Büyükelçi Türkmen: "Kıbrıs`ı birleşik bir halde tahayyül edemiyorum"
Türkiye Cumhuriyeti'nin Lefkoşa Büyükelçisi Kaya Türkmen, Sim TV'de yayınlanan ve Sami Özuslu'nun sunduğu Radyo Gazetesi programına katıldı. Türkmen, Kıbrıs müzakerelerinden siyasi gelişmelere, ekonomik tedbirlerden Kıbrıslı-Türkiyeli ayrımına dek birçok konuda çok önemli açıklamalar yaptı.
Ülke gündemini meşgul eden iki konu olduğunu ifade eden Türkmen, birinci konunun ekonomik tedbirler olduğunu, bunların vatandaşı da etkilediğini ve tepki geliştiğini söyledi. Diğer konunun ise Türkiyeli-Kıbrıslı ayrımı noktasında bulunduğunu kaydeden Türkmen, "Sürtüşme, çatışma kelimelerini kullanmak istemiyorum ama öyle bir olay var. Hakim hava, bu iki olaydan etkileniyor. Gündemi belirleyen olaylar bunlar" diye konuştu.
"KAÇAK VEYA SUÇ İŞLEYEN TÜRKİYE VATANDAŞLARININ SINIRDIŞI EDİLMESİNE BİZZAT BEN YARDIMCI OLURUM"
Annan Planı döneminde patlayan inşaat sektörü sırasında kıbrısa gelen Türkiye vatandaşlarının sosyo-ekonomik vbakımdan Kıbrıslı Türklerle aralarında fark olduğunu söyleyerek intibak problemi hissedebileceğine dikkat çeken Türkmen, "İki toplumun kaynaşmasında sorunlar yaratabiliyor. Bunun dışında bunun bir çatışma seviyesine çıkacağını düşünmüyorum. Giden insanlarımızın burada suça eğilimli insanlar olduğu söyleniyor ve buna katılamıyorum" dedi.
Türkmen, şöyle konuştu:
"Baş ağrısının çaresi, başı kesmek değildir. İlaçlarla olur. Suçun önlenmesinin yolu da polisiye tedbirlerdir. Suç işleyenler, kaçaklar varsa kulağından tutup atacaksınız. Başka çaresi yok. Sizi temin ederim ki, sınırdışı edilmesi gereken TC vatandaşı varsa, onların sınırdışı edilmesine ben bizzat yardımcı olurum. Kaçakları sınırdışı etmek, devletin en önemli haklarından bir tanesi".
Şimdiye dek kaç tane sınırdışı olayı olduğunu bilmediğini ifade eden Büyükelçi Türkmen, İçişleri Bakanı ile ortak bir anlayışları olduğunu belirterek, "Eğer kanunsuz durumda olan insanlar varsa 'hakkınızdır bunu yapın' diyorum. Bunun mesajını hükümete de vermiş durumdayım. Elçi engel olur gibi düşünceler var. Bunun artık en azından bunun bugünlerde olmayacağına sizi temin ederim" ifadelerini kullandı.
Türkmen, ekonomik gerçeklere bakmak gerektiğini vurgulayarak, Türkiye'den insanların yığınlar halinde Kıbrıs'a geldiği dönemde inşaat furyası ve ihtiyaç olduğunu kaydetti, ancak şu anda buna gerek olmadığının altını çizdi vardı.
"Koşullar, Kıbrıs'ı Colorado olmaktan çıkardı. 'Altına hücum' koşulları artık yok. Bir zamanların belli bir konjonktürünün sağladığı çekicilik artık yok. İnsanların yığınlar halinde kendini Kıbrıs'a atmaları için bir gerek yok. Son dönemde halen gelmeye devam ediyorlar mı bilmiyorum. Burada istatistik elde etmek epey zor. Kaç kşi geliyor gerçekten bilmiyorum" diye konuşan Türkmen, KKTC nüfusuyla ilgili soruları da yanıtladı.
"KKTC'NİN NÜFUSU 300 BİNDEN FAZLA DEĞİL"
KKTC nüfusunun Başbakan değil, Büyükelçi tarafından bilindiği iddialarını gerçekçi bulmayan Türkmen, 2006 yılında yapılan nüfus sayımının oldukça sağlıklı olduğuna inandığını, nüfusa dair kamuoyunda 1 milyona varan rakamlar duyduklarını ancak 2006 sayım sonucunun gerçeği yansıttığını düşündüğünü belirtti.
"Benim kanaatim, nüfusun 300 binden fazla olmadığıdır. Buna asker ve yabancı işçiler de dahildir" diye konuşan Türkmen, şöyle devam etti:
"Şunu anlamakta güçlük çekiyorum: 2006'da 285 bin civarında bir sonuç çıkmış. Herkesin bu sayımın doğruluğunu tartışması biraz tuhaf. Bilenlere sordum, sayımın sağlıklı yapıldığını söylüyorlar. O rakama itibar etmek gerekli diye düşünüyorum".
Cemil Çiçek'in KKTC nüfusuyla ilgili beyanlarına da açıklık getiren Büyükelçi Kaya Türkmen şunları söyledi:
"Sn. Çiçek, konuşmasında bir ekonomiyi planlayabilmek, yönlendirmek için elde sağlam veriler olması gerektiğine işaret etti. İstatistiklerin düzgün olması gerektiğine işaret etti. KKTC'nin gümrük gelirleri, vergileri ne kadardır? Veri eksikliklerine işaret etti. Madem ki bir nüfus tartışması var, ekonomi bakımından vahim bir konudur. Nüfus tartışması varsa ekonomiyi planlamak güçleşir. Bakan'ın işaret ettiği konu odur. Bu sorunların çözümü, sayım yapmaktır. Tartışmalar da bir süreliğine durur ümit ederim".
SURLARİÇİ'NDEKİ MANZARA İÇLER ACISI
Lefkoşa Surlariçi'ndeki manzaranın içler acısı olduğunu kaydeden Türkmen, orada yaşayan insanların ne iş yaptıklarının belli olmadığını, küçük atölyelerde ufak tefek işler yapıldığını, bir evde 10 kişinin yaşadığını, çocukların sokakta olduğunu söyledi.
Türkmen, bu koşullar altında burasının cazibe merkezi olmadığının da altını çizdi.
"KIBRIS'I BİRLEŞİK BİR HALDE TAHAYYÜL EDEMİYORUM"
Kıbrıs sorunu üzerine ise Türkmen şunları söyledi:
"Üzülerek söylüyorum, Kıbrıs'ı birleşik bir halde tahayyül edemiyorum. Gerçekler aksini işaret ediyor. 40 yıldır yapamadığımız birleşik Kıbrıs'ı bugünden yarına sağlayabileceğimizin zor olduğunu düşünüyorum. Görüşmeler sürüyor. Görüşler arasında derin uçurumlar var. Kıbrıs'ın birleşmesi konusunda ben itiraf ediyorum ki oldukça kötümserim".
KKTC'nin ekonomisinin giderek daha iyi bir yola gittiğini söylemenin mümkün olduğunu da ifade eden Türkmen şöyle konuştu:
"Hükümetin tedbirleri var. Bunlar son derece yararlı, yapılması gereken şeyler. KKTC'de bugün gördüğümüz manzara birçok bakımdan Türkiye'nin 20-25 yıl önceki haline benziyor. Hantal ekonomi... Ekonominin üzerine kaldıramayacağı kadar yük bindirilmiş. KİT gibi. Çarpık bir şekilde yapılaşmış kamu ekonomik kuruluşları. Fazla yüklenilmiş bir istihdam... Şimdi böyle bir noktadan Türkiye kısa bir zamanda Avrupa'nın en sağlıklı ekonomisi haline geldi.
Türkiye de vaktiyle çok büyük yanlışlar yaptı. Bir zamanlar insanları 38 yaşında emekli ettik. Bunun ekonomi için teşkil ettiği yükü tahayyül dahi edemezsiniz. Bunun faturasını Türkiye ödemeye devam edecek. KKTC'nin önünde çok ilginç bir örnek var, o da Türkiye. Türkiye'nin yaptığı hataları yapmaması, Türkiye'nin test edip de başarı sağladığı uygulamaları yapması KKTC için büyük bir şans. Ve bütün bu tedbirler; daha sağlıklı, ayakları üstünde duran, yatırıma ağırlık veren bir ekonomide KKTC'nin çok kısa bir zaman sonra ekonomik bakımdan kabuk değiştireceğini düşünüyorum".
"RUM TARAFI, KIBRIS'IN TÜRKLERİN DE VATANI OLDUĞUNU UNUTMAMALI"
Her müzakere başlığı altında değişik konularda uyuşmazlıklar olduğunu söyleyen Türkmen, bunların çoğunun aradaki mesafenin kapanamacayağı kadar büyük ayrımlar olarak nitelenebileceğini belirtti ve esas ayrımın Rum tarafının; Kıbrıs'ın Kıbrıslı Türklerin de vatanı oduğunu unutmaması gerekliliği olduğunu belirtti.
Bu göz önüne alınmadığı sürece çözümün mümkün olmayacağını kaydeden Türkmen, "Burası bir Helen adasıdır, Türkler de misafirdir şeklinde yaklaşılamaz. Çözüm, mentalie meselesidir. Bu yaklaşımlarını değitirmezlerse çözüm çok zor" dedi.
Büyükelçi Türkmen, mülkiyet başlığı ile ilgili ise şöyle konuştu:
"Yönetim ve güç paylaşımı konusunda Talat döneminde bi yakınlaşmaya varıldı. O fasıl, %95 kapandı sayılabilir. Eroğlu da seçimden sonra kendisinden önceki dönemde varılan uzlaşıları benimseyip, sorgulamayacağını, tartışmaya açmayacağını belirtti. Altı aydır görüşmelerde sadece mülkiyet görüşülüyor.
Mülkiyette bir adım ilerleme yok. Taraflar arasında çok temel bir ayrılık var. Rum tarafı mülkün esas sahibinin ilk sözü söyleme hakkı üzerinde direniyor, Türk tarafı da burada 36 yıldır bir gerçeklik olduğunu ve insanları tekrar göçmen duruma düşürmemek gerektiğini savunup, daha gerçekçi bir söylem belirledi. Bu iki uzak tutumu yaklaştırmak çok zor. Mülkiyet detay bir konu değil. İnsanları doğrudan ilgilendiriyor. İnsan Bakanlar Kurulu'nun kaçı Türk, kaçı Rum'dan oluşacağından ziyade oturduğu evin ne olacağını düşünüyor".
"KIBRIS SORUNU, MEYHANEDE BİLE RAKIYI BOĞAZINIZDAN GEÇİRMİYOR"
Türkiye'nin, Kıbrıs'taki çözüm vizyonunu koruduğunu savunan Türkmen, Türkiye ve hükümetinin, Kıbrıs sorununun bir çözüme ulaşmasını canı gönülden istediğini ifade ederek şunları söyledi:
"Çözüm isteyen tarafların başında Türkiye gelir hiç şüpheniz olmasın. AB, Türkiye'ye turuncuya, kırmızıya daha yakın bir renk yaktı. AB ile Kıbrıs konusunu bir denklemin iki ucudur diye düşünmüyorum. Anlamlı da bulmuyorum. Türkiye hiçbir zaman 'Kıbrıs'ı çözelim AB'ye gireriz' diye düşünmedi.
Türkiye neden çözüm istiyor? 30 yıldır Dışişleri'nin memuruyum. 30 yıl boyunca tüm muhattaplarımla her görüşmemde, meyhanede rakı içtiğimizde dahi karşımıza hepo Kıbrıs sorununu çıkardılar. Kıbrıs sorununu sanki Türkiye'nin bir ayıbı gibi göstermeye çalışırlar. Meyhanede bile rakı boğazınızdan geçmez.
Kıbrıs sorunu, Türkiye'ye devamlı br suçlama olarak öne çıkartılan bir durum. İşte o yüzden Türkiye, Kıbrıs sorununun çözümünü en çok isteyen taraf. 'Kıbrıs'ı çözelim de AB'ye girelim' demiyoruz. Umarız Türkiye, 'Kıbrıs mı AB mi?' diye bir seçenekle bırakılmaz zira Kıbrıs'ı seçeceğimiz çok açık".
"AKDENİZ'İN KONTROLÜ AÇISINDAN KIBRIS STRATEJİKTİR"
Kıbrısın stratejik bir değeri olduğunun tartışma götürmez olduğunu vurgulayan Türkmen, bugünkü konjonktürde Kıbrıs'a uçak gemisi dendiğini ama uçak gemisinin yürümediğini söyledi.
"Verirsiniz parasını uçak gemisi alırsınız. Türkiye'nin Kıbrıs üzerinde bir kontrolü olmadığı veya başka bir gücün kontrolü olması durumunda Kıbrıs'ın stratejik değeri anlaşılır. Yunanistan'a ait olan adalar yüzünden Türkiye bugün kendi denizine hapsedildi. Güney'de de Kıbrıs üzerinde bir kontrolü olmaması durumunda Türkiye, denize çıkamayacak" diye konuşan Kaya Türkmen, "Ceyhan'dan kıyamet kadar petrol ihracatı yapılıyor. Oradaki deniz üzerinde kontrol sağlamamız laım. Başka bir gücün elinde olması sıkıtnılar yaratır. Çözüm olursa doğu Akdeniz'de Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs'ın oluşturacağı güçlü bir çekim alanı olacaktır. Çözüm, Türkiye'nin gücünü sarsmaz. Türkiye'nin bu çekim gücünden diğer ülkeler de faydalanır, birlikte oluruz" dedi.
"ÇÖZÜMSÜZLÜK KONUSUNDA EROĞLU'NU SUÇLAMAK İÇİN EN UFAK BİR SEBEP YOK"
Türkmen, Eroğlu'nun New York zirvesinden memnun ayrılmasını anladığını ancak Hristofyas'ın memnun olmasına anlam veremediğini söyledi.
"Görüşmelerdeilerleme sağlanamamasının nedeninin Türk tarafından, Eroğlu'ndan kaynaklanmadığını n görülmesi devam ettikçe, memnun olmamak için neden yok. Eroğlu, orada gerçekten çözüm için oturuyor, elinden geleni yapıyor. Dolayısıyla, Eroğlu'nun zihnini okumak, ona başka artniyetler atfetmek için vakit erken, haksızlık yaparız" diye konuşan Türkmen, Eroğlu'nun tüm samimiyetiyle çözüme ulaşılması amacıyla çaba gösterdiğini, mülkiyette de yapıcı, yaratıcı önerileri masaya sürmüş vaziyette olduğunu ve çözümsüzlük konusunda Eroğlu'nu suçlamak için en ufak bir sebep bulunmadığını savundu.
Türkmen ayrıca, Birleşmiş Milletler'in ocak ayında müzakerelerde değişiklik olmaması halinde sürece müdahaleyi bırakacağı öngörüsünde de bulundu.
"SÜREÇ, KKTC'NİN TANINMASINA KADAR GİDEBİLİR"
Türkmen, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Samimi arzum, beklentim şu: Eğer öyle bir notkaya varılır, BM Genel Sekreteri, 'iki taraf iyiniyetle görüşüyor ama aralarındaki mesafe doldurulamayacak kadar geniş, çözüme ulaşamadılar, bunda iki tarafın da suçu yok' sonucuna varırsa, uluslararası kamuoyu, bunun çözülememesinden dolayı Türk tarafının böyle cezalı bir şekilde, ambargolar, kısıtlamalar altında yaşamasının anlamsızlığı sonucuna varırsa, bunun KKTC'nin tanınmasına kadar gidebilecek bir sürece gideceğini düşünüyorum.
Hayat, Kıbrıs'taki durumu o şekilde iterse, tanınmanın domino taşı gibi süreceğini düşünüyorum. O koşullar ortaya çıkarsa, dünya kamuoyu Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünün Türk tarafının tutumu nedeniyle olmadığını anlar ve bu anlayış genel kabul görürse, o zaman tanıma konusu gündeme gelecektir ve Türkiye de kıbrıs politikasının merkezine KKTC'nin tanınmasını yerleştirir".
"B PLANIMIZ YOK, SADECE A PLANI..."
Geçtiğimiz ekim ayında Ankara'da bir toplantı yapıldığını ve o toplantıda hiçbir zaman bir B planını konuşmadıklarını söyleyen Türkmen, "Bilinçli olarak yaptık. Herkesin kafasında, aynı benim kafamda olduğu gibi bir B planı vardır. Ama orada herkesin fikrini serbestçe ifae edebildiği bir ortamda dahi kasıtlı olarak bir B planı konuşmaktan çekindik. Türkiye hükümetinin Kıbrıs politikası şu anda çözümdür. A planına devam" dedi.
"YUNANİSTAN'LA, KIBRIS GİBİ ZEHİRLİ, DİKENLİ BİR KONUYU GÜNDEME ALMAYALIM"
Türkmen, Yunanistan'ın, Kıbrıs konusunda bir sessizlik içinde olduğunu ve Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin giderek iyileştiğini kaydederek, "Kıbrıs konusu gibi zehirli, dikenli bir konuyu gündeme alıp da ilişkilerimizi tehlikeye atmayalım. Kıbrıs konusunda yardımcı olmaması, ses çıkartmaması, kollarını sıvamamasının nedeni, Türkiye ile ilişkilerinde çıban başı olan konuyu gündeme getirmek istememesinden kaynaklanıyor diye düşünüyorum" diye konuştu.
"EROĞLU'NUN UYARILARINI DİNLEMEK, BOYNUMUZUN BORCU"
Protokolle ilgili olarak Eroğlu'na 'imzasıyla ters düştü' şeklinde yaklaşılmasının doğru olmadığını savunan Türkmen, şöyle konuştu:
"Ekonomik reform programı uygulanıyor. Bu programın arkasında Türkiye var. Bunu da saklayacak değiliz. Bu program içinde bir sürü görülmeyen şey oldu. Emekli maaşlarındaki kesinti en dikkat eden çeken şeydi. KTHY'nin ekonomik reform programıyla ilgisi yok. Battı.
Eroğlu, tabii imzasının arkasındadır. Fakat bu işin kamuoyuna yansıması vatandaşı doğrudan ilgilendiren, canını yakan olaylar gibi görülüyor. Buna dikkat çekiyor. 'Tamam' diyor, 'bu reformları yapın ama vatandaşı doğrudan etkileyen maaşlar gibi konularda biraz daha dikkatli olun, izah edin' diyor. Eroğlu'nun bu uyarılarda bulunması gayet doğaldır, dinlenilmesi de boynumuzun borcudur".
Cemil Çiçek'in yaptığı açıklamalarda da bir huzursuzluk olmadığını ifade eden Türkmen, herkesin rolünü oynadığını ve Çiçek'in konuşmasının gayet doğal olduğunu belirtti. Türkmen şunları söyledi:
"Türkiye'ye IMF benzetmesi var. Bana, "Sen elçi misin, vali misin?" dediler, 'Ben IMF'yim' dedim. Çiçek'i, IMF olarak görüyorlar. IMF hiçbir zaman sendikaları, emekli maaşlarından şu kadar kesilirse insanlar huzursuz olur diye düşünmez. Ama Cumhurbaşkanı düşünür. Onların huzurunu, sağlığını, mutluluğunu düşünür. Marifet, bu iki gerçeği bağdaştırıp birlkte götürmek. İki söylem de doğrudur. Aralarında bir çatışma yaratılmamalı".
"ÇİÇEK'İN YERİNDE BEN OLSAM ÖYLE KONUŞMAZDIM"
Cemil Çiçek'in Kıbrıs ziyaretinde yaşanan protesto olayı ve verdiği karşılığın da gündeme gelmesi üzerine Büyükelçi Türkmen düşüncelerini şöyle ifade etti:
"Cemil Çiçek, 15 kasım günü Kıbrıs'a geliyor. Havaalanında işte, "Cemil al paketini evine dön", "maaşın kaç para" gibi bir işgal edebiyatı... Ve kendisindeki algılama; 'Bu tepkiler Rumların da gösterdiği tepkiler' şeklinde... Ben öyle demezdim. Ben o şekilde konuşmazdım. Ama Çiçek'in de bu tepkisine saygı duyuyorum.
Emeğe, emeğin örgütlenmesine, sendikalara karşı en ufak bir söz söylemek aklımdan bile geçmez. Ama bir öğretmen sendikasının Kıbrıs'ta eğitim düzeyinin düştüğü bir ortamda bunu dert edinmeyip de Cemil Çiçek'in karşısına çıkıp işgalden bahsetmesi, 'paketini istemiyoruz' vs. demesi ve ağır, hakareti hep sendikalardan işitiyoruz. Şimdi böyle bir ortamda Çiçek'e de saygı duymak gerekiyor. Karşılıklı bir ağız dalaşına gidilecekse bunun sonu yok ama ben olsam böyle konuşmazdım".
"KIB-TEK VE TELEKOMÜNİKASYON DAİRESİ'NİN ÖZELLEŞTİRİLMESİ"
Üretimin devlete kalıp, dağıtımın özelleştirildiğini belirten Türkmen, dağıtımın özelleştirilmesinin faydaları olduğunu söyledi. "KIB-TEK, bu haliyle tahsilat bile yapamıyor ama özel şirket bunu yapar. Sağlıklı bir yapı kurulmuş olur. Tüm dünyada böyle. Dağıtım özelleştiriliyor.
KIB-TEK'in kıyamet kadar borcu ve alacağı var ama tahsil edemiyor. Bu işi, bu yapıyla götüremiyor. KIB-TEK'in ekonomik koşulların empoze ettiği bir şekilde kurtuluş yolu; özelleştirilmesidir" diye konuşan Büyükelçi Kaya Türkmen, üretimin tamamının Türkiye'den gelecek elektriğe bağlanmasının doğru olmadığını vurguladı.
"Buradaki elektrik santralleri boşa çıkacak diye bir sonuca varmamak lazım. Güzelyurt bölgesine bir şirket, Mağusa'ya başka bir şirket dağıtım yapabilir. Tekelleşmeden korkuluyorsa bu yapılabilir. Ancak şu anda yanlış çalışan bir tekel var" diyen Türkmen, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Telekomünikasyon Dairesi'nin de özelleştirilmesinin yararlı olacağını düşünüyorum. En optimal, uygun şartlarda o da özelleştirilir. Bütünü mü kısmen mi detaylı bilgim yok ama onun da ekonomik kuırallara uygun bir şekilde yapılması gerekecektir.
IMF'den memnun olmamam için bir neden yok. Türkiye'nin de üyesi olduğu uluslararası bir kuruluştur. 'Ben seni bataktan kurtarırım ama sözümü dinleyeceksin' der IMF. Yani IMF işi gücü bırakmış da Türk düşmanlığı yapan bir kuruluş değil. Ekonomik olarak tedavi etmek amacıyla vardır ve düşman olarak görülmesi son derece yanlış".
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.