İÇ HABERLER
okuma süresi: 12 dak.

Hüseyin Alasya: Murat Kanatlı benden özür dilemeli

Hüseyin Alasya: Murat Kanatlı benden özür dilemeli

<STRONG>Haberdar Gazetesi köşe yazarı </STRONG>ve<STRONG> Mücahitler Derneği Basın Yayın Sorumlusu Hüseyin Alasya</STRONG>, <STRONG>'Can Sarvan'la Sabah Postası'</STRONG> programının bugünkü konuğuydu.

Yayın Tarihi: 17/05/10 15:42
okuma süresi: 12 dak.
Hüseyin Alasya: Murat Kanatlı benden özür dilemeli
A- A A+

'Murat Kanatlı benden özür dilemeli'
Soru üzerine Hüseyin Alasya, 11 Mayıs tarihli 'Provokasyonlara Dikkat' başlıklı köşe yazısında Selimiye Camisi'ne Yunan ve AB bayrağı asanın Yeni Kıbrıs Partisi (YKP) olduğuna dair bir suçlamada bulunmadığını, 1 Mayıs etkinlikleri çerçevesinde YKP'nin 'isyanımız işgale' pankartına atıfta bulunarak, bunun bir provokasyon olduğuna değindiğini kaydetti.

Alasya, 9 Mayıs'ta Haberdar Gazetesi manşetine çekilen ve Selimiye Camisi'ne Yunan ve AB bayrağı asıldığını kanıtlayan fotoğrafa ilişkin olarak yazısında, camiye Yunan ve AB bayrağı asılmasının da başka bir provokasyon olduğunu yazdığını belirtti.

Sarvan'ın bunu bazı Rum milliyetçilerinin yapmış olmasının çok daha yüksek ihtimal olduğunu anımsatması üzerine Alasya, Rumların da yapabileceğini ama bayrakların maddi çıkar karşılığında birilerine astırılmış olabileceğini de iddia etti. Sarvan'ın YKP ve diğer radikal sosyalist partilerin nerdeyse hiçbirinin, keza Baraka Kültür Merkezi'nin de AB ve UNDP'den para almadığını, ideolojik olarak bu tür yardımlara karşı olduklarını beyan ettiklerini, üstelik ilgili fotoğrafa bakıldığında bayrakların kolaylıkla bilgisayar ortamında yapılacak bir çalışmayla cami önüne asılmış gibi gösterilebileceğini belirtmesi üzerine Alasya, Yunan ve AB bayrağını YKP'nin astığı şeklinde bir iddiası olmadığının altını çizdi.

'İsyanımız işgale' pankartının düşünce özgürlüğü kapsamında el alınamayacağını iddia eden Hüseyin Alasya, Murat Kanatlı'nın Türkiye'de Hrant Dink'in öldürülmesi ve Madımak olayı ile benzerlik kurarak, herhangi bir şiddet olayı olması durumunda Hüseyin Alasya olarak kendisinin sorumlu tutacağını söylemesinin bir art niyet göstergesi olduğunu belirtti ve kendisini karanlık bir güce mensupmuş gibi sunan Murat Kanatlı'nın kendisinden özür dilemesini talep etti.

'YKP tabela partisidir'
YKP'yi bir tabela partisi olarak değerlendirdiklerini belirten Alasya, partinin ilçe örgütleri olmadığını, bir Genel Başkanları bile bulunmadığını, komünist düzenlerde olduğu gibi bir sekreterya ile yürütülen, kendi ya da belli kesimlerin düşüncelerinin sözcülüğünü yapmak için ülkedeki demokratik ortamdan faydalanarak, parti örgütlenmesi içerisindeymiş gibi düşüncelerini ifade edebildiklerini öne sürdü.

'İsyanımız işgale' pankartı konusunda YKP'ye sadece KTÖS'ün ve Baraka Kültür Merkezi'nin destek verdiğini hatırlatan Alasya, bu örgütlerin Elçilik önünde aynı 'artist'lerle halkın öfkesini kabartan eylemler yaptıklarını iddia etti. Hüseyin Alasya, BKP, YKP ve Baraka Kültür Derneği'nin politikalarına bakıldığına Rumların düşüncelerini ya Rumlardan önce Kuzey'de seslendirdiklerinin ya da Türkiye'nin 'işgalci' olduğu şeklindeki Rum tezlerinin ilk savunuculuğunu Kuzey'de yaptıklarının görüldüğünü ve bunun düşünce özgürlüğüne örnek olmadığını, tam tersine 'gaflet' ve 'ihanet'in örneği olduğunu da savundu.

Kıbrıs'ta karşı çıkılması gereken işgalin 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti'ni silah zoruyla işgal eden ve 47 yıldır elinde tutan Rum işgali olduğunu belirten Alasya, Murat Kanatlı ve anılan diğer parti temsilcilerine 'yürekleri varsa esas işgalcinin kim olduğunu söylemeleri' çağrısında bulundu. Mücahitler Derneği Basın Yayın Sorumlusu Alasya, bu tür provokasyonlar sonucunda halkın bir gün güvenlik güçlerinin bile engellemeyeceği şekilde tepki gösterebileceğini ve kendisinin iç çatışmayı kesinlikle istemeyen biri olarak yazısının sonunda bu tip provokasyonlara kimsenin çanak tutmaması uyarısında bulunduğunu belirtti.

'Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne ihanet ediyorlar'

Elçilik önüne kesik, kanlı kol atanların Rumlar değil, BKP, YKP, Baraka Kültür Merkezi ve KTÖS olduğunu vurgulayan Alasya, bir gün halkın sabrının taşarak, örgütlü olmadığı halde, o anda orada bulunan bir kişinin tepkisiyle hoş olmayan olayların gerçekleşebileceğini iddia etti. Alasya 'bu devletin nimetlerinden sonuna kadar faydalanmalarına karşın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin 'işgal' altında olduğunu savunanların düşüncelerinin ifade etmesi, düşünce özgürlüğü altında ele alınamaz', dedi.

Ülkü Ocakları ve Nizam-ı Alem Ocakları ile hayatı boyunca üyelik bazında hiçbir ilişkisi olmadığını, bu örgütlerin sadece isimlerini duyduğunu, yöneticilerinin kim olduklarını bile bilmediğini söyleyen Alasya, 15 yaşında silah altına girmiş ve bugünlere gelinmesinde fedakarlıklarda bulunan binlerce Mücahitten birisi olduğuna vurgu yaptı.

Demokratik olarak tepkilerini göstermekten çekinmeyeceklerini belirten Alasya, Murat Kanatlı ve bezeri şekilde düşünen kişilerle istedikleri zemin ve ortamda tartışmaya hazır olduklarını ifade ederek, bu kişilerin 'Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin varlığına karşı ihanet içinde oldukları'nı yineledi.

Soru üzerine YKP'nin taşıdğı pankartın ve desteklediği eylemlerin halkı tahrik edici nitelilkte olması nedeniyle Türkiye'deki gergin ortamların benzerinin burada yaşanmasını elbette istemediklerine, kimsenin kesinlikle canına kastedilmesini tasvip etmeyeceklerine vurgu yapan Alasya, fakat bu tür tahriklere devam edilmesi durumunda olabileceklerden aynı kişilerin sorumlu olacağını savundu.

'Türk askeri YKP'nin de güvenliğini sağlıyor'

Türk askerinin sadece dış güvenlikten değil, iç güvenlikten de sorumlu olduğunu ve bu iç güvenliğin sağladığı güvence nedeniyle bu tür çirkin eylemlerin yapılabildiğini ifade eden Alasya, '1960 Zürih-Londra Anlaşmaları kapsamında, Garanti ve İttifak Anlaşması çerçevesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Türk Silahları Kuvvetleri bulunmaktadır. İlginçtir dünyanın hiçbir ülkesinde Yunanistan da dahil olmak üzere Türkiye'nin buradaki askeri varlığı bir 'işgal gücü' olarak tanımlanmamıştır. Sadece dönem dönem iyi niyet göstergesi olarak Türk askerini çekme talepleri gelmektedir. Türk askerini 'işgalci' olarak tanımlayanlar KTÖS Genel Sekreteri, YKP, BKP ve Baraka Kültür Merkezi'dir, bir de Rum yönetimidir' dedi. Sarvan'ın Baraka Kültür Merkezi'nin Türkiye'yi 'işgalci' olarak görmediğini belirttiğini ama Türkiye'yi 'işgalci' olarak addedenlere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ni de eklemek gerektiğine işaret etmesi üzerine Alasya, Avrupa'nın bir Hristiyan kulübü olarak yanlı olduğunu sözlerine ekledi.

Sarvan'ın YKP'nin 'marjinal' bir parti olarak addedilmesine rağmen pankartlarının neden bu kadar sorun olarak görüldüğünü sorması ve Kıbrıs Türk halkının kolaylıkla tahrik olacak bir halk olarak değerlendirilmediğini belirtmesi üzerine Alasya, burada bir diğer amacın mazlum rolü oynayarak, dış bağlantılardan destek almak olduğunu ileri sürerek, YKP'nin boykot kolaycılığına kaçmayarak seçimlere girdiği takdirde görüşlerinin halk tarafından benimsenmediğinin ortaya çıkacağını savundu.

Bu tür provokasyonların dışarıdan siyasi veya ekonomik rant peşinde koşanların işi olduğunu ileri süren Alasya, demokratik mücadele verilecekse bu örgütlerin Meclis'e girerek mücadelelerini vermesi gerektiği şekilinde görüş belirtti.

2. Cumhurbaşkanı Talat'ın arkasından 'isyanımız işgale' pankartını açarak YKP'nin Talat'ı ve 1 Mayıs yürüyüşüne katılan diğer liderleri de provokasyonuna alet ettiğini savunan Alasya, bu tür pankart ve eylemlerin düşünce özgürlüğü olamayacağını ve Avrupa'da bile bu kadar özgürlük olmadığını iddia etti. Sarvan'ın Avrupa ve Türkiye'den örnekler vererek, bu tür özgürlüklerin tanındığı diğer ülkelerdeki örnekler dikkate alınınca 'işgalimiz isyana' pankartının bu durumda düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceğini sorması üzerine Alasya, meselenin bu olmadığını, 'bu devletin nimetlerinden faydalanan kişilerin Rumun sözcülüğünü yaparak, devlete ihanet etmemesi gereği'ni savundu.

'Mücahitler Derneği çatışmacı değil, uzlaşıcıdır'

Sarvan'ın Türkiye ve Güney Kıbrıs'ın tarihinde iç savaşlar olduğunu, Güney'de son Appollona- APOEL maçı sonrasında 4 bin Rumun birbirlerine kazmalarla saldırdığı bir ortam bulunduğunu hatırlatarak, Kuzey Kıbrıs'ta demokrasi geleneğinin aksine uzlaşma üzerine kurulduğunu belirtmesi üzerine, Güney Kıbrıs'ta yoğun bir şiddet ve şovenizm yaşandığını buna karşılık Kuzey Kıbrıs'ta vatanseverliğin bir kafatasçılık zihniyeti ile yürütülmediğine işaret eden Alasya, Rum tarafında Kıbrıslı Türklere saldırılar olduğunu vurguladı.

Güney'de Türklere yönelik saldırılar karşısında bugüne dek Kuzey'e geçen hiçbir Ruma saldırıda bulunulmadığını belirten Hüseyin Alasya, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin demokrasi geleneği açısından siyasi görüş farklılıklarının ifadesine olanak tanıyan bir ülke olduğunu ve bunun korunması gereğine katıldığını belirtti.

Alasya, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kimliğine sahip olanlardan kendilerine sadakat değil, bu devlete sadakat göstermelerini beklediklerini ve bu tür tartışmaları bir demokrasi ve uzlaşı kültürü içerisinde halletmek istediklerini ifade etti. İdeolojik faklılıkların olmadığı ülkelerde demokrasiden değil, dikta rejiminden bahsedileceğini vurgulayan Alasya, sadece halkın birlik ve beraberliğini bozacak şekilde politika yapılmasına karşı olduklarına vurgu yaptı.

Sarvan'ın bir kere bazı pankartların taşınamayacağı savunulduğunda, bazı köşe yazarlarının yazı yazamayacağı, bazı program yapımcılarının program içeriklerine karışılabileceği bir statüko ortamının yükseleceği ve anti- demokratik eğilimin güçleneceği bir ülkede yaşanacağı şeklinde eleştiriler olduğunu belirtmesine cevaben Alasya, bir kişi ya da grubun görüşlerini ifade ederken bir başka grubun görüş ve değerlerine hakaret etmemesi gerektiğini ama iç tartışmalarda uzlaşı kültürünün geliştirilmesine elbette katıldığını ifade etti.

Soykırım yaşayan Kıbrıs Türkü'nün her zaman affedici ve uzlaşıcı olduğunu söyleyen Alasya, geçmişte yaşanan sıkıntıları yeni kuşaklarla anlatma çabası içinde olan Mücahitler Derneği'nin çatışma kültüründen yana bir dernek olmadığı için Türk Mukavemet Teşkilatı'nın iptal edilerek, 1976 yılında Güvenlik Kuvvetleri kurulduktan sonra eski düzenin dağıtıldığını anımsattı ve Mücahitler Derneği'nin uzlaşmacı bir dernek olduğunu fakat Rum tarafında EOKA'nın, 1974'te EOAK-B olduğunu ve şu anda Hrisi Avgi olarak devam ettiğini, şiddet ve şovenizmden yana olmayı sürdürdüğünü hatırlattı.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.