Vergi rekabeti

Yayın Tarihi: 01/07/13 07:00
okuma süresi: 10 dak.
A- A A+
Uzun yıllardan beri ülkeler arasında başlayıp günümüze kadar gelmiş olan "vergi oranları yüksekliği" veya "vergi yükü" konusundaki tartışmalar son yıllarda çeşitli nedenler dolayısıyla bazı ülkelerin gerçekleştirmiş oldukları radikal uygulamalar karşısında, gerek ulusal gerekse uluslararası alanda yeniden gündeme gelmeye başlamıştır.

Bilindiği üzere özellikle gelişmekte olan ve özellikle istihdam yaratan yatırımlara ihtiyacı olan birçok ülke birbiri ardına çeşitli vergi yasalarındaki oranlarını indirmiş ve bu alanda ülkeler arasında rekabetin doğmasına neden olmuştur. Hatta bu husus, bazı yetkililer tarafından "Ülkeler Arası Vergi Dampingi" olarak da tanımlanmaktadır. "Vergi Damping'i" tanımı sadece vergi oranları indirimi değil, ayni zamanda yatırım ikliminin ve kamusal hizmetlerin iyileştirilmesini de kapsamaktadır. Yeralan gelişmeler karşısında artık ülkelerin bu rekabetin dışında kalabilmek gibi bir lüksünün pek kalmadığı anlaşılmaktadır.

Global sermayenin hızla artmakta olan hareketliliği karşısında "daha düşük vergi oranlarına tabi tutulma" olgusu giderek önemli bir unsur haline gelmekte olduğundan bu konu tüm ülkeleri, özellikle de kalkınmakta olan ülkeleri, yurtiçi ve yurtdışı yatırımcılara yönelik daha cazip olanaklar sağlamak amacıyla ciddi vergi ve sair teşvik unsurları yaratmaya doğru götürmektedir.

Ancak, sözkonusu rekabet koşulları dolayısıyla yerli ve yabancı yatırımcılara yönelik daha cazip olanaklar sağlanmasının da bir sınırının olduğu gözardı edilemez. Bu nedenle, düşük vergi oranları, vergi muafiyetleri ve/veya teşviklerinin oluşturacağı bütçe kayıplarının ve sair olumsuzlukların maliyet-fayda prensipleri dikkate alınmak suretiyle en düşük kayıplarla gerçekleşmesi için çok akılcı politikalar ile stratejilerin izlenmesi ve sağlanan her türlü vergi indirimleri, muafiyetler ile diğer teşvik unsurlarının ülke ekonomisine sağlayacağı istihdam ile diğer ekonomik avantajların en iyi şekilde yönetilmesi gerekir. Hatta geniş ve karmaşık vergi uygulamaları ile teşviklerin bulunduğu ülkelerde bu işlemleri yönetmek için görevlendirilecek olan denetçi ve ekonomistlerin konularında uzman kişilerden oluşturulmasının büyük yararları vardır.

"Vergi yükünden" bahsederken bu kavrama kişilerin ve işletmelerin sadece ödedikleri Gelir Vergilerinin ve Kurumlar Vergisinin miktarı dâhil değildir. Bunlara ilaveten taşınmaz mal vergileri, kişilerin ve işletmelerin her gün mal ve hizmet alımları dolayısıyla ödedikleri KDV, BSİV ile diğer vergi, resim ve harçlar yanında çeşitli isimler altında ödenen sosyal sigorta, sosyal güvenlik, ihtiyat sandığı personel primleri ile katkı payları da dâhildir. Dolayısıyla, ülkedeki yatırımlara ilişkin vergi oranları v.s. teşvik unsurları düzenlenirken belirtmiş olduğum gerçek "vergi yükününün" çok iyi hesaplanmasına ve rakip ülkelerle rekabet edebilecek düzenlemelerin yapılmasına özen gösterilmelidir. Sağlanacak vergi indirimleri, muafiyetler ve istisnaların oluşturacağı vergi kayıplarının etkin vergi düzenlemeleri ve denetimleri yöntemiyle giderilebileceği görüşündeyim.

Pek tabii KKTC'deki yatırımları teşvik amacıyla sadece "vergi yükünün" diğer ülkelerle rekabet edebilir düzeyini kıyaslamak yeterli değildir. Bunun yanında ülkedeki ağır, hantal ve iş bilmeyen devlet bürokrasisinin de ıslah edilmesi gerekir. Bu özellikle yapılacak radikal bir kamu reformu ile enerji, ulaşım ve temel girdi maliyetlerinin aşağıya çekilmesiyle mümkün olabilecektir. Bu nedenle, Kıbrıs Türk Ticaret Odasının hazırlamış olduğu "Kayıtdışı Ekonomi ile Mücadele Projesi" çalışmalarında bu konulara yer verilmiş ve çözüm önerilerinde bulunulmuştur. Bu nedenle sözkonusu projenin yürürlüğe girmesi için Bakanlar Kurulu'nun karar üretmesi gerekir.

Her ne hal ise bugüne kadar gelmiş KKTC hükümetleri, diğer ülkelerle rekabet edebilir vergi oranları ve iyileştirilmiş yatırım iklimi ile ilgili düzenlemeler yapmak yerine her zaman vergi, resim ve harç artırımı yapma yöntemini tercih etmişlerdir. Durum bu olunca da ülkemizde yatırım iklimi sağlanamadığı gibi hükümetlerin ve özellikle son hükümetin uygulamalarındaki tutarsızlıklar ile siyasi güvensizlik ve sair unsurlar da KKTC'deki yatırımları olumsuz yönde etkilemiştir.

Nitekim geçmiş hükümet KKTC'deki "vergi yükünü" düşük görmüş olacak ki her fırsatta ülkemizin vergi ve sosyal güvenlik oranlarını gelişmiş ülkelerden örnekler vererek mukayese yolunu seçmek suretiyle vergi yükünü daha da artırmayı uygun görmüştür. Hatta bazı hükümet yetkililerinin birçok beyanatında KKTC'deki vergi, resim ve harçların düşük olduğu yönünde görüşler açıkladıklarını gayet iyi hatırlıyorum. Ancak, ağır vergi yükünün her türlü kaçakçılığa neden olduğu gerçeğini hiçbir hükümet yetkilisi dikkate almamış veya almak istememiştir. Unutulmamalıdır ki hiçbir ülke başka bir ülkenin "vergi dampingini" sevmez. Diğer bir anlatımla, önceki iktidarlar "az kar çok ciro" prensibi yerine "çok kar az ciro" yöntemini tercih etmek suretiyle KKTC'deki yurtiçi ve yurtdışı yatırımları neredeyse durma seviyesine getirilmiştir.

Öncelikle vergi oranı ve uygulama farklılıkları hakkında kısa bir değerlendirme yapmak faydalı olacaktır. Bilindiği üzere, en basit anlatımla "vergi oranı", verginin hesaplanması için vergi matrahına (verginin hesaplandığı miktara veya unsura) uygulanan yüzde oranları veya sabit miktardır. Vergi mevzuatında yeralan bu oranlara, ekonomi literatüründe "yasal vergi oranı" veya "nominal vergi oranı" denilmektedir. Bilindiği üzere, vergi indirimi, muafiyeti, vergi istisnası ve yatırım indirimi gibi çeşitli uygulamalar, hemen hemen tüm ülkelerin vergi yasalarında yer almaktadır. Kaldı ki, bu düzenlemelere ilaveten ayrı bir Teşvik Yasası ile Turizm Endüstrisi Teşvik Yasası da yürürlükte bulunmakta olup bunlar arasında da bazı çelişkiler mevcuttur. Bu tür uygulamalar sonucunda vergi matrahı kısmen azalmakta veya tamamen sıfırlanmakta ve böylece fiilen daha az vergi ödenmekte yada hiç ödenmemektedir. Kısacası, fiilen katlanılan vergi oranına da "efektif vergi oranı" denilmektedir. Ayrıca, "marjinal vergi oranı", ortalama vergi oranı gibi literatürde kullanılan diğer kavramlar da bulunmaktadır.

Bu gerçekleri gözönünde bulundurularak mevcut indirim, muafiyet ve istisnalar gözden geçirilmek suretiyle ekonominin canlandırılması için yeniden düzenlenmeli, mal ve hizmet maliyetleri aşağıya çekilmek suretiyle KKTC'nin diğer ülkelerle ekonomik rekabet edebilirlik durumunun güçlendirilmesi sağlanmalıdır.

Hatırlanacağı üzere ülkemizdeki yatırımları geliştirmek ve yatırımcılara yardımcı olmak amacıyla Yatırım Geliştirme Ajansı (YAGA) ismi altında Yasa ile bir kamu kurumu oluşturulmuştur. Çok merak ediyor ve soruyorum. YAGA'nın yetkilileri ve personeli ne iş yapıyor? Bu kurumun personel ve diğer giderleri devlet bütçesine ne kadar mali yük oluşturuyor? Bu kurum gibi daha ne kadar pasif pozisyonda olan kurum vardır? Bu durumda olanlar ya tasfiye edilmeli veya ülkenin sosyo-ekonomisine azami katkı verecek şekilde etkin bir şekilde aktif hale dönüştürülmelidir.

Ülkemiz vergi yükü açısından diğer kalkınmakta olan ülkelerin giderek yüksek oranlı ülkeler grubuna doğru kaymaktadır. Yabancı yatırımların ülkemizden çekilmesi ve ülkemizdeki mevcut yatırımların diğer ülkelere kaymasının önlenmesi bakımından özellikle komşu ve diğer bölge ülkelerinin vergi avantajları, ülkemiz ekonomisini olumsuz yönde etkilemektedir.

Dünyanın hiçbir ülkesinde siyasal güven, şeffaflık, hesap verebilirlik ve etkin denetim olmadığı sürece teşviklerin derecesi veya kapsamı ne kadar fazla olursa olsun hiçbir kişi o ülkede yatırım yapmaz. Yapmış olsa dahi onu geliştirmez ve yatırımlarını başka ülkeye taşımak için çaba harcamaya başlar.

Özellikle de ülkemizin mevcut uluslararası siyasi konumu ve diğer dezavantajları da dikkate alındığında ülkemizin vergi rekabetinin dışında kalması mümkün görülmediği için bu konuda 28 Temmuz tarihinde yapılacak seçimlerden sonra oluşacak hükümetin gerekli çözüm önlemlerini alması ve düzenlemeleri yapması kaçınılmazdır.

Yeni oluşacak hükümet KKTC'deki "Vergi Yükünü" hafifletmek, vergi kayıplarını asgariye indirmek, bu konudaki beceriksiz ve hantal bürokrasiyi ortadan kaldırmak, bunun yerine eğitimli ve mesleki vizyon sahibi kadrolu kişileri görevlendirmek için rasyonel bir plan ve aşamalı bir takvim dahilinde kararlılıkla hareket etmelidir. Bunun gerektiği gibi ve süratle yapılmaması halinde KKTC'nin sosyo- ekonomik durumu geçmiş iktidar döneminde olduğu gibi gerilemeye de devam edecektir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.