Adana Lezzet Festivali'nin "lezzeti" damağımda kaldı

Kıbrıs Postası - Serhat İNCİRLİ

Çakıstes'in aynısını orada da gördüm... Bir tek, sarımsak, kekik tohumu, zeytinyağı yoktu... Adını sordum, "çakıstes" diyecek halleri yoktu... "Kırılmış yeşil zeytin" dediler...

Bumbarın aynısını da orada gördüm... Sordum, "mumbar" dediler...

Bici bici adını ilk kez işittim...

Neymiş bici bici?

Bizde, küçük çocuklara – bebeklere banyo yaptırmanın adı... Ama orada, bizim sulu muhallebinin karla yapılanı...

Cyprus XP Travel organizasyonuyla, bir grup Kıbrıslı geçtiğimiz hafta sonu birincisi düzenlenen 'Adana Lezzet Festivali'ne katıldık...

Adana yıllardır Rakı Festivali'ne ev sahipliği yapan bir kentti...

Rakı Festivali yasaklandı... Geçen sene...

Bu yıl ilk kez "Lezzet Festivali" diyerek, yeni bir festival hazırlandı...

Biraz festivali gezdik; biraz Adana'yı ve tabii ki az da Mersin civarını...

Üç dolu dolu gün yaşadık...

Festival, tam bir yemek panayırı...

Adana kebabı...
Analıkızlı çorba...
Şalgam suyu...
Şırdan...

Mumbar dolması...
İçli köfte...

Karakuş tatlısı...
Bici bici...

Alkol mü?

Alkol yok!

Ayrıca alkol, mesela rakı, marketlerde bizdekinin neredeyse üç katı fiyata satılıyor. Restoranlarda daha da pahalı...


Adana Büyükşehir Belediye Başkanı, yaptığı hizmetlerle öne çıkmaya çalışıyor...

Yemek Festivali'nde onu da gördük... Korumalar, danışmanlar; bir ordu insanla dolaşıyordu...

Kentin her yanında resimleri asılı... Resimlerin yanında, hizmetlerinden bahsediyor... MHP'li...

CHP'li ilçelerde eğer belediye başkanı CHP'liyse hemen anlıyorsunuz... Her yanda Atatürk posterleri...

Adana'nın bir yanı "eski", bir yanı "yeni"... Ama süper yeni... Hatta mega yeni...

Adana Film Festivali, Adana Portakal Çiçeği Festivali, Sabancı Uluslararası Tiyatro Festivali'ne Adana Lezzet Festivali eklenmiş...

Bir yanda "ultra modern" bir yaşam, öte yanda inanılmaz yoksulluk...

Bir yanda farklı – çağdaş kıyafetler satan dünya markası mağazaların bulunduğu dev alışveriş merkezleri, bir yanda "kara çarşaflı" kadınlar...

Bir yanda en lüksünden otomobiller... Öte yanda, aynı motosiklete binen iki çocuk iki yetişkin...


Meyvenin her türlüsü...

Yemyeşil, pırıl pırıl parklar...

Seyhan Nehri... Seyhan Gölü, barajı... Lüks tekneler ve gondollar...

Dev köprüler...

Muhteşem restoranlar...

Kebabın başkenti...

Bakırcılık, tahin helvası, lokumculuk, cezeryecilik, şalvar, kasket...

Kirli sokaklar; tertemiz caddeler...

Siyasi rekabet...

Türkiye...

Adana...

Daha önce de, "oradan" yazmıştık, Adana'nın bir "eski"si, bir de "yeni"si var...

Eski Adana ve Yeni Adana diyorlar.

Eskisinde Atatürk, İnönü, Enver Paşa gibi isimlerin verildiği caddeler, sokaklar...

Yenisinde Turgut Özal, Kenan Evren ve Süleyman Demirel caddeleri...

Bir yanda inanılmaz modern görüntülü insanlar; olağanüstü modern alışveriş merkezleri; "burası İsviçre mi kardeşim?" diye şaşkınlığa düşebileceğiniz mekanlar; ama öte yanda, kara çarşaflı kadınlar... Çok kirli sakallı, şalvarlı, ciddi anlamda ürkütücü erkek görüntüleri!!!

Son bir not... En çok ilgimi çeken ne miydi?

Çok şey vardı ama selvi ağacının taze kozalağından çıkarılan pekmez denedim... Bana en çok ilginç gelen buydu...

Yazının sonunda, bize muhteşem bir gezi yaşatan Cyprus XP Travel'e, Direktörü Zeki Ziya'ya ve grubumuzda yer alan herkese teşekkürler...