İÇ HABERLER
okuma süresi: 6 dak.

Can tehdidi altında bir 'ilişki'... (İkinci bölüm)

Can tehdidi altında bir 'ilişki'... (İkinci bölüm)

Yaşananların bu kısmı, aslında şiddet mağduru ve hatta öldürülen birçok kadının hikayesiyle benzerlik gösteriyor. Abi Hamza Pehlivan, yer yer öfkeden elleri titreyerek anlatıyor tanık olduklarını...

Yayın Tarihi: 09/05/17 11:39
okuma süresi: 6 dak.
Can tehdidi altında bir 'ilişki'... (İkinci bölüm)
A- A A+
Kıbrıs Postası - Erdem Oktar

Yaşananların bu kısmı, aslında şiddet mağduru ve hatta öldürülen birçok kadının hikayesiyle benzerlik gösteriyor. Abi Hamza Pehlivan, yer yer öfkeden elleri titreyerek anlatıyor tanık olduklarını...

SÖZLÜ TARTIŞMALARIN YERİNİ DAYAK ALMAYA BAŞLIYOR

Daha öncesinde de Amanda'ya karşı şiddete başvuran katil Suat Aşır, bu kez şiddetin hem sıklığını hem de ağırlığını yükseltmeye başlamış. Mahalleli tarafından duyulan yüksek sesli tartışmalar yerini yine evin dışından duyulacak denli büyük dayak olaylarına bırakmış.

"POLİSTEN ÇOK KORKUYORDU"

Katil Suat Aşır'ın polisten ziyadesiyle korktuğunu anlatıyor abi Hamza Pehlivan... Polis adı geçtiği yerde hal ve tavırlarının değiştiğinden, paniğe kapıldığından bahsediyor ve uyguladığı şiddet nedeniyle polise şikayette bulunulacağı konusunda kesin bir tavırla karşılaştığında ortalıktan yok olduğunu söylüyor. "Amanda, 'polis' dediği anda evden yok oluyordu. Cüzdanını bile unutup evden kaçtığını gördük. Bu denli bir korkunun da çok normal olmadığını düşünüyorum" diyen abi Pehlivan, süregelen gerilimin derecesinin hiç düşmediğini ve gün geçtikçe yükseldiğini kaydediyor.

O esnada abi Pehlivan'ın sözünü eşi Burcu kesiyor. Aile, akıllarına gelen, olaylara ışık tutabilecek ne varsa anlatmak konusunda kararlı. Yenge Burcu, eşinin anlattıklarını onaylayarak şahit olduğu birtakım olayları anlatıyor.

"Bu dengesiz adam gerçekten polisten çok korkan biriydi. Bir seferinde işteydik, Ayvalık'a gitmiştik. İşi bitirdik, dönmeye çalışırken ortada hiçbir sebep yokken bir battaniyenin durduğu yeri bahane edip yanımda Amanda'ya tokat vurdu. Öyle elinin ucuyla falan da değil... Sokak kavgasında insan öyle sert vurmaz. Öldürecek mi, dövecek mi, başka bir şey mi yapacak tedirgin olduğumuz için sesimizi çıkartamadık. Tokada ve ağıza alınmayacak küfürlere rağmen İzmir'e onun sürdüğü arabayla geri dönmek zorunda kaldık. İnsen inemezsin, kaçsan kaçamazsın. Geri dönüş yaptık ama gelene kadar akla karayı seçtik. Deli gibi sürdü o arabayı... Her an ya kaza yapacağız ya da yeniden saldıracak korkusuyla ne çektiğimizi biz biliriz"...

"O ADAMDAN AYRILAMADI"

Amanda'nın güçlü, kendi ayakları üzerinde durabilen ve anlatılanlara göre kimseye 'eyvallahı' olmayan bir kadın olmasına rağmen Suat'ın kötü muamelesine neden dayandığını sordum. Sordum çünkü olay örgüsü bu noktada soru işaretleri doğuruyordu. Öyle ya; evini geçindiren, kızını büyüten, yaşamını idame eden, üstelik bunların hepsini bir başına yapabilen mücadeleci bir kadın profili vardı karşımızda... Yengesi Burcu, 'Mantıklı olan bu söyledikleriniz ama gerçekte hiç de sizin dediğiniz gibi olmuyor' diyerek sorumu yanıtladı. "Öyle bir kadın düşünün ki, yediği dayakları bize göstermemeye çalışsın. Başından geçen onca kötü olaya ya tesadüfen şahit olduk ya da onun görmemizi istediği kadar... Amanda, her şeyi kendi içinde halletmeye çalışıyordu. Kimseden yardım istemiyordu. Adamın kötülüğünü bildiğinden bizim de başımız belaya girmesin diye düşünüyordu. Her dayak yediğinde ayrılmasını istiyorduk. Amanda'yı dövüp eve getiriyordu, birkaç saat sonra da barışıp evlerine geri gidiyorlardı. Hep ayrılmasını söyledik ama ayrılmadı"...

Neden ayrılmadığını, ona neyin engel olduğunu soruyorum. Yanıt biraz tanıdık: "Erdem Bey, bu adam her kavgadan sonra 'Amanda'yı çok seviyorum' diyordu. Ama devamlı canıyla tehdit ederek ilişkiyi devam ettiriyordu. Amanda o adamdan ayrılırsa affedersiniz ama bu manyağın kızını, kendisini öldüreceğini düşünüyordu. Çünkü her kavgada kızıyla tehdit ediyordu. 'Senin kızını öldürürüm, cesedini bile bulamazsın, sana evlat acısı yaşatırım, ikinizi de öldürürüm' tehditlerinin ardı arkası kesilmiyordu. Hatta o dönemde bir yerlerden pompalı tüfek aldı, eve getirdi. Amanda bu tüfeği evde istemedi, sonra da pompalı tüfek ortadan yok oldu. Ama tehdidin büyüklüğünü siz anlayın... Onca zaman canıyla tehdit etti; en sonunda da dediği oldu. Kardeşimizi öldürdü".

AMANDA'NIN MERHAMETİNİ SÖMÜRDÜ

Polisten bu denli korkan bir adamı gerçekten polise şikayet etmeleri durumunda belki bir çözüm üretilebilir miydi diye düşünüyorum. Bu düşünceme kısmen de olsa katılıyorlar. Ancak olayın bir başka boyutunun daha olduğunu hatırlatarak...

"Amanda'yla her anımız birlikte geçtiği için biliyoruz. Kavgalar sıklaştığında ve dayak olayları da başladığında bu adam Amanda'nın vicdanına oynadı. Bakın, Amanda çok vicdanlı, merhametli bir insandı. Birisi param yok desin, cebindekinin yarısını da değil, tamamını hiç düşünmeden çıkarır verirdi. Amanda'nın bu yönünü çok güzel kullandı. Her dayaktan, her kavgadan sonra o adam, 'Benim kimsem yok, ben bu dünyada bir başımayım' gibi cümlelerle Amanda'nın zayıf noktasını sömürdü".

(Yarın: Bir katilin anatomisi)

Röportajın ilk bölümünü okumak için>>>

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.