Mali ve bütçe disiplini - 1

Yayın Tarihi: 23/10/17 08:00
okuma süresi: 13 dak.
A- A A+
KKTC'nin seçim takvimi yakında işlemeye başlayacak ve bu yarışa katılacak olan siyasi partiler çeşitli vaatlere seçim bildirgelerinde yervereceklerdir. Bu vaatlerinde sorunların en önemli kısmını hiç şüphesiz ekonomi konular olacaktır.

Seçimlere kısa bir süre kala partilerin her konudaki "vaat" rekabetleri iyice artarken mali ve bütçe disiplinine önem vermeyeceklerini söylemek hiç de kehanet sayılmaz. Ancak, halka vaat edecekleri konulara ilişkin bütçe harcamalarının kaynaklarını da nasıl sağlanabileceğini acaba hesaba katacaklar mı? Yoksa seçimde bekledikleri sonucu almamaları halinde "bizden sonra tufan" anlayışıyla veya bekledikleri sonucu almaları halinde "ne yapalım" mazeretleri ile verdikleri yerine getirememe nedeniyle bu vaatlerinden "U" dönüşü yapmayı mı düşüneceklerdir?

Yoksa mali kaynak yetersizliği dolayısıyla "kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almayı gerekçe göstererek daha fazla vergi toplama" iddiasıyla yıllarca her iktidarın isteyip de, anlayamadım nedenlerden dolayı, gerçekleştiremediği hayallerle yine yola mı çıkılacak?

KKTC gibi devlet ve kamu sektörlerinin borç stoku ile borç vadelerinin de kısa olduğu ülkelerde borcun anapara ve faiz olmak üzere geri ödemeleri çok büyük önem taşır. Bu nedenle devlet ve kamu sektörleri borç stoklarını ödeyebilmeleri için tasarrufa önem vermek suretiyle gelir kaynaklarını artırmalıdır.

Bu borçların ödenmesine yönelik her yılın bütçesine ödenek konması ancak bu ödemelerin gerektiği gibi yapılmamış olması, başka borçlanmalar olmaması dahi toplam kamu borç stokunun her geçen yıl artışına neden olmaktadır.

Bütçedeki gelirlerin makul, mantıklı ve sosyo-ekonomik hayatı olumsuz yönde etkilemeyecek düzeyde artırılması kadar harcamaların da disiplin altına alınması gerekir. Gelirlerdeki artışın ekonominin istikrarlı bir şekilde büyümesi gerçeğine bağlı olduğu ve yıldan yıla farklılık gösterebildiği gözönünde bulundurulursa kamu harcamalarının disipline edilmesi, yani tasarrufa gerekli önemin verilmesi bütçe dengesini daha istikrarlı hale getirir.

Harcamalardaki bu disiplin reformlarla geleceğe de taşınırsa hükümete ve dolayısıyla ekonomiye olan güven de artmış olur. Örneğin, kamuya çeşitli statüler altında personel alımları, resmi hizmet araç alımları ile bakımı onarımları gereksiz veya şişirilmiş personel sayılarıyla yurtdışı seyahatler, plansız ve programsız sübvansiyonlar vs. harcamalar gibi.

Bu şekilde tasarrufa yönelik mali disiplin sürekli olumlu yönde işleyen bir mekanizma yaratır. Tasarruflar ne kadar çok ve istikrarlı olursa kamunun geleceğe yönelik borcunu daha rahat ödemesine olanaklar yaratır. Ayrıca, kamunun risk notunu azaltır, borçlanma maliyetini düşürür, borçlanma vadelerini de uzatır ve uzayan vadeler sayesinde faiz ödemeleri zamana yayılır. Bu şekilde faiz ödemesi azalarak yapılan tasarruflarla daha fazla borç miktarlarının geri ödemesine olanak yaratarak borç stoğunun belli bir seviyeye kadar geriledikten sonra bütçedeki tasarruf ihtiyacı da azalmış olur.

2015 yılına kadar yayınlanmış olan istatistiki verilere baktığımız zaman KKTC'nin kamu borç stokunun Gayrisafi Yurtiçi Hasılaya (GSYH) oranı şöyledir.

2013 yılında %154.2

2014 yılında %161

2015 yılında %173

Avrupa Birliği'nin Maastricht Kriterlerine göre ülkelerin kamu borç stoklarının azami oranı %60 olarak saptanmıştır.

Kamu borç stoku faizlerinin bankalara ödenmesi amacıyla 2013-2017 yıllarının bütçelerinde 5 yıl süre ile toplam 800 milyon TL ödenek kalemi ayrılmış olmasına rağmen bu toplamın sadece 19.459,489 TL'si ödenmiş olduğu resmi istatistiklerde yer olmaktadır. Yani 1 Ocak 2013'den 2017 Haziran ayına kadar gelmiş geçmiş çeşitli hükümetlerin ayırmış oldukları faiz ödenek kalemlerinde ortalama % 2,45 oranındaki miktar ödenmiştir.

Dünyada ve ülkemizde yaşanan ekonomik olumsuzlukların giderilmesi veya asgari düzeye indirilmesi amacıyla mali disiplinin sağlanmasına yönelik gereklilik sürekli ağırlık kazanmaktadır. Aslında, siyasiler tarafından "bütçe açıkları" olarak belirtilen olumsuzluklar "mali disiplinsizliğin" bir sonucudur. Maalesef gelmiş geçmiş birçok iktidar yetkilileri "mali disiplinden" daha çok "bütçe disiplini" ilkesine ağırlık vermek suretiyle halkın dikkatini KKTC'nin olumsuz ekonomik gerçekleri görmemesi için başka yöne çevirmeye çalışmışlardır. Kaldı ki, bu ülkeyi yönetmiş olan birçok Bakanın "bütçe disiplini" olarak açıklamış olduğu bazı verileri KKTC'nin gerçek ekonomik verileri ile bir paralellik göstermemiş olduğu açıkça görülmektedir. Halk bu konudaki gerçekleri hükümet değişikliğinden sonra daha somut şekilde görmeye başlamıştır. Esasında siyasi rant uğruna dağıtılan devlet kaynakları ve kamuya yapılan birçok gereksiz istihdam ancak bütçe disiplinsizliğinin bir göstergesidir. Hâlbuki esas konu çok daha geniş kapsamlı ve vahimdir.

KKTC'nin kamu maliyesinde yaşanan temel sorunların başında, kamu kesimi borçlanma gereğinin yüksekliği, kamu harcamaların fazlalığı ve kamu gelirlerinin azlığı ile kamu kurumlarında yaşanan her türlü disiplinsizlikler, bütçe açıkları, sosyal güvenlik kuruluşları ile kamu kuruluşlarının bütçe üzerindeki ağır yükü ve özellikle borç stoku faizlerinde sürekli tahakkuk eden artışlar yeralmaktadır. Görüleceği üzere tüm bu ekonomik olumsuzlukların esas nedenini "mali disiplinsizlik" oluşturmaktadır.

Bütçe disiplin kavramını, sadece devlet bütçesi gelirlerinin ve giderlerinin birbirine denkliğini ifade etmemektedir. Burada ifade edilen sosyal güvenlik kurumları, belediyeler, fonlar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarını da içine alan tüm kamu gelir ve giderlerinin makul ve mantıklı denkliğidir.

Mali disiplinsizliğin farklı nedenleri vardır. Siyasi popülizm uğruna ve gereksiz harcamalar nedeniyle artan kamu harcamalarının karşılanması için yetersiz kalan vergi ile sosyal güvenlik kaynaklarının karşılanması amacıyla vergi, prim ve fon oranları artırılarak giderilmeye çalışılmasının her bakımdan çok büyük sakıncaları olduğunun bilinmesine rağmen iktidarların bu yönteme başvurdukları da ayrı bir gerçektir.

Bu yönteme başvurulmasının başlıca nedeni, hükümet edenlerin ciddi ve akılcı ekonomik plan ve programlarının olmayışı, herşeyin siyasi ranta yönelik günübirlik duruma göre yapılması, dolayısıyla bütçe açıklarının kapatılabilmesi veya azaltılabilmesi için en kolay ve "kestirme yol" olarak tanımlanan bir yöntem olan vergi, resim, fon ve harçları artırma yöntemini kullanmaktadır.

KKTC'de kayıtdışı ekonominin önemli boyutlarda olduğu herkesin bildiği bir gerçek olup devletin, belediyelerin ve kamu kuruluşlarının halka vermek zorunda oldukları hizmetlerini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle, mali disiplinin sağlanması amacıyla ivedilikle alınması gereken önlemleri aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür.

  1. Kamu harcamaları lafta değil özde tasarruf altına alınmalıdır. Bütçe'de "ödenek tahsisatı" var diye gereksiz veya fuzuli harcamalar yapılmamalıdır. Daha çok teknik bir düzenleme olan "bütçe disiplini" ilkesi yerine "mali disiplin" ilkesinin çok daha önemli bir ilke olduğu her zaman gözönünde bulundurulmalıdır. Esasen genel anlamda "mali disiplin" ilkesi harcamalar yanında gelir ilkesini ve denetim ile kayıtdışı ekonomisi ile mücadeleyi de kapsamaktadır. Bu nedenle, her yıl için bütçe açıklarının veya borç stokunun ülkenin gayrisafi milli hasılasının belli bir oranının aşılmayacağına ilişkin sınırlar konması için mevzuat düzenlemesi yapılmalıdır. Mali verimliliği sağlamak amacıyla her yıl fiili yatırım harcamalarının asgari miktarı saptanmalıdır.

  2. Borç stokunun oluşturduğu en büyük bütçe yüklerinden biri olan faizlerin azaltılması için borç stokunun azaltılması amacıyla belli bir ödeme programı dâhilinde veya yeniden yapılandırılarak gerekli ödemelerin yapılması için ciddi önlemler alınmalıdır. Diğer bir anlatımla, iç borçlanmayı zorunlu kılacak hususlarda disiplin sağlanmalıdır. Gerçi bu konuda 45/2011 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Yasası'nın yürürlüğe konmasıyla devletin, belediyelerin ve kamu kurum ve kuruluşları ile devlet vakıf üniversitelerinin iç borçlanmasının sınırlandırılması için esas ve kıstas kuralları öngörülmüş olmakla beraber bazı durumlarda bu konudaki kurallar "by-pass" edilmeye çalışılmaktadır.

Ancak, bazı yasalarda elde edilen özellikli gelirlerin borç stokunun ödenmesinde kullanılmasına ilişkin kurallar bulunmasına rağmen bu kurallar çeşitli yöntemlerle "by-pass" edilerek sözkonusu kural "yasal olarak" ihlal edilebilmektedir. "Yasal ihlal" tanımı belki tuhaf bir ifade olarak algılanabilir. Zannedersem bu tür uygulamalara en çok KKTC'de rastlanmaktadır. Önerim, bu gibi "by-pass" uygulamalarına yer verilmemesi için seçim sonrası oluşacak yeni hükümetin gerekli önlemleri alması ve bu tür yöntemlerden kaçınmasıdır.

  1. Sosyal güvenlik kurumlarının, belediyelerin, kamu kurum ve kuruluşlarının bütçe açıklarını azaltılması için önlemler alınmalı ve bu kurumlar radikal önlemlerle yeniden yapılandırılmalıdır.

  2. Devletin, belediyelerin ve diğer kamu kurumlarının tüm gelir ve giderleri etkin denetim ve disiplin altına alınmalıdır. Bakanlar Kuruluna, belediyelere ve diğer kamu kurumlarına verilmiş olan vergi, resim, harç oranları artırma veya muafiyet, istisna, indirim saptama yetkileri Anayasa'nın 75(3) maddesinde öngörülen esas ve kıstaslara istinaden düzenlenmeli, bugüne kadar düzenlenmemiş olan yasalar bu kurallar kapsamında tadil edilmedi ve istismara açık yetkiler önlenmelidir.

  3. Devlet yönetiminin başında olan siyasiler ve özellikle üst kademedeki her yönetici mali disiplin ve sonuçları konusunda eğitilmek suretiyle bilinçlendirilmelidir. Mali disipline uymayan siyasiler ile kamu görevlileri hakkında ağır cezalar verilmesine ilişkin düzenlemeler yapılmalı ve devleti zarara uğratanların suçları cezasız bırakılmamalıdır. Anlamaları için her türlü önlemler alınmalıdır. Kurumlaşmanın en erken zamanda sağlanması için teşvikler sağlanmalıdır.

  4. Gerek kamu, gerekse özel sektörün kurumlaştırılmasına ağırlık verilmelidir. "Ben" odaklı uygulamalardan vazgeçilmesi ve "Biz" odaklı uygulamalara geçilmesi amacıyla sistem değişikliği ile kurumlaşmaya gidilmelidir. Kamulaşmanın en erken zamanda sağlanması için teşvikler sağlanmalıdır.

Gerek bazı siyasiler gerekse bazı ekonomik aktörler ülkenin kamu maliyesi ile sosyo-ekonomik kalkınmasını ancak Kıbrıs meselesinin nihayi çözümüne endekslemeleri ve bunun nihayi bir çözüme bağlanmadan KKTC'nin hiçbir konuda başarılı olamayacağına inanmaktadır. Diğer bir anlatımla, karşılaşılan her türlü sosyo-ekonomik sorunun çözümü veya başarısızlıkların nedeni Kıbrıs müzakerelerinin sonuçlanmasına bağlanmak suretiyle hasıraltı edilmek istenmekte, geçici veya yüzeysel yöntemlerle ülke yönetilmeye çalışılmaktadır. Bu tür bir düşünce tarzı çok hatalı ve tehlikelidir; çünkü KKTC olarak ekonomik rüştümüzü kanıtlamadığımız sürece gerek kamu gerekse özel sektörümüz anavatan Türkiye ile diğer ülkeler nazarında yetersiz kalmaya devam edecektir.

Önemli olan, sanki Kıbrıs meselesine hiç çözüm bulunmayacak gibi KKTC'nin varlığını sürdürmeye ve gelişmeye yönelik ciddi ve güvenilir ekonomik plan ve programların uygulanması veya Kıbrıs meselesine yarın çözüm bulunacakmış gibi gerekli tüm yasal düzenlemeleri derhal yapmak suretiyle ülkemizin her konuda rekabet edebilir bir düzeye getirme çalışmalarına hız verilmelidir. Böyle bir düşünce ve inancın olmaması halinde KKTC'de her geçen gün sıkıntılar artmaya devam edecektir. Mali disiplin önlemlerinin alınması çalışmalarında kamusal iç denetim ve dış denetim (internal andit) kurumlarının da bu konuda gerekli birer unsur olduğu gerçeğinin de hükümet edenler tarafından gözönünde bulundurulması gereken önemli bir husustur.

(DEVAMI GELECEK HAFTA)

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.