve teknoloji ile iç içe bir hale gelmesinin doğru olmadığını aktararak “Kaybolmuş bir nesil yaratmayalım, çocuklarımızı koruyalım” dedi.

Yayın Tarihi: 12/09/20 14:39
okuma süresi: 7 dak.
Çocuk Gelişimi ve Eğitim Uzmanı Kırmızı: “Kaybolmuş bir nesil yaratmayalım, çocuklarımızı koruyalım”

Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) Girne Koleji Franchise Koordinatörü, Çocuk Gelişimi ve Eğitim Uzmanı Binnur Kırmızı, Covid-19 Pandemi sürecinde, “Z Kuşağı” çocuklarının internet ve teknoloji ile daha iç içe hale gelmesinin bir takım riskler taşıdığını söyledi.

Kırmızı açıklamasında, internetin her ne kadar sanal bir mecra olsa da, gerçek yaşam kadar etkilerinin büyük olduğunu belirterek, bu durumun yanları olmasına rağmen, bir takım riskler taşıdığını söyledi.

Kırmızı açıklamasında şunları aktardı:

“İzole olmak zorunda olduğumuz bu uzun süreçte internetle daha fazla iç içe kalan ve doğumu; akıllı telefonlar, videolar, internet ve görsel teknoloji ile dijital dünyanın içinde gerçekleşen Z kuşağı çocuklarının, internetten ve medyadan gelen enformasyonu algılayabilmesi, analiz edebilmesi, aldıkları bilginin doğru olduğunu, kaynağının güvenirliğini ve bunu nasıl kontrol edebileceğini bilmesi, bir yetişkinin onu korumasından çok daha etkili bir korunma yöntemdir.

Peki, bu aşamada çocuklarımıza, yüz yüze mi? yoksa online mı? eğitim olmalı derken, Covid-19 endişesinden çocuklarımızı korumaya çalışırken, onları evde nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya bırakıyoruz?

Toplum olarak gelecekte hangi psikolojide ve hangi kimlik gelişiminde bir nesle sahip olacağız?

Bugün sosyal yaşamda etkileşimde bulunurken karşılaşılan istismar kadar internet ortamında da birçok istismarın yaşandığı yapılan araştırmalara da bakıldığında korkulacak derecede ciddi boyuttadır.

Çocuklar, tanımadıkları kişilerle iletişime geçmelerinden tutunda karşılarına çıkan reklam, oyun, hediye kazan ve benzeri kampanyalar sayesinde kolayca kandırılabilmekte ve bu sayede aile hakkında birçok veriye ulaşılabilmekte, hatta çocuk tehdit edilme riski ile bile karşı karşıya kalabilmektedir.

Yine savaş ve macera oyunlarındaki öldürmek, saldırmak, kavga edip yenmek, level atlamayla ödüllendirilerek normalleştirilmekte ve çocuklar tarafından bu davranışlar yadırganmamaktadır. Ve dahası da çocuklar bu davranışları normal hayatlarında da uygulayabilmektedirler.

Tabi bu davranışlar sadece oyunlarda değil medyada birçok dizi ve filmde de normalmiş gibi işlenmekte, kontrol edilmiyorsa çocuk bunları benimseyerek izlemektedir. Dolayısı ile psikolojisi bozuk, cinsel kimliğini ve benlik gelişimini düzgün oluşturmamış, amacı ve hedefleri olmayan kayıp bir nesil yaratılması söz konusu bir durumdur.

Bu bağlamda çocuklarımızın benlik algılarının ve psikolojik sağlıklarının geliştiği en önemli zaman olan çocukluk dönemine bakıldığında;

0-3 yaşta henüz çevresi sayesinde hayatı anlayan ve anlamlandıran çocukların psikolojik gelişimleri, çevreden alacakları uyaranlardan etkilenmekte ve gelişmektedir. Bu uyaranlar eğer olumsuzsa ve risk taşıyorsa çocukların travma yaşamalarına sebep olabilecek kadar ciddi bir meseledir.

3- 7 yaş aralığı ise; etrafındaki birçok kişi, öğe ve unsuru rol model alan çocukların kişilik ve psikolojik gelişimlerindeki en önemli zaman dilimidir. Dolayısı ile çevre faktörü ve uyaranlar bu yaşlar arası çok önemlidir. Kontrol altına alınmadığı takdirde risk taşıyan durumlar ve olumsuz uyaranlar çocuklarda kişilik bozukluklarına sebep olabilecek kadar tehlikelidir.

Bluğ çağı dediğimiz dönem ise, özellikle Z kuşağı çocukları için bedensel olarak güçlü ama psikolojik olarak oldukça karmaşık ve hassas bir dönemdir. Aynı zamanda kişiliğini arama, cinsel kimliğini oluşturma, iletişimini, sosyal yönünü geliştirmeye çalışan bu çocukların ahlak anlayışlarının da şekillendiği ve yerleştiği bir dönemdir. Hem özgür kalmaya hem de korunmaya ihtiyaçları vardır. Bu çağın en önemli özelliği kimliğin biçimlenmesidir.

Sanal ortamlarda maruz kalacakları olumsuz uyaranlar, bütünlüklü olarak gelişimlerini ciddi derecede etkileyecek tehlikeli uyaranlardır.

Peki çocuklarımızı dijital dünyandaki bu tehlikeden nasıl koruyabiliriz?

“İNTERNET OKUR YAZARLĞI ŞART”

Yapılan araştırmalara da baktığımız zaman internet okuryazarlığı, çocukların yetişkinler tarafından korunmasından ziyade kendilerini korumayı öğrenmesi ve bilinçlenmesi açısından çok daha önemli ve etkili olduğu görülmekte ve vurgulanmaktadır.

ÜLKEMİZDEKİ İNTERNET SAĞLAYICILIĞININ GÜVENİLİR İNTERNET SAĞLAMA KONUSUNDA YASAL BİR SÜRECE OTURTULMASMASI ŞART.

1994 yılında Türkiye Cumhuriyet’inde onaylanan Çocuk Hakları Sözleşmesinin 36. Maddesine istinaden “Taraf devletlerin, çocuğun esenliğine her hangi bir biçimde zarar verebilecek her türlü sömürüye karşı çocuğu korurlar”

Bu madde içerisinde internet ve medyanın çocuklarımız üzerindeki olumsuz etkileri, riskler önemli bir unsur olarak kabul edilebilir.

İşte bu yüzden öncelikli olarak;

*İnternet ve medya okuryazarlığı” dersinin müfredata erken yaşta konmasının sağlanması, çocuklarımıza, öğretmenlerimize ve ebeveynlere yönelik kurs ve hizmet içi eğitimler verilmesi ve tüm toplumun bilinçlendirilmesi,

*Güvenilir internet sağlama konusunda yasal bir zemin oluşturulması ve erken zamanda uygulamaya konulması gerekmektedir.

Unutmayalım, yanlış erişim alanlarına dâhil olunması, kaybolmuş bir nesil oluşumuna imkân verilmesidir. Çocuklarımızı koruyalım!”

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.