Kamu yönetiminde hesap verebilirlik, etik ve sorumluluk

Yayın Tarihi: 16/10/17 08:00
okuma süresi: 10 dak.
A- A A+
Kamuda şeffaflık ve hesap verebilirlik konusunda geçen hafta açıklamaya çalıştığım yazıma bugün hesap verebilirlikle ilgili "etik ve sorumluluk" hakkında da bilgi vermeyi uygun gördüm.

Özellikle 1980'li yıllardan sonra kamu yönetiminde yeni bir yönetim anlayışının ortaya çıkışında etkili olan nedenlerden biri, kamu sektörü yönetimine karşı duyulan güvenin giderek azalması olmuştur. Kamu yönetimine karşı meydana gelen güven erozyonunun giderilmesi ve kamu yönetiminde dürüstlüğün, hizmet kalitesinin iyileştirilmesi ile hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanması için başta hesap verebilirlik olmak üzere etik ve sorumluluk anlayışının geliştirilmesine büyük önem verilmelidir.

Mesleki etik ve sorumluluk kavramları da birer kontrol unsuru olup kişilerin ve kurumların etkinliğini geliştirmeye yöneliktir. Etik, kişinin içindeki kontrolü ve sorumluluğu, hesap verebilirlik ise dıştan kişiye yönelik bir denetim sürecini anlatır. Diğer bir anlatımla, hesap verebilirlik etik ve sorumluluk esasında birbirinden ayrılmaz ilkeler olup dürüstlüğü de kapsamaktadır.

Siyaset ve yönetim düşüncelerinde hesap verebilirliğe ilişkin bir takım farklılıklar söz konusu olabilmektedir. Bunun başlıca nedeni hesap verebilmek, hukuki bir kavram olduğu gibi aynı zamanda siyasi ve yönetsel bir tanımdır. Yönetim düşüncesi ve uygulanmasında hesap verebilirliğe verilen anlam ve bunun gerçekleşmesi konusundaki tartışmalar, "Geleneksel Yönetim" ile "Yeni Yönetim Anlayışı" etrafında şekillenmektedir.

Geleneksel yönetim (Conventional Public Management) anlayışının hesap verebilirlikle ilgili yaklaşımı; organizasyonun kapalı bir sistem olarak algılanması, sadece iç denetim ve kontrole dayanması, personel üzerinde yalnızca üstlerin değerlendirilmesinin esas alması, çalışanların performansa ve topluma değil, tamamen üstlerine karşı sadakate dayalı hizmetler yürütmesi nedeniyle siyasal ve toplumsal beklentilere cevap vermemektedir.

Yeni yönetim (New Public Management) anlayışı ise hesap verebilirlik konusunda geleneksel yönetim düşüncesinden çok farklı bir bakış açısına sahiptir. 1980'li yıllardan sonra birçok ülkede gelişen bu anlayış büyük ölçüde performansa ve sonuçlara vurgu yapmaktadır.

Yeni yönetim anlayışı, kamu yönetiminde güven ortamının geliştirilmesinin önemine inanmakta, kamuya duyulan güvensizliğin hem çalışanları hem de halkı büyük ölçüde tedirgin ettiği, bürokratik süreçleri artırdığını ve işlerin yürütülmesini hantallaştırdığını savunur.

Yeni Yönetim Anlayışı, kamu yönetiminin şeffaf (açık bir sistem) olarak çalışmasını, uygulama kurallarının ve süreçlerin azaltılmasını, çalışanların yetkilendirilmesini, hiyerarşik yapının daha sade olmasını, kurumların sadece kurallarına değil amaç ve hedeflerine de bağlılığını, kamu yöneticilerinin bürokratik mekanizmalara ve siyasal liderliğe karşı sorumluluğun yetersizliğini ve topluma karşı sorumluluk taşımasının önemini, performansa halk memnuniyetine dayalı hesap verebilirliğini savunur ve güvene dayalı yönetim anlayışının oluşturulmasına veya geliştirilmesine ilişkin etik değerlere büyük önem verir.

Bahse konu bu anlayışta hesap verebilirlik bakımından vatandaş hakları çok önemlidir. Bu anlayışta vatandaş, devletinin politikalarını biçimlendiren, yönetime katılan, hesap sorabilen aktif bir bireydir. Yeni yönetim anlayışına göre "Devleti yönetenler ne sunarsa veya ne yaparsa vatandaş kabul eder" anlayışı geçerliliğini yitirmiş bulunmaktadır.

Hesap verebilirlik konusunda "Geleneksel ve Yeni Yönetim Anlayışları" arasındaki ilke ve uygulamalar hakkında özet bilgiler verdikten sonra "Hesap Verebilirlik, Etik ve Sorumluluk" hakkında da aşağıdaki bilgileri özetlemeyi uygun gördüm.

Hesap verebilirlik ile etik arasında yakın bir ilişki mevcuttur. Her ikisi de bir tür denetim unsuru olup kişilerin ve kurumların sorumluluğunu geliştirmeye yöneliktir.

Etik, kişinin içindeki kontrolü ve sorumluluğu hesap verebilirlik ise halka yönelik bir denetim sürecini anlatır. Bu kapsamda etik, kendi kendine hesap verebilirlik biçimi veya kamu yöneticilerinin davranışlarının iç denetimi olarak tanımlanabilir. Diğer bir anlatımla etik, bireysel sorumluluk duygusunun denetimi olup hesap verebilirlik ise kamu yöneticileri üzerinde dış denetim uygulamasının sürecidir.

Etik, genel olarak insanların birbirleriyle ve kurumlarla ilişkilerinde iyi-kötü, doğru-yanlış ve kusur-ihmal olarak tanımladıkları değer yargıları ve ilkeleridir. Birçok kez "etik" kavramı, "ahlakla" aynı anlamda kullanılmaktadır.

Kamu yönetiminde etik, kamu görevlilerinin veya yöneticilerinin, karar alırken ve kamu hizmetlerini yürütürken uymaları gereken tarafsızlık, dürüstlük, nezaket, adalet, hesap verebilirlik, kamu yararını gözetme, göreve bağlılık, liyakat, verimlilik, etkinlik, kalite gibi bir takım ahlaki ilkelerin bütününe denir.

Bu ilkelerin birçoğu her ne kadar da yasalarda belirtilmiş ise de bu ilkeleri bugünkü birçok kamu görevlisinde veya yöneticisinde görmek pek mümkün değildir. İşte kısmen veya tamamen bulunmayan bu etik ilkeler nedeniyledir ki KKTC'deki kamu hizmetlerinin verimliliği ve hizmet kalitesi her geçen gün değer kaybetmekte, dolayısıyla vatandaşın memnuniyetsizliğinin artmasına ve devletimizi yönetenlere karşı güvensizlik duymalarına neden olmaktadır.

Etik sorunlar, birçok durumlarda tekel yetkisinin ve takdir hakkının kullanılmasında meydana çıkar. Kimisi bu takdir hakkını dar yorumlayarak kullanır, kimisi de farklı veya kişisel amaca yönelik olarak kullanabilir. Bu durumda yöneticinin sorumluluğunu etkileyen veya belirleyen temel faktör, onun liyakati olduğu kadar, bir o kadar da önemli olarak etik ilkeler devreye girer.

Öteyandan, etik kavramı hukukla da yakından ilişkili bir terimdir. "Hukuk", hayatımızın bütün yönlerini kapsadığı ve büyük ölçüde etik değerlere dayandığı da ayrı bir gerçektir. Etik, yasaların düzenlemediği, düzenleyip de "gri alanlar" bıraktığı veya yasalarca düzenlenmesi pek de pratik olmayan alanlar ile yönetim, yargı ve siyasetin daha düzgün ve dürüst işlemesi için kişilere karar verirken ve hizmetleri yürütürken rehberlik yapmakta olan, kamu hizmetlerine kalite katmakta veya güçlü bir sorumluluk bilinci kazandırmaktadır. Diğer bir ifadeyle, "hukuk" yasalar çerçevesinde ne yapabileceğini, "etik" ise yapılması gerektiğini belirten bir kavramdır.(1)

Birçok ülkede etik, özellikle 1980'li yıllardan sonra çeşitli düzenlemelere konu olmuş ve yönetim, siyaset, yargı ve çeşitli konularda sistemin resmi bir parçası haline gelmiştir. Etik ilkelerin bir diğer özelliği ise bir uygulamaya ilişkin olarak yargının, ombudsmanın ve kamuoyunun denetimi ortaya çıktığında devreye girdiği halde, etik ilkeler daha sorun ortaya çıkmadan önce muhtemel sorunları önleyici bir işlev görmektedir.

Öteyandan, hesap verebilirlikte etiğin birleştiği temel alan "sorumluluktur". Sorumluluk kişisel yükümlülük, mesleki yeterlilik ve görev anlayışıyla ilgili bir kavramdır. Sorumluluk, kamu yöneticilerini çeşitli davranışlarında belirleyici temel unsurlardan olup özellikle takdir yetkisinin kullanımında daha çok önem taşır.

  1. Yüksel,c. (2005) Devletle Etik Devlete: Kamu Yönetiminde Etik, İstanbul TUSIAD.

Sorumluluğa etki eden unsurlar genellikle manevi inançtan, etik değerlerden ve meslek standartlarından oluşur. Ancak, bu unsurlar yeterli ve etkin olmayıp "sorumlu davranışı" sağlayacak bazı dış denetim araçlarına ve ceza ile ödüllendirme yöntemlerinin uygulanmasına gerek vardır. Dış denetim araçlarının amacı, kamu görevlilerinin davranışlarının yasalarda öngörülen esaslara uydurmaktır. (2)

Yukarıda özetlemeye çalıştığım hususlar gözönünde bulundurulduğunda KKTC'deki mevcut hesap verebilirlik, etik ve sorumluluk ilkeleri ile bağdaşmadığını açıkça görmekteyiz. Mevcut sistemin en zayıf, hatta hiç olmayan unsuru yöneticilerin şeffaflık, hesap verebilirlik, kamusal etik ve etkin hizmetlerin verilmesi ile mesleki bilgiden yoksun bürokratların sorumsuzluğudur. KKTC'deki olumsuzlukların en büyük nedeni denetimsizlik ve otorite eksikliği olup bunun örneklerini her gün görmekteyiz.

Her vatandaşın hakkı kamu kurum ve kuruluşlardan pratik süratli, adaletli ve hayatını kolaylaştıracak hizmetlerden yararlanmaktır. Maalesef bu konuda KKTC'de böyle bir durum yoktur; üstelik de bu konuda siyasi rant uğruna hiçbir önlem alınmadığını görmek çok üzücüdür. Hal böyle olunca da halk devletinden ve onu yönetenlerden umudunu kesmeye başlamaktadır.

  1. Peters B.G. (1995). The Politics of Bureaucracy. USA. Longman Publishing

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.