İÇ HABERLER
okuma süresi: 11 dak.

Atik: "İslâm'daki olası değişiklik sürecini medya barışçıl dille yönetebilir"

Atik: "İslâm'daki olası değişiklik sürecini medya barışçıl dille yönetebilir"

Yazılarında kültür konuları yanında, iletişim alanında da birçok makalesi bulunan ve zaman zaman İslâm'la ilgili de birçok derin felsefe ve öözellikle Şeyh Nazım Kıbrısi'nin öğretilerinden bahseden yazar ve Kıbrıs Postası yazarı Ferhat Atik'le "İslâm'ın güncellenmesi" konusunda konuştuk.

Yayın Tarihi: 19/03/18 07:30
okuma süresi: 11 dak.
Atik: "İslâm'daki olası değişiklik sürecini medya barışçıl dille yönetebilir"
A- A A+

İslâm'ın güzellikler ve mutluluğun dini olduğunu ifade eden Atik, İslâm'daki olası değişiklik sürecini medyanın barışçıl dille yönetebileceğini söyledi.

  • "İslâm'daki olası değişiklik sürecini medya barışçıl dille yönetebilir"
  • "İslâm medya ile de ilişkilidir"
  • "İslâm, güzelliklerin ve mutluluğun dinidir"
  • "İslâm'daki olası değişiklik sürecini medya barışçıl dille yönetebilir"

Kıbrıs Postası: Şeyh Nazım'la da bir yolculuk oldu yaşamınızda. Zaman zaman da bu konuda veya İslâm'la ilgili yalın bilgiler paylaşmaktasınız yazılarınızda. Özellikle konunun medya boyutunda. Bir iletişimci olarak hem bu sürecinizi hem de "medya ve İslâm" konusunu değerlendirmeniz mümkün mü?

Ferhat Atik: Bu konuda şanslıyım. Henüz 14 yaşındayken üst komşumuz merhum Hüseyin Ateşin ve 3 oğlu ile hafta sonları Lefke'ye dergâha giderdim. Şeyh Nazım'la o yaşta tanıştım. Allah'a yürüyüşüne kadar da elimden geldiğince öğrenmeye çalıştım. Aslında Şeyh Efendi ile birlikte olmak duygusu en çok "sempatik birşey". O bir Kıbrıslıydı. Bir Kıbrıslı gibi Şeyh'di. Yani engin İslâm bilgisi, geniş hoşgörüsü ve hep olumlu aktarımlarla öğretici bir kişilikti. Şeyh Nazım şimdi "piyasada" dolanan Şeyhlerden ayrı birisi. Karıştırılmamalı. Yıllarca ve elimden geldiğince en çok İslâm'ın derinliğini, felsefesini ve sorgulanması gereken her yanını öğrenme gayretinde oldum. Tabi lütfedildiği ve haddime düştüğü kadar… Şeyh Nazım'la yolculuk güzel bir yolculuktur. Ebediyete göç etmesi ile biten bir şey değildir elbette.

Esas alanım olan medya ve iletişim üzerinden İslâm'ı değerlendirecek olursam en bariz sıkıntının, çok kişinin kendi yayınını yapabiliyor olmasını söyleyebilirim. İnsanlar kendi kendilerine taktıkları dini sıfatlarla konuşuyorlar ve medyada özellikle de sosyal medyada en çok dönen "konuşma parçaları" İslâm'ı yıpratıcı, gerçekdışı ve negatif veriler. Hatta bunun üzerinden yapılan kimi açıklamalar komik bile sayılabilir.

KP: Son zamanlarda özellikle Türkiye'de "şeyhlerin", "şıhların" veya benzer sıfatlar taşıyan insanların medya üzerinden yaptıklar İslâm'la ilgili açıklamalar ve uyarılar hakkında ne düşünüyorsunuz?

FA: Sosyal medyayı tamamen doğru kullanan bir coğrafyada yaşamıyoruz. Daha çok manipüle edilebilecek ifadeler özenle seçilip paylaşılıyor ki bu, elbette İnsanlar İslâm'i düşünceyi gericilik ve yobazlıkla suçluyorlar ve uzak durmaya çalışıyorlar. Haksız değiller. Müslümanların kimileri ulu orta öyle davranışlar ve söylemler içerisine giriyorlar ki, İslâm'ı müslümanlardan anlamaya çalışırsanız korkarsınız, sevemezsiniz, anlayamaz ya da yanlış anlarsınız. En doğrusu İslâm'ı kaynağından anlamaya çalışmaktır. Türkiye'de yapılan bu açıklamalar İslâm'la ilgili değil sapkınlıktır, terbiyesizliktir. "Asansör zinadır, yorgan bilmem nedir, altı yaşında kızla evlenilir, hamile kadın sokağa çıkmaz" ve daha neler neler… İslâm bu değildir!

Bunlar İslâmi bilgi değil, sapkınlıktır terbiyesizliktir. İslâm'a zarar vermesi bir yana, insanlara doğrudan yanıltıcı ve sapkın bilgiler verilerek de bence hem günah işlenmekte, hem de yasalar çiğnenmektedir. İslâm'ın güzelliği ve hoşgörüsü ile örgülenen 16 yüzyıllık bir değer, sünnet ve ibadet, 3-5 sapkın tarafından öylesine anlatılmaktadır ki, sanırsınız haşa İslâm erkeğin cinselliği etrafında döner. Dahası uzay mekiği düşürenler, dünyayı düz sananlar ve bunlar gibi her gün akıl karıştırıcı ve gerici düşünceler de aramızda ne yazık ki. Etrafına 3-5 mürid toplayan, iki sohbet veren kendisini "Şeyh" ilan etmiş. Kolay mı öyle!

İmam Gazaliler, Abdülhakim Arvasiler, Abdülkadir Geylaniler, Rumiler, İbn-i Arabiler ve daha nice hazret bunları bilmediklerinden mi konuşmadılar, yazmadılar? Bu kadar sapkın açıklamaların haddi bunlara mı düşmüş? Bunlar mı biliyor İslâm'ı? Şeyh Nazım'ın sohbetleri internette her yerde var. Saydığım hazretlerin, yazıları her her yerde var. Bakın bakalım İslâm'ın tasavvufun, ne kadar derin anlatımlarındalar. Bugün İslâm için ağzını açanlar ve bu sapkın, sığ düşünceleri ifade edenler okusunlar bakalım İbn-i Arabi'nin tasavvuf derinliğini. İslâm için konuşulacak şeyler bunlar mı?

Yusuf İslâm'ı bilirsiniz. İslâm Dinini seçmiş ünlü sanatçı Cat Stevens Gaziantep'te bir söyleşide harika bir cümle kullanmıştı. "Ben önce Müslümanları tanısam İslâm'ı seçemezdim. Çok şükür önce İslâm'ı tanıdım ve Müslüman oldum."

Bu abuk sabuk açıklamalar yapan insanların boyunlarında öyle günahlar asılı ki, insanları İslâm'dan soğutanlar bunlar. Veballeri çok büyük…

Oysa bilir misiniz hem KKTC'de hem de Türkiye'de camilerde yapılacak konuşmalar dahi Diyanet Başkanlığı'nca önceden belirlenir ve bir yıl boyunca neler okunacağı neler konuşulacağı bu kurumların resmi internet sitelerinde de ilan edilir. Devletin dinle ilgili çalışmaları ciddidir. Kaldı ki şimdilerde Diyanet Başkanlığı da hatta Türkiye'de devletin en tepesi, Tayyip Bey de bu açıklamalardan belli ki rahatsız. Türkiye de bu duygularla çalkalanıyor. Bendeki bir aydın endişesi. İslâm'ı da hassas düşünen bir endişe.

KP: Peki bu rahatsızlık nedeniyle İslâm'ın yenilenmesi ile ilgili de bir görüş ortaya atıldı. Bu konuda hemfikir misiniz? Bu süreçle medyanın ilgisi var mıdır?

FA: Önce söyleyim ki, herşey medyayla ilgilidir. Çağımızda medya böyle bir öneme sahip. Ve ekleyim, elbette hemfikirim. Çağ ışık çağı. İslâmi bilgi ve temel zamandan geri kalmaz. Ancak toplumlar ve bireyler farklı algılarla ilerlemelerine devam ederken İslâm'ın da güncel donanımlara sahip olması kaçınılmazdır. Ancak bunu söylerken önemli bir bilginin altını çizmek isterim çünkü bu sürecin de yine medyaya ihtiyacı var. Medyanın doğru kanallarına… Doğru anlatımlarına ihtiyacı var.

İslâm'la ilgili olarak gündeme gelen bu değişim durumu bir Mecelle kaidesine göre; "ezmanın tagayyürü ile ahkâmın tagayyürü inkâr olunamaz" şeklinde anlatılır. Bu Mecelle kuralının anlamı, zamanın değişmesiyle içtihat hükümler ve yorumlar değişebilir ve yenilenmeye ihtiyaç duyarlar. Ancak Kur'an-ı Kerim ve Sünnet'in ortaya koyduğu hükümler sabittir değişemezler.

İşte bu nokta önemli bir detaydır. İslâm ancak bu Mecelle kaidesine göre güncellenebilir. Ama ilk önce sözde din insanı olan bu sapkın şahsiyetlerin susması gerekiyor. Yoksa akıl karıştırmaya ve insanları ya dinden tamamen uzaklaştırmaya ya da aşırı gerici yapmaya devam edecekler. İslâm'a DEAŞ kadar zararlı bir eylem bu söylemler. Kaldı ki FETÖ denen İslâm sömürücüsü örgüt de bize bu konudaki en yakın örneklerdendir. Yaptıkları ortada.

KP: Bir Kıbrıslı olarak ve bu coğrafyada İslâm'ın daha bir hoşgörü ile algılanması bağlamında neler söylemek istersiniz? Özellikle Kıbrıs'ta da İslâm zaman zaman tartışma nedeni oluyor. İnsanlar İslâm'dan korkuyorlar gibi bir hava oluştu. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

FA: İslâmofobi her yerde olduğu gibi ülkemizde de var. Önce bunu tanımlamak isterim. İslâmofobi'yi tanımlarsak, aslında bu duyguda olan bireyin tutumundaki dehşet de ortaya çıkar. İslamofobi, kelime anlamı olarak "İslam korkusu" demektir. Müslümanlara ve İslâm dinine karşı sürdürülegelen ön yargı ve ayrımcılıktan kaynaklanmaktadır. Müslümanlara karşı duyulan irrasyonel nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve kin besleme anlamına gelir.

Açıkçası bir Akdenizli'nin bu derece ileri gittiğini düşünmüyorum. Ülkemizde bu konuda saplantılı tepkiler olduğuna inanmıyorum. Kıbrıslı Türkler hoşgörülüdür. Tepki olarak görülen süreçlerin daha çok ihtiyaçtan doğduğunu söylemek mümkün. İslâm'ın yayılışı elbette haktır. Ancak bizlerde de durum, olguları Müslümanlar üzerinden okuma nedeniyledir. Oysa İslâm'ı bahsettiğim gibi, kendi kaynaklarından anlamak gerekir. Kimin ne yaptığı nasıl konuştuğu, ne deyip de ne yaşadığı; İslâm'ın suçlanması veya uzak durulması hatta hakiki inananların ötekileştirilmesini gerektirmez. İslâm hoşgörü dinidir, zormala yapmaz ve bundan birileri rahatsızlık duyup uzaklaşmaya ya da eleştirmeye başladıysa, "ben müslümanım" diyerek ibadet edenlerin de kendilerine bir bakmaları, toplumda bu duyguların yaratılması konusunda özeleştiri yapmaları kaçınılmazdır ama ne yazık ki kolay değildir. Ülkemizde hoşgörü kültürünün herşeyi çözebileceğine inancım tam. Bahsettiğim gibi benimki bir aydın düşüncesi sadece, kültürel üretim yaparsanız, ülkenizle de inançlarla da gezegenin herşeyiyle de ilgi duyan bir hassasiyetiniz oluşur… Tüm bu anlatıların nedeni bu dürtü aslında.

KP: Ne eklemek istersiniz?

FA: Önce belirtmeliyim ki, birey için İslâmofobi'den kurtulmak mümkündür. Biraz hoşgörü ve iyi niyeti akılla harmanlamak ise reçetesidir. Ayrıca bir kez daha altını çizmek isterim. İslâm'ı doğru kaynaktan anlamaya çalışılmak lazım. Dinler toplumların önemli değerleridir. Birleştiricidir, kaynaştırıcıdırlar. Vicdan ve sağduyunun besleyicisidirler. Korkmamak, saldırmamak, anlamaya alışmak lazım. Dinlerin kendi içinde böylesine yıpratılmaması gerekir. Hayatın döngüsünde, ne bu kadar üzerinde konuşulmalı ve gündeliğin çarklarında ezdirilmeli, ne de bu derece dejenere açıklamalar yaparak insanları dinden uzaklaştırmalı. Bunu yapanlar bilmelidirler ki, İslâm bu değildir ve insanları İslâm'dan soğutarak büyük bir günahın içerisindedirler. Oysa Allah, elbette dini güzel ve insanlık için yaratmıştır.

Medyanın ise bu konuda görevi aslında ne dine karşı durmak ne de savunmak değil. Barışçıl dil kullanmak ve ötekileştirmeden, her inanç ve düşünceye karşı toplumun hoşgörü ile yaklaşmasını sağlayacak şekilde lokomotif olmaktır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.