Bir cinayetin anatomisi

Yayın Tarihi: 22/01/24 07:00
okuma süresi: 13 dak.
A- A A+

‘’Bu ülkede 16 yaşında bir kız çocuğu öldürüldü!’’

Hunharca ve planlı bir cinayet işlendi.

Öylesine canice işlendi ki toplumu derinden sarstı.

Hemen 6 Şubat depremi öncesinde bir ön sarsıntı geçirdik.

Böylesine bir cinayetin işlenebilmesi, çürümüşlüğün son halkası olduğu gibi kimsenin de güvende olmadığını bizlere gösterdi.



Toplum bu cinayetle zifiri karanlıkta kalıyordu

Katil zanlısı içimizden biriydi, 21 yaşındaydı ve üniversite eğitimi almıştı.

Bunun özellikle altını çizdim ki cinayetleri sadece eğitimsiz cahil insanların işlemediğini kavrayabilelim. Ülkede 23 üniversite var ama eğitim, görgü kuralları, medeniyet yerlerde sürünüyor. Her şey sadece bir ezberden ibaret.

Onca üniversiteye rağmen bir santrali bile doğru düzgün çalıştıramıyor, ülkenin sürekli karanlıkta kaldığı yetmezmiş gibi  eğitimde de dünyası karanlık olan toplumu bu cinayetle zifiri karanlıkta bırakıyorduk.

Cinayetin işleniş biçimi insanlığı utandıran cinsten

Ben kendi adıma söyleyeyim; cinayetin işleniş biçimi itibarı ile insanlığın geldiği noktadan utanç duydum. O dünyalar tatlısı kızımızı toplum olarak koruyamadığımızdan utandım.

Bunu yapabilen bir insanın insani duygulardan tamamen arınmış olması gerekir diye düşünüyorum. Yani işin aslı o bir psikopat ve buna başka bir tanımlama yapılamaz.

Burada ailede de kusur görüyorum. Nasıl olur da çocuklarının bu düzeydeki davranış bozukluğunu göremezler. İnsan en azından okuduğu kitaplara izlediği yayınlara bakar, evdeki davranışlarından bir şeylerin ters gittiğini önceden görür.

Bence aile bunu görüyordu ama hafife alıp görmemezliğe geldi, uzman desteği almaktan kaçındı ve bu sonuç yaşandı.

Çocuğun katıldığı bir seminerde bir psikolog çocuk için ‘’Psikopat’’  tanımı yapabilmişse, aile de hayda hayda bunu saptayabilirdi diye düşünürüm.

Tehlike sanıldığından da büyük

Toplum bu cinayete derin şok eşliğinde tepki gösterip henüz reflekslerini kaybetmediğini ispatladı.

Ancak katilin en ağır cezaya çarptırılmasını isteme şeklinde bir tepki koyarak rakamlara takılı kaldı.

Bu cinayete sebep olan ana nedenleri görmezden geldi.

Tabi ki kişi en ağır cezayı almalıdır da bu başka Helin’lerin ölmesini önlemeye yeter mi?

Kocaman bir Hayır!

Çünkü onun aldığı cezayla maalesef sorunlar ortadan kalkmıyor.
Tehlike sanıldığından da çok büyük. Ne oldu ki o kişi böyle bir yola başvurdu ve onu buna iten nelerdi?

Basının cinayeti veriş şekli adaba uygun değildi

Bu konuda en sıhhatli açıklamayı kızın ailesi yaptı; Basının ipliğini pazara sererek bir takım sorular sordu ve toplumu düşünmeye itti.

Evet, bu bir çocuk cinayetidir erkek şiddetidir ama basının cinayeti veriş şekli hiç adaba uygun değildi. Yakışmadı da, çünkü nedenleri sorgulamak yerine tiraj kaygısıyla hareket etmekle ancak sorunu küçümsersiniz. Yarın size de sıra gelebilir ve siz de bir kurban olabilirsiniz.

 

Mağdurda suç aramak cinayeti işleyeni de masumlaştırır

Ailenin işaret ettiği en önemli nokta; mağdurda suç aramak cinayeti işleyeni de masumlaştırmak demektir ki bu da çok tehlikelidir.

Burada ben de bir şey söylemek istiyorum: İnsanlar esası gözden kaçırıp mağduru suçlarsa aslında işlenen suçu da gizli şekilde onaylar demektir. ‘’O saatte dışarıda ne işi vardı?’’ tekerlemesi yalnızca puslu havayı seven kurtlara yarar.

Ne demek yani dışarıda olmanın bir saati mi var?

Siz ahlak bekçisi misiniz?

Kaldı ki gerçeği ne kadar biliyorsunuz?

Kız oraya zorla götürülmüş olamaz mı?

Ben şahsen zorla götürülmüştür diye düşünüyorum.

Hem hani biz kurtarılmıştık ve özgür bir ülkede yaşıyorduk?

Cinayeti magazinleştirenler suça ortak oluyor


KIBRIS gazetesinin attığı başlık ise rejimin iç yüzünü saklamaya dönük olup, tam bir kepazelikti, Doğal olarak da toplumun tepkisine neden oldu.

Bu cinayette mağduru suçlayanlar, magazinleştirenler bilerek veya bilmeyerek işlenen suça ortak oluyor ve bu karanlık rejimin başımıza ördüğü çorapların da görülmesine engel oluyor.

Tüm kadın cinayetleri politiktir
Tüm kadın cinayetleri bana sorarsanız politiktir çünkü politikacı gereğini yapmamıştır.

Yani bu olayın siyasi bir yanı var, görmek isteyene tabii ki.

Bu yüzden söz konusu gazete konuyu çarpıtma yoluna gitti ve gerçeklerin görünmesine örtü olup cinayeti magazinleştirdi.

Olayın siyasi boyutu şudur: Bu ülkeye nüfusundan kat ve kat taşıma nüfus getirilmiştir.

Eğitim müfredatları sürekli Ankara’nın direktifleri doğrultusunda değiştirilmiştir.

Eğitim sistemimiz artık yetişmiş bir birey değil, basbayağı psikopat yetiştiriyor.

Sosyal hayat dumura uğratılmıştır

Dünya’dan kopuk yaşanarak, sosyal hayat dumura uğratılmıştır.

Uluslararası hukukun dışında kalmak ise bizi deyim yerinde ise bitirmiştir.

Ekonomik ÇATI ve Zemin’in çökmesi ile çürümüşlük su yüzüne çıkmıştır.

Çocukları koruyacak protokol hayata geçirilmedi

Mesela TDP başkanı Mine Atlı çocukları korumak üzere bir çalışma yapıldığını, küçük yaştan şiddet içerikli davranışları tanımaları ve davranışları paylaşmalarına yönelik bir eğitim müfredatı hazırlandığını, dönemin Eğitim Bakanı ile uygulanmasına yönelik protokol imzalandığını ama sonrasında Olgun Selçuk Amcaoğlu’nun bu protokolü tek taraflı iptal ettiğini söylüyordu.

Kimbilir, belki de bu protokol uygulansa kızın okuduğu okulda da bu eğitim verilse, şiddet yanlısı bir kişiyle iletişimde olduğunu görebilir, tehlikenin farkına vararak kurtulabilirdi.

Gelen duyumlar ise Ankara’nın uydu partisi YDP’li Enver Öztürk’ün baskıları sonucu protokolün geri çekildiğine işaret ediyordu.

İdama atıfta bulunmak cinayeti maşa olarak kullanmaktır
Zaten Erhan Arıklı da fırsatı kaçırmamış ‘’İdamın getirilmesi gerektiğini’’ gündeme taşımış rejimin ekmeğine yağ sürmüştü.

Yani esas unsurları saklayıp idama atıfta bulunmak, olayı yani cinayeti sadece bir maşa olarak kullanmaktır.

Ardından atanmış Kayyum ve Büyükelçi fırsatı kaçırmayarak zanlının en ağır cezayı alması için ne gerekiyorsa yapacaklarını söylediler.

Gördüğünüz gibi hiç kimse fırsatı kaçırmıyor ve onu bahane ederek toplumu zapturap altına almaya çalışıyor. İdamla sorunlar çözülmüş olsaydı eğer, Ortadoğu güllük gülistanlık olurdu.

İngiliz hukuk sistemini değiştirmek istiyorlar

Onların derdi tamamıyla başka; bunu fırsat bilerek İngiliz hukuk sistemini değiştirmek istiyorlar.

İşte asıl tehlike de burada.

Nerede görülmüş bir elçinin böyle bir şeyle ilgilenmesi?

Burada bir bağımsız mahkeme vardır, bulgular da ortadadır ve yargı ne gerekiyorsa gerekeni yapacaktır. Sn. Elçi çok meraklıysa kendi vatandaşlarının sorunları ile ilgilensin, hatta buraya gayrı yasal bir şekilde taşıdıkları nüfusunu alsın ve gitsin.

‘’Ya benimsin ya da kara toprağın’’

Yeri gelmişken unutmadan söyleyip hatırlatayım: AFRİKA gazetesine baskını da yine onların buraya taşıdığı nüfus yapmamış mıydı?  

İşin acı gerçeği şudur ki, her taşın altından onların buraya taşıdığı nüfus çıkıyor.

Bu cinayette de onların parmak izlerini görebilirsiniz. Zanlı burada doğabilir ama aile TC’den gelme. Buraya taşıdıkları kültür ve eğitim sistemi ataerkil olup şunu emrediyor: ‘’Ya benimsin, ya da kara toprağın!’’

‘’Erkeğe itaat edeceksiniz’’

Yine geçmişte Derinya’da sınır olaylarında da bu nüfus tepe tepe kullanılmış, İnterpol tarafından aranan hemen tüm isimlerin TC kökenli olması bir tesadüf mü?

Asil Nadir döneminde Utku Akarsu’nun yaptığı bir karikatüre de yine bu güruh tepki koymuş, gazetenin önünde eylem yapmamış mıydı? 

KTÖS’ü de yine bu Şeriatçı camia binayı kuşatarak, Atatürk’ün öğretmenlerini protesto etmemiş miydi? 

Yine Ankara’dan gönderme atanmış Müftü bu cemaate Camide vaaz verip kadınları hedef alarak ‘’Erkeğe itaat edeceksiniz’’ dememiş miydi?

Bu cinayeti işleyen zanlı, bu vaazdan etkilenmiş olamaz mı?

Kabul etmeliyiz ki her şey kocaman bir bütünün parçası.

Görüldüğü üzere etrafımızdalar ve her yerdeler.

Yolda, trafikte, iş yerlerinde, markette, yaşamın her alanında karşımızdalar. Fitili ateşlenmiş dinamit lokumu gibi aramızda dolaşıyorlar. 

Yani birini içeri tıkmakla kurtulamazsınız, kurtulamayız.
Hepimiz tehlike altındayız!

Hepimiz Helin’in sesi olmalıyız

Gerçekle yüzleşme zamanı: Ya Kıbrıs sorununu çözüp AB ailesinde uluslararası hukukun içinde yer alacağız, ya da hepimizi tek tek avlayacaklar ve bu topraklardan göç edip yok olacağız.

Tercih tabii ki bizim olacak, ben yine de umutluyum.

Size biraz çocukların, Helin’in arkadaşlarının yaptığı eylemden bahsetmek istiyorum.

Gerçi büyüklerin, sivil toplumun da Helin’in sesi olmak için mahkeme önünde bir eylemi olmuştu ama ben yine de çocukların eylemi üzerinde duracağım.

‘’Bu ülkede 16 yaşında bir kız çocuğu öldürüldü’’

Hayatımda çok eylemde bulundum ama bu kadar çarpıcı bir eyleme tanıklık etmedim dersem inanın abartı olmaz.

Eylem okulda başladı, küçük bir kız çocuk açılışı yaptı ‘’Bu ülkede 16 yaşında bir kız çocuğu öldürüldü, Erkek şiddetine son, Kadın değil çocuk!’’ sesi inanılmaz etkileyici ve sarsıcıydı.
Önce Helin’in okulundan Anıtın oraya gidildi, orada Atatürk büstünün olduğu yerde çarpıcı bir eylem yapıldı ve mesaj çok açıktı: ‘’Atatürk’ü, laik düzeni benimsemiş insanların ülkesinde çocuk cinayetlerinin peş peşe işlenmesi kabul edilmezdir.’’
 
‘’Özgür yaşamak istiyoruz, Öldürülmek istemiyoruz, kadın -erkek eşitliği, kadın cinayetlerine son ve bu ülkede 16 yaşında bir kız çocuğu öldürüldü...’’

Topluluk oradan sur içine yöneldi.

Ses Mağusa’nın dar sokakların da yankılanıp durdu

En öndeki çocuk tiz sesiyle durmaksızın haykırıyordu: ‘’Bu ülkede 16 yaşında bir kız çocuğu öldürüldü.’’ Bunu durmaksızın söylüyor, sesi her defasında daha gür çıkıyor, yankılanıyor, isyankâr bir şekilde haykırıp duruyordu. Kararlı bir şekilde bu feryadı kafamıza kazımak, içimize işlemek istiyordu ve işledi de.

‘’Bu ülkede 16 yaşında bir kız çocuğu öldürüldü’’

Bu ses tarihe tanıklık etmiş Mağusa’nın dar sokaklarda yankılanıp durdu, rüzgâr bu sesi bu çığlığı bu haykırışı alıp dünyanın dört bir tarafına götürdü.

‘’Bu ülkede 16 yaşında bir kız çocuğu öldürüldü’’

Son derece etkileyici bir ses tonu vardı ve dersini iyi çalışmıştı.

Buradan da sur içinin dar sokaklarından geçerek Namık Kemal meydanına gidilmiş, topluluk orada durmuş ve oradaki eylemle cinayete dikkat çekmeye çalışmıştı.

Ders verircesine yere tebeşirle yazdılar

Yol boyunca eylemi canlı tutan çocuk ders verircesine eline bir tebeşir alıp yere şunu yazıyordu ‘’Bu ülkede 16 yaşında bir kız çocuğu öldürüldü’’

Yol üstünde bazı kendini bilmezler ‘’İdam, Şeriat isteriz’’ diye çocuklara gaz vermek istese de çocuklar hiç oralı olmadı ve provokasyona gelmedi. 

Öyle ya, idam Şeriat rejimin ekmeğine yağ ve bal sürmektir.
Kaldı ki İdamın ve Şeriatın olduğu Suudi Arabistan ve İran’da bunlar hiçbir işe yaramadığı gibi bir şeyi de önlememiştir ama insanlar idamla birlikte her şeyin bıçak gibi kesileceği gibi çok büyük bir yanılgı içindedirler.
O çocukların haykırışları beni uyutmadı

‘’Bu ülkede 16 yaşında bir kız çocuğu öldürüldü.’’

O akşam gece boyunca yattığım yerde o çocukların haykırışları beni uyutmadı ve bu konuda hala daha uyumuyorum.

Lütfen siz de uyumayın.

Not: 25 Ocak’da Zahie Helin Ressur için bir anma etkinliği düzenlenecek. Mağusa Sur içine yürüyüş yapılıp Bandabuliya önünde toplanılacak. Bu etkinliğe tüm Mağusa’lıları davet ediyorum.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Yılmaz PARLAN yazıları