İÇ HABERLER
okuma süresi: 12 dak.

Saner: "Hidrokarbon yatakları üzerindeki çabalar İsrail'in Filistin üzerindeki "gaspçılığına" benziyor"

Saner: "İsrail'in Filistin üzerindeki  "gaspçılığına" benziyor"

ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu, Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği Program Koordinatörü Prof. Dr. Salih Saner, Güney Kıbrıs'ın adadaki hidrokarbon yatakları üzerindeki "çabalarını" İsrail'in Filistin üzerindeki "gaspçılığına" benzetti…

Yayın Tarihi: 26/10/14 10:52
okuma süresi: 12 dak.
Saner: "İsrail'in Filistin üzerindeki  "gaspçılığına" benziyor"
A- A A+

Vatan MEHMET -Kıbrıs Postası

ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu, Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği Program Koordinatörü Prof. Dr. Salih Saner, Güney Kıbrıs'ın adadaki hidrokarbon yatakları üzerindeki "çabalarını" İsrail'in Filistin üzerindeki "gaspçılığına" benzetti…

"Doğu Akdeniz'de İsrail'in Filistinlilerin haklarını gasp etmesi, Güney Kıbrıs'ın da Kıbrıs Türklerinin haklarını gasp etmeye çalışması hidrokarbon bulgularını barış katalizörü görenleri yanılgıya düşürmekte" diyen Prof. Dr. Saner, aslında "barış katalizörü" lafı arkasında Türk tarafının köşeye sıkıştırılmasının amaçlandığını söyledi.

Saner, 23 Eylül'de SAIPEM sondaj gemisinin bölgeye gelmesi ile Kıbrıs çevresinde gerilimin doruğa tırmandığını, batılı araştırmacıların 'Türkiye Neden Gerilimi Artırıyor' gibi başlıklar kullandığını belirterek bunun Rum propagandasının etkinliğini gösterdiğine dikkat çekti ve kronolojiye işaret ederek "asıl gerilimi Rumların başlattığının" vurguladı.

Kıbrıs Postası'na konuşan Saner, Türkiye'nin bölgede sadece Rum-Yunan ikilisiyle değil, arama ruhsatı almış olan İtalya, Fransa, Kore ile de gerilim yaşayabileceğini de sözlerine ekledi.

Kıbrıs Postası'na değerlendiren Orta Doğu teknik Üniversitesi (ODTÜ) Kuzey Kıbrıs Kampusu, Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği Program Koordinatörü Prof. Dr. Salih Saner, Güney Kıbrıs'ın adadaki hidrokarbon yatakları üzerindeki "çabalarını" İsrail'in Filistin üzerindeki "gaspçılığına" benzetti…

"Doğu Akdeniz'de İsrail'in Filistinlilerin haklarını gasp etmesi, Güney Kıbrıs'ın da Kıbrıs Türklerinin haklarını gasp etmeye çalışması hidrokarbon bulgularını barış katalizörü görenleri yanılgıya düşürmektedir" diyen Prof. Dr. Salih Saner, aslında "barış katalizörü" lafı arkasında Türk tarafının köşeye sıkıştırılmasının amaçlandığını söyledi…

Prof. Dr. Saner, Türkiye'nin bölgede sadece Rum-Yunan ikilisiyle değil, arama ruhsatı almış olan İtalya, Fransa, Kore ile de gerilim yaşayabileceğini de sözlerine ekledi.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kuzey Kıbrıs Kampusu,Petrol ve Doğal Gaz

Mühendisliği Program Koordinatörü Prof. Dr. Salih Saner yaşanan son gelişmeleri Kıbrıs Postası'na değerlendirdi.

"Günümüzdeki hidrokarbon gerginliğinin nedeni"

Saner söyle dedi; "İnsanların düşünce yönünden olgun olmadıkları coğrafyalardakihidrokarbonlar genellikle o yöreden çok başka ülkelere zenginlik sağlamakta, hatta bölge insanlarını da kapıştırmaktadır.

Kuzey Denizi havzası çevresindeki ülkeler bunu barışcıl olarak paylaşmayı başarmışlardır. Doğu Akdeniz'de İsrail'in Filistinlilerin haklarını gaspetmesi, Güney Kıbrısın da Kıbrıs Türklerinin haklarını gaspetmeye çalışması hidrokarbon bulgularını barış katalizörü görenleri yanılgıya düşürmektedir.

"Türk tarafının köşeye sıkıştırılması amaçlanıyor"

"Aslında barış katalizörü lafı arkasında Türk tarafının köşeye sıkıştırılması amaçlanmıktadır. Görüldüğü üzere barış görüşmelerinde hidrokarbon konusunun görüşülmesi Rumlar tarafından kesinlikle reddedilmiştir. Güney Kıbrıs Rum yünetimi hukuksal hata yapmamak için Türklerin de haklarının olduğunu ilan ediyor ama bir barış anlaşmasından sonra haklarının verileceğini söylüyor.

Bunun anlamı kendilerinin isteği doğrultusunda bir anlaşma olursa, yani Türkler boyun eğerse bu haktan yararlanabilecekler. Bu görüşle Türk hakları pahasına ikazlara aldırmaksızın tek sahip olarak kararlar vererek arama çalışmalarını sürdürmektedirler…"

23 Eylülde SAIPEM sondaj gemisinin gelişiyle…

Saner, 23 Eylül'de SAIPEM sondaj gemisinin bölgeye gelmesi ile Kıbrıs çevresinde gerilimin doruğa tırmandığını, batılı araştırmacıların 'Türkiye Neden Gerilimi Artırıyor' gibi başlıklar kullandığını belirterek bunun Rum propagandasının etkinliğini gösterdiğine dikkat çekti ve kronolojiye işaret ederek "asıl gerilimi Rumların başlattığının" vurguladı.

Saner şöyle konuştu; "Son olarak da 23 Eylülde SAIPEM sondaj gemisinin bölgeye gelmesi ile gerilim doruğa tırmanmıştır. İşte Doğu Akdenizdeki gerilimin ana nedeni de budur.

Gelişmeler üzerine 3 Ekimde Türkiye'nin NAVTEX (deniz seyir telexi) ile Kıbrıs güneyinde Rumların 2, 3 ve 9 numaralı ruhsat blokları ile kısmen örtüşen bölgede sismik arama yapacagını duyurması Kıbrıs barış görüşmelerinde gönülsüz olan Anastasiyadis için bulunulmaz bir fırsat olmuştur."

"Baş sorumlu Rumlar"

"Rumlar gerilimden baş sorumlu olmalarına rağmen Türkiye'yi sorumlu gösterme faaliyetlerine geçmişler, Türkiyeyi BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moonaşikâyet etmişler ve de Kıbrıs toplumlararası görüşmelerden çekilmişlerdir. Böylece hem AB de hem de etkjin olabilecek birçok ülkede ve uluslararası kuruluşlarda Türkiye'yi suçlama kampanyalarını başlatmışlardır. Bugün Barbaros Hayrettin Paşa gemisi 20 Ekim itibarıyle belirlenen program uyarınca çalışmalarına başlamış bulunuyor. Rumlara destek jesti amacıyla Rusya ve İsrail Doğu Akdeniz'de askeri tatbikatlar yapmaktadırlar.

"Batılı yayınlarda gerilim nedeni araştırması"

Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kuzey Kıbrıs Kampusu, Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği Program Koordinatörü Prof. Dr. Salih Saner, sözlerini şöyle sürdürdü; "Batılı araştırmacıların 'Türkiye Neden Doğu Akdenizde Gerilimi Artırıyor' gibi başlıklar kullanmaları Rum propagandasının etkinliğini göstermektedir. Yaptıkları analizlerde sekiz kadar neden üzerinde durmaktadırlar.

  • Türkiyenin çözüme kadar hidrokarbon aramalarına ara verilmesi teklifine rağmen Rumların aramalara devamda ısrar etmeleri
  • Hidrokarbon meselesinin toplumlar arası görüşmelere dâhil edilmesinin Rumlar tarafından reddedilmesi
  • Rumların Türk haklarını verecegine Türklerin güvenmemesi
  • AB komisyonunun Türkiyeyi AB üyesi bir ülkeyi tehdit ememesi uyarıları
  • Güney Kıbrısın Türkiye AB üyeliğini engellemesi ve görüşme fasıllarını bloke etmesi
  • Türkiye'de Amerika istemi doğrultusunda tezkere çıkarılması ile Amerika'nın Türkiye'ye karşı tavır alamayacağı görüşüyle Türkiye'nin cesaret bulması
  • İç olaylarla sarsılan Türkiye hükümetinin bölgede güç olduğunu gösterme çabası
  • Nisan 2015 te KKTC başkanlık seçimlerinde yeniden aday olacak Eroğlu'nun bir oyunu

"Görüldüğü üzere yukarıda sıralanan nedenlerin bir iki tanesi dışında cogunluğugerçekciolup stresi Rumların artırdığını gösterir. Buna rağmen Rumların tutumunun gerilimi artırdığı söyleminden kaçınılmıştır."

"Kıbrıslı Türkler daha çok sorumluluk almalıdır"

"Kıbrıs Türkleri birçok konuda olduğu gibi hidrokarbon konusunu da Türkiyeye bırakmış görünümündedirler. Bu nedenle hak sahibinin değil de Türkiye'nin hidrokarbon konusunu üstlenmesi tepkileri artırmaktadır. Kıbrıs Türkleri'nin sorunu sahiplenerek Türkiye ile birlikte çalışması kaçınılmazdır.

Türkiye'nin Kıbrıs güneyinde arama yapması savunulan hukuki tez içerisinde makul görünmekte ise de teknik yönden sakıncalıdır. Süregelen görüşmelerde ufukta çözümsüzlük, yani statünün devam etmesi söz konusu olduğu gibi bölünmüş iki devlet de sözkonusudur ki Rumların söylemleri farklı olmakla beraber hidrokarbon politikaları bu istikamettedir…"

"Yeni ülkelerle yeni gerilimler çıkabilir"

"Çözüm olması veya olmaması hallerinde Türkiye'nin Kıbrıs güneyinde sadece Rum-Yunan ikilisiyle değil de arama ruhsatı almış olan İtalya, Fransa, Kore ve daha birçok ülke ile gerilim politikası oluşabilecektir…"

"Mağusa doğusu ve kuzey sahilleri aranmalı"

"HalbukiMağusa doğusu ve kuzey sahilleri açığında yapılacak aramalar fazla gürültü getirmeyecek sahalar olup yapılacak bir keşif Kıbrıs Türklerinin elini güçleştirecektir. Bu gerçekleşirse karşı politika olarak 'Kıbrıslı Rumların da hakkı var ama hakları çözümden sonra verilecektir' denebilecektir.

Diğer bir husus da Türkiye'nin direk muhatap olmasıdır. Barbaros Hayrettin Paşa sismik gemisi yanı sıra donanmaya ait savaş gemileri gönderilmeseydi uluslararası tepkiler olmayabilirdi. Güney Kıbrıs'tan ruhsat almış olan Eni-Kogas, Total şirketlerinin aramaları İtalyan, Fransız, Kore savaş gemileri refakatinde olmuyor herhalde. Kısacası bölgeye bir şirket olarak savaş gemileri olmaksızın Türkiye Petrolleri gitmeliydi. Gemilerin gitmesi boy gösterisi ve tehdit anlamı taşır…"

Barbaros kararını veren iradeye haksızlık edilmemeli

"Güney Kıbrıs'ta olayları Güney Kıbrıs Rum yönetimi göğüslemektedir. Ne arama şirketleri ne de bu şirketlerin ait oldukları ülkeler konuya direk taraf görünümüne girmemektedirler. KKTC yönetimi Barbaros Hayrettin Paşagemisini 'biz gönderdik' diyebilmelidir. Tabii ki bunları söylerken kararları vermiş olan diplomatlara ve siyasetcilere de haksızlık etmemek gerekir. Muhakkak ki onları bu kararlara zorlayan nedenler olabilir."

"Kriz nereye varır"

Saner söz konusu krizin nereye varacağına ilişkin de bir analiz yaptı.

Saner şöyle konuştu; "Bu aşamada krizin giderilmesi ve eskisi gibi görüşmelere devam edilmesi beklenemez çünkü Anastasiyadis görüşmelerin devamı konusunda zaten isteksizdi. Rumlar adanın tümünde egemen olmak istemektedirler. Bir çözüme ulaşmak için Türk tarafının verdiği tavizleri istismar ederek daha da fazlasını elde edebilme yöntemlerini denemektedirler. Kuzey Kıbrıs'taki bazı 'çözüme muhtacız' sesleri de Kıbrıs Türklerinin elini zayıflatırken Rumlara güç vermektedir. Hidrokarbonlar üzerinde hakları olduğunu Kıbrıslı Türkler daha yeni anlamaya başlamışlardır…"

"Türkiye'nin geri adım atması beklenemez"

"Evet, Güney Kıbrıs'ın hidrokarbonları tek başlarına sahiplenip işletmesi uluslararası hukuka aykırıdır ve bunu yapmalarına fırsat verilmemelidir. Bu nedenle de olasılıkla Türkiye'nin de geri adım atması beklenemez. Geri adım Türkiyeyeprestij kaybettireceği gibi Güney Kıbrısın kuzeydeki deniz alanlarını da parsellemesine cesaret verecektir.

Taraflar uluslararası baskılar karşısında görüşmelere döneceklerse bu da iki tarafın da aramalara ara vermesi ile mümkün olabilecektir. Böylece Türkiye gemisini çekecek, Güney Kıbrıs adına faaliyet gösteren sirketler de faaliyetlerini durduracaklardır.

Belki batılı ülkelerin isteği doğrultusunda Kıbrıs görüşmelerinden bağımsız olarak Münhasır Ekonomik Bölge ve hidrokarbon haklarının paylaşılması da gündeme getirilebilir ki bu doğal gaz satışında zorlanan İsrail'i de rahatlatır…"

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.