İÇ HABERLER
okuma süresi: 14 dak.

Tasos Papadapulos, Rusya ve Annan Planı...

Tasos Papadapulos, Rusya ve Annan Planı...

24 Nisan 2004 Annan Planı referandumunun üzerinden 12 yıl geçti. Kıbrıs sorunun çözülmesinin tarihi olarak en yakın noktası olan o planın Kıbrıslı Türklerin yüzde 65'lik evet oyuna karşılık Kıbrıs Rumlarının yüzde 75 hayır oyu ile tarihin çöplüğüne gitmesine kadarki zaman ve sonrasında yaşananlar için çok şeyler yazıldı, çok şeyler çizildi.

Yayın Tarihi: 29/04/16 08:00
okuma süresi: 14 dak.
Tasos Papadapulos, Rusya ve Annan Planı...
A- A A+

Kıbrıs Postası - Ulaş Barış

Ardından 2008 yılında Talat-Hristofiyas ile tekrardan başlayan, Hristofiyas-Eroğlu ve Eroğlu-Anastasiadis dönemleri ile devam eden Kıbrıs müzakereleri şimdilerde Akıncı-Anastasiadis dönemini yaşıyor ancak hala daha sonuç alınmış değil.

Planın 12 yılı dolayısıyla, Güney'de yayımlanan İngilizce Cyprus Mail Gazetesinin geçtiğimiz Pazar günkü nüshasında, Demetris Papadopulos imzası ile çıkan bir makale, gerek geniş kapsamı gerekse de planın tarihsel analizi ile bugün unutulmaya yüz tutmuş bazı gerçeklere tekrardan ışık tutuyor.

Yazarın 'Tasos Papadapulos, Rusya ve Annan Planı' ismini taşıyan makalesinin bütünlüğünün bozulmaması için yorumsuz ve eklemelerde bulunmadan Kıbrıs Türk okuruna sunmayı bir görev bildiğimden, bu uzun makaleyi kelime kelime çevirmeyi daha uygun buldum.

Papadopulos'un ince eleyip sık dokuduğu ve tümünü belgelere dayandırdığı makalesini daha kolay okunur kılmak için 3 bölüm halinde yayınlamayı uygun bulduk.

Bugünkü ilk bölümde, Annan planının reddedilmesinde baş rolü oynayan zamanın AKEL Genel Sekreteri Dimitris Hristofiyas'ın eski Rusya ile olan duygusal ilişkisinin yanı sıra, Tasos Papadopulos ile yaptığı işbirliği ile ilgili ilk bölümünü yayınlıyoruz.

Giriş: AKEL ve Sovyet Etkisi…

"1960'tan 1990'lara kadar Kıbrıs'ın bir şekilde Sovyetler Birliği'nin etkisinde kaldığı, bunun Makarios ile başlayıp anti-batı propagandası içinde Komünist Partisi AKEL, DİKO ve Sosyalist EDEK işbirliği ile devam ettiği bir gerçektir. Ancak 1990 yılına gelindiğinde Sovyetlerin çökmesi ile birlikte bu durum birdenbire sekteye uğrar ve ardından da 1993 yılında Batı yanlısı Glafkos Klerides başkan seçilir.

Klerides'in başkanlığı, Moskova'nın Kıbrıs üzerinden hiç etkisinin olmadığı tek dönem olarak dikkat çeker. Bu dönemde (ve sonrasında yaşananlarda) Kıbrıs AB üyesi olacak, Bağlantısızlar Hareketinden çekilecek ve Batı yanlısı bir politika izlemeye başlayacaktır. Kıbrıs'ın 2004 yılında AB üyesi olmasında Klerides'in yanı sıra Yunan Başbakanı Kostas Simitis'in de büyük rolü olacaktır. Bu üyeliğin bölgede müthiş bir dizaynla yeni bir jeopolitik denge yaratacağı ortadadır. Ancak bu üyeliğin ortaya çıkardığı bir takım sorunlar vardır ve bu sorunların nasıl halledileceği üç başlık altında sıralanabilir:

1-Kıbrıs sorununun çözümü

2-Birleşik Kıbrıs'ın AB üyeliğine alınması

3-Türkiye'nin AB üyeliği müzakerelerine başlaması

Sorunların çözümünün bu üç başlıklı formülü ortaya konulduktan sonra plan uygulanmaya başlar.

Kıbrıs sorununun halli, Kıbrıs için Akdeniz'deki NATO etkinliği gibi bazı konuların çözümünü de beraberinde getirecek olması, planın sürdürülebilir durumda olduğuna delalettir. Bu konudaki bir diğer plan ise Türkiye'nin gerekli reformları sağladıktan sonra AB'ye üyeliğidir ancak bunun çok da uygulanabilir bir plan olmadığı ortadadır.

Ancak bu planın karşısında bir yerel bir de uluslararası engel vardır;

Bunlardan yerel olanı zamanın AKEL Genel Sekreteri Dimitris Hristofiyas; uluslararası olanı ise Sovyetlerin çökmesinden sonraki karışıkları atlatıp yeniden eski gücüne ulaşan Rusya'dır.

1988 yılında AKEL'in nerdeyse 40 yıllık lideri olan Ezekias Papayannu ölünce yerine Genel Sekreter olarak Hristofiyas seçilir.

Hristofiyas, AKEL'in komünist Sovyetler ile bağlantısının bir ürünü olup Moskova'da Komünist Partisi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Uluslararası Lenin Okulu) olarak bilinen bir yerden mezun, Sovyet ideolojisini tamamen hatmetmiş birisidir. Bu enstitünün diğer ünlü mezunlarından bazıları arasında Yunan İç Savaşı sırasında Yunan Komünist Partisinin efsane lideri olan Nikos Zakaridis ve Eski Doğu Almanya Lideri Erik Honeker gibi isimler de vardır.

1992 yılına gelindiğinde AKEL içinde, Sovyetlerin de çökmesine müteakip fraksiyonlar baş gösterir ve parti içinden kopmalar başlar. O dönemde kurulan partilerden birisi de ADİSOK'tur ancak kendilerini solda yeni bir alternatif olarak sunmayı başaramazlar. AKEL ise bunun aksine, bu kopmalardan etkilenmez. Hatta parti Sovyetlerin yıkılmasından sonra yaşanan depremden de sağ kurtulur ve seçimlerde oylarını artırmaya başlar. Bu dönemde tek darbeyi 1993'te Klerides'in seçilmesi sonrası yıllardır DİKO gibi partililerle yaptığı işbirliğinin ortadan kalkması olarak görülebilir zira Klerides bu bağlantıyı kesen adam olur.

Ancak Hristofiyas, Kıbrıs'ın AB üyeliği sürecinde en son safhaya geldiği 2000'li yılların başında DİKO ile kaybettiği bağlantıyı tekrar kuracaktır. Bu bağlantının sonucu olarak 2003 seçimlerinde DİKO adayı Tasos Papadopulos başkan seçilecektir.

Tüm bunların yaşanmasının ardında, Sovyetlerin yıkılmasından sonra tek küresel güç olduğunu iddia eden Amerika'nın karşısına çıkmaya hazırlanan Rusya'nın olduğu açıktır ve bunlar hiç de tesadüf değildir.

Kaldı ki Rusya, 1990'ların başında Yugoslavya'nın dağılış sürecinde kendi içinde parçalandığı için hiç müdahil olamamış, en sonunda ise yeni lider Putin'in çabaları ile ancak işin sonundaki Kosova'da gelişmelere müdahil olabilmiştir. Yeri gelmişken Putin eski bir KGB ajanıdır ve Rusya'nın eski gücüne kavuşması için çabalamaktadır.

2-Annan Plan

Daha önceden üzerinde anlaşılan 3 başlıklı çözüm planının kabul görmesinden sonra, 1999 yılında Denktaş-Klerides arasında görüşmeler başlar.

Bunun amacı, Kıbrıs'ın AB üyeliğinden önce çözüm ve Türkiye'nin AB sürecinin başlamasıdır. AB, buna, yani Kıbrıs'ın üyeliğinin yanı sıra içinde Türkiye'nin da olduğu daha büyük bir genişleme planına Aralık 2002'de Kopenhag'da karar verecektir.

Ondan önce Kasım 2002'de Türkiye'de beklenmedik bir şey olur ve AK Parti iktidarı ele geçirir.

Ve AK Parti hemen, geçmiş Türkiye hükümetlerinden farklı olarak Kıbrıs'ta çözümü, adanın bütün olarak AB'ye üye olmasını ve Türkiye'nin de AB üyeliğine kabul edilmesi yönünde politika izlemeye başlar.

Böylece 3 başlıklı planının gerçekleşmesi için tüm birleşenler teorik olarak bir araya gelmiş olur;

1-Kıbrıs'ın lideri tam bir Batı müttefikidir (Klerides)

2-Yunanistan'ın başında AB'ci bir başbakan vardır (Simitis)

3-Türkiye'nin başına 'çözümsüzlük çözümdür' politikasını reddeden bir başbakan vardır (Erdoğan)

4-Kıbrıs, AB'ye üye olmak üzeredir ve bu bütün Rum siyasi partiler arasında kabul görmüştür

5-Kuzeyde Kıbrıslı Türkler, çözümsüzlüğün sembolü olan liderlerine karşı gösterilere başlamıştır (Denktaş)

6-Ve son olarak AB, Türkiye'nin tam üyelik müzakerelerini başlatmaya hazırdır

Ancak bu tarihi fırsat durumu Şubat 2003 Kıbrıs seçimleri yaklaştıkça tehlike altına girmeye başlar zira AKEL, DİKO adayı, aşırı milliyetçi Tasos Papadopulos'u seçimlerde destekleme kararı almıştır.

Ondan önce Kasım 2002'de BM Genel Sekreteri Kofi Annan Kıbrıs'ta bir bütünlüklü çözüm planı açıkladığını duyurarak, Aralık 2002'de yapılacak Kopenhag Zirvesini işaret eder.

Bunun üzerine Yunan Başbakanı Simitis, Hristofiyas'ı planla ilgili rengini belli etmeye ve çözüm bulunan kadar Klerides'in görev süresinin uzatılması çağrısında bulunur ancak Hristofiyas bunu reddeder.

Ona göre, öncelik 'batılı emperyalistlerin istediği şekilde' Kıbrıs sorununun çözüm planı değil, partisinin DİKO ve EDEK ile yeniden birlikte işbirliği yapmasıdır.

Hatta Hristofiyas, sadece bu teklifi reddetmekle kalmaz ve BM Genel Sekreterini 'emperyalistlerin gerçek niyetlerini gizleyen birisi' olarak şeytanlaştırmaktan da geri durmaz.

Ondan da ötesi, Hristofiyas, planın sunulacağı yönünde açıklama geldikten sonra uluslararası toplumun önüne çıkarak "bırakın sunsunlar ki biz de güzel bir hayır çekelim" diye açıklamalarda bulunur. Yani plana hayır diyeceğini çoktan ortaya koymuştur.

Böylece Hristofiyas eski soğuk savaş dönemi politikalarına dönerek propagandaya başlar ve "kendi öz yurdumuzu AB üyeliği için satacak değiliz. Amerikan-İngiliz planlarına geçit vermeyiz" diye açıklamalar yapar.

Annan Planı 11 Kasım 2002'de sunulur. Plan, Kıbrıs'ın AB üyeliğinden önce adada çözümü öngörmektedir ancak Kıbrıslı Türk Lider Denktaş plan için işbirliği yapmayacağını açıklar. Daha yeni başa gelen Türk hükümeti ise Denktaş'a baskı yapacak güce henüz ulaşmamıştır.

Aralık 2002'de Kıbrıs'ın AB üyeliğine alınacağı Kopenhag'da karara bağlanır. (1 Mayıs 2004'te)

Kararda Kıbrıs'ın tümden alınacağı ancak Acquis Communiter'in adanın Kuzeyinde uygulanmasının 'çözüme kadar erteleneceği' de not edilir.

Şubat 2003'te Papadopulos AKEL'in de desteği ile cumhurbaşkanı seçilir. Bunun üzerine Annan, Mart 2003'te bir zirve çağırarak, Kıbrıs'ın üyeliğinden önce çözüm olması için girişim başlatır. Ancak Denktaş çözüm karşıtı tutumunu sürdürerek bu girişimi açmaza sürükler.

Bunun üzerine Papadopulos, Denktaş'ın bu tutumunu da bahane ederek 'çok üzgün olduğunu' ifade eder ve Kıbrıs'ın tam üyeliğinden önce Annan Planı vasıtasıyla bir çözüme ulaşmakta ısrar edeceğini açıklar.

Hatta bununla da kalmaz ve Annan'a 2003 sonunda bir mektup yazarak, 1 Mayıs 2004'ten önce Kıbrıs sorununun çözümü için 'girişimde' bulunmasını salık verir.

Ocak 2004'e gelindiğinde ise Annan, Erdoğan'ın da tam desteğiyle birlikte, planda anlaşılamayan yerlerin kendisi tarafından doldurularak tamamlanması için 'hakemlik' önerir ve bu öneri o güne kadar Denktaş'ın uzlaşmazlığı ile rahat hareket eden Papadopulos-Hristofiyas ikilisini paniğe sokar.

Annan 12 Şubat 2004'te Papadopulos ile Denktaş'ı New York'a davet ederek konular üzerinde anlaşmalarını, anlaşmazlıkların ise kendi tarafından doldurulacağını açıklar. Genel Sekreter, davete 'eğer daveti kabul ederseniz hakemliği de kabul edersiniz' notunu düşerek hem Denktaş hem de Papadopulos'u köşeye sıkıştırır ancak esas köşeye sıkışan Rum Liderdir.

Böylece Türk Hükümeti Denktaş'ın daveti kabul etmesi için bir formül ortaya atar. Buna göre;

1-Papadapulos-Denktaş Mart sonuna kadar Lefkoşa'da görüşecektir

2-Ardından Yunanistan ve Türkiye'nin de katılımıyla uzlaşılmaz konular üzerindeki sorunlar giderilecektir

3-Genel Sekreterin uzlaşılamayan konular üzerinde hakemliği olmayacaktır

4-Anlaşma ayrı ayrı referandumlarla halka sunulacak ve bu 1 Mayıs 2004'ten önce yapılacaktır

Formül Denktaş tarafından kabul edilirken, Papadopulos şok yaşayarak geri adım atacak ve plana muhalefet etmeye başlayacaktır.

Papadopulos'a göre, daha düne kadar 'Annan planı öldü ve gömüldü' diyen Denktaş'ın bu tutumu şüphelidir, planın Kıbrıslı Türklerin lehine olacağının göstergesidir.

3-Rusya ve Annan Planı

Kıbrıs'ın 2003'te AB üyeliğini garantilemesi, aslında çöken Sovyet rejiminin etkisinden tamamen çıktığını gösteriyordu. Ancak 2004 yılında, Kıbrıs, 1974'ten beri ilk kez çözüme giderken, Rusya'nın sahneye çıkması, bu kritik kavşakta bazı olumsuz gelişmelere müdahil olması gecikmez.

Şubat 2004'te, Rusya'nın o güne kadarki BM Daimi Temsilcisi olan Sergey Lavrov Dışişleri Bakanı olur. Kuşkusuz bu gelişme hiç de tesadüfi değildir. O tarihten önce BM'deki görevi sırasında Annan'a Kıbrıs konusunda duruşunu açıklaması çağrısı yapan yine aynı Lavrov'dur.

Bu gelişmeden sonra, Rusya, Annan Planına karşı ilk çıkışını Berlin'de bir konferansta konuşan Dışişleri Bakan Yardımcısı Vladimir Chizhov vasıtasıyla yapar. Chizov Kıbrıs konusundaki gelişmeleri 'tehlikeli' olarak niteler ve şu ifadeleri kullanır:

" 'Gordion'un Düğümünü' bir vuruşta kesmek, uzun vadede ortaya çıkacak olan sorunları görmezden gelmektir. Kıbrıs gibi kronik bir problemin çözümü hızlı olamaz…"

Arından da Lavrov'un 17 Mart 2004'teki-o an süren Papadopulos-Denktaş görüşmeleri sırasında- Moskova açıklaması gelir. Lavrov açıkça "Kıbrıslı Rumlar plana evet derse yanlış yaparlar. Rusya bu plana karşıdır, şüphelerimiz vardır" der.

Lavrov bu açıklamasının ertesi günü, Papadopulos ile bir telefon görüşmesi yapar. Bu görüşmenin ardından Rusya Dışişleri Bakanlığı da bir açıklama yaparak görüşmede iki tarafın "adada dış baskılar olmadan, her iki halkın kabul edeceği adil bir çözümü destekleme konusunda hemfikiriz" ifadelerini kullanır.

Böylece Papadopulos, işin seyrinin kendi istediği yöne gitmesi dışında bir de güçlü destekçi bulmuş olur.

Yarın: Rusya'nın vetosu ve planın ölümü…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.