TÜRKİYE
okuma süresi: 8 dak.

Gül: "Türkiye'nin stratejik hedefi AB'dir"

Gül: "Türkiye'nin stratejik hedefi AB'dir"

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,İsveç'in Svenska Dagbladet gazetesine verdiği mülakatta Türkiye'nin stratejik hedefi AB'dir dedi.Gül'ün gazeteye verdiği mülakat şöyle:

Yayın Tarihi: 13/03/13 08:20
okuma süresi: 8 dak.
Gül: "Türkiye'nin stratejik hedefi AB'dir"
A- A A+

Türkiye ve İsveç'in 1600'lü yıllardan bu yana ikili ilişkileri bulunmaktadır. Buna rağmen Türk Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün yapacağı Stokholm ziyareti, ilk kez bir Türk Devlet Başkanı'nın İsveç'i ziyareti olacak. Svenska Dagbladet gazetesi, kendisi ile Ankara'da Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda görüştü.

SORU: İsveç ziyareti kapsamında Cumhurbaşkanı'nın ne tür beklentileri bulunuyor?

GÜL: Ülkelerimiz arasındaki dostluk bağlarının uzun bir geçmişi bulunmaktadır. İsveç Kraliyet çiftinin, 2006 yılında Türkiye'yi ziyaret etmesi nedeniyle bu bir iadeiziyaret olacak. Amaç, özellikle siyasi ve ekonomik alanlar olmak üzere bağlarımızı güçlendirmek. Stratejik iş birliği konusunda bir anlaşma imzalanacak. Heyette Türk sanayi dünyasından 100'den fazla kişi bulunuyor. İki ülke arasındaki ticaret ve yatırımları güçlendirmek amacıyla bir iş birliği forumu düzenlenecek.

SORU: Türkiye'de büyük değişiklikler yapılmış olmasına rağmen AB üyeliği kapsamında diğer aday ülkeler, sizi arkada bıraktı. Türkiye'nin AB'ye üye olacağını düşünüyor musunuz?

GÜL: Türkiye'nin bir Avrupa ülkesi olduğunun altını çizmek isterim. İsveç ile 1600'lü yıllardan bu yana ilişkilerimizin olması bunun bir kanıtıdır. Ayrıca Türkiye, OSSE, Avrupa Konseyi, kültürel ve spor örgütlerinin kurulmasında yer almış veya örgütlerin üyesi olmuştur. Tek farkımız Avrupa ülkelerinin Hristiyan çoğunluğu varken bizim çoğunlukla Müslüman nüfusumuzun olmasıdır. Bunun dışında ortak değerlerimiz, demokrasi, serbest piyasa ekonomisi ve insan haklarına saygı gibi aynı amaçlar doğrultusunda çaba sarf etmekteyiz. Avrupa Birliği bizim stratejik amacımızdır. AB ile tam üyeliğe yönelik müzakerelerimiz, ne yazık ki yavaş ilerlemektedir. Bazı üye ülkeler, siyasi bahaneler ileri sürerek süreci frenlemek istemektedir. Ancak yakında bunların üstesinden geleceğimize inanıyorum.

SORU: Türkiye'nin AB'ye üye olabilmesi için fazla büyük veya fazla fakir olduğunu düşünenlere neler söylemek istersiniz?

GÜL: AB'nin 20, 40 veya 60 yıl sonra nasıl olacağını göz önünde bulundurarak geleceğe yönelik düşünmemiz gerekmektedir. Türkiye, AB'nin küresel aktör olarak güçlenmesi ile değişken dünyadaki yükünü paylaşması konusunda, kuvvetli bir yardım unsuru olabilir. Türk ekonomisi, AB için bir kaynaktır. AB'nin en büyük altıncı ekonomisiyiz. Merrill Lynch gibi finansal kurumlara göre Türkiye, 2050 yılında Avrupa'nın en büyük ekonomisi hâline gelecek. Ekonomik büyümede Avrupa'nın en önde gelen ekonomisine sahibiz. Türkiye, geçmişte olduğu gibi değil, bugünden veya yarından yola çıkarak değerlendirilmelidir.

SORU: Terörle Mücadele Yasası kapsamında, Türkiye'de binlerce kişi, şiddet olaylarından dolayı suçlanmamalarına rağmen birkaç yıldır hapishanelerde tutuklu bulunuyor. Gazeteciler gibi birçok kişi, Türklüğü aşağılamayı yasaklayan 301. maddeden dolayı tutuklu bulunuyor. Bu yasalar ile yargı sisteminin bu tür süreçleri ele alış şekli hakkında neler düşünüyorsunuz?

GÜL: Hükûmet reformlara odaklanmıştır. İktidara geldiğimizden bu yana, siyasi ve ekonomik birçok reformlar yaptık. Bunları yapmaya devam edeceğiz. Cumhuriyetimiz, silahlı terör gruplarıyla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu nedenle antiterör yasamız bulunmaktadır. Ancak bana göre bazı kriterlerin yasal anlamda gözden geçirilmesi gerekli. Demokratik gelişmemize gölge düşüren bazı adli uygulamalar mevcut. Hükûmet, 3. Reform Paketi'ni başlattı ve 4. Reform Paketi üzerinde çalışmalar yapılıyor.

SORU: Türkiye, üç askerî darbe ve bir "post modern darbe" yaşadı. 2007 yılında ordunun generalleri, sizin Cumhurbaşkanı olmanızı engellemeye çalıştı. O zaman eşinizin başörtü takması, Cumhuriyetin laik sistemine bir tehdit olarak nitelendirildi. Bu dramatik gelişme kapsamında siz ve eşiniz ne tür sonuçlar elde ettiniz?

GÜL: Herkes geçmişte neler olduğunu biliyor. Olgunluk ve kararlılıkla bunların üstesinden geldik. Ben de eşim de üstümüze düşen görevleri yerine getirmek için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Türkiye'nin demokratik standardı güçlenmiştir. Başörtüsü takmak, kişisel bir karardır. Bunun arkasında ne bir ideoloji, ne de örgütlenmiş bir hareket vardır. Daha önceleri bu, bir tehdit olarak algılanıyordu ancak artık bu, böyle değil.

SORU: Türk istihbarat servisi, yılbaşından bu yana ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Kürt PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşmelerde bulunuyor. 30 yıldır süren ve neredeyse 40 bin insanın ölümüyle sonuçlanan bu sorunu, barışçıl yollarla çözmek mümkün mü?

GÜL: Hak elde etmek için şiddet ve terör saldırılarına başvurma dönemi sona erdi. Herkes bunun sonuç vermeyeceğinin bilincinde. O nedenle yeni bir süreç başladı. Bu ülkede herkesin barış ve refah içinde yaşamasını sağlamak için bunun en iyi şekilde sona ermesi gerektiği herkes tarafından bilinmektedir. Bu sürece yönelik taahhütlerimizde samimiyiz. Ancak sadece zaman içerisinde sonuçları görmek mümkün olacak.

SORU: Geçtiğimiz günlerde Paris'te üç PKK'lı kadın öldürüldü. Barış sürecini sabote etme girişimlerine karşı durabilir misiniz?

GÜL: Birincisi, Türk Devleti'nin bu cinayetlerle hiçbir bağlantısı yok. İkincisi, toplumumuzun geniş bir çoğunluğu, bu sürecin başarılı bir şekilde sona ermesini istiyor. Bunu destekliyorlar. Öncelikle onların (PKK) silahı bırakmak için ne tür girişimlerde bulunduklarını görmemiz gerekiyor. Silahlı grup ve bireylerin Türk topraklarını terk etmesi ve yasa dışı bütün faaliyetlerin sona ermesi gereklidir.

SORU: Devlet, bu çerçevede neler yapabilir?

GÜL: Devlet, demokratik standardını yükseltmiştir ve bu devam edecektir. Avrupa'nın çoğu demokratik ülkesinde olduğu gibi burada da aynı gelişme meydana gelecektir. Anayasa'ya uygun, yasal ve kültürel değişiklikler oluşacaktır. Türkiye Cumhuriyeti'nin toprak bütünlüğünü tehlikeye atmadan, demokratik seviyemizi yükseltmek için adımlar atacağız.

SORU: Bir milyon Suriyeli, komşu ülkelere kaçtı. Türkiye'nin, "insani koridor" oluşturmak veya NATO'nun harekete geçmesini istemek gibi Suriye'deki gelişmelere müdahale etmek zorunda kalma durumu olabilir mi?

GÜL: Türkiye, Suriye ile savaş içinde değil. Sorun, Suriye iktidarı ile kendi halkı arasında. Suriye iktidarı, kendi halkını harap ediyor. Bu, Türkiye'nin değil, dünya kamuoyunun sorunudur. Ne yapılacaksa bunun birlikte yapılması gereklidir.

SORU: Suudi Arabistan, dış dünyanın Suriye muhalefetini silahlandırmasını istiyor. Bu konuda Türkiye ne düşünüyor?

GÜL: Türkiye'de mülteci kamplarında 180 bin Suriyeli bulunuyor, şehirlerimizde ise 100 bin Suriyeli yaşıyor. Suriye'de akrabaları bulunan ve geldikleri şehirlerde çok ciddi insani sorunlar yaşayan kişiler mevcut. Başka bir deyişle biz, insani sorunlara odaklanıyoruz.

ABHaber

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.