İNGİLTERE
okuma süresi: 12 dak.

İlker Kılıç yazdı: "Sandığa neden gidilmelidir?"

İlker Kılıç yazdı: "Sandığa neden gidilmelidir?"

CTP Londra Dayanışma Derneği Eski Başkanı İlker Kılıç, Kıbrıslı Türkleri Avrupa Parlamentosu Milletvekilliği seçimi için sandığa gitmeye çağırarak, neden sandığa gidilmesi konusunda bilgi verdi. İlker Kılıç'ın yazısının tam metni şöyle:

Yayın Tarihi: 14/05/14 07:30
okuma süresi: 12 dak.
İlker Kılıç yazdı: "Sandığa neden gidilmelidir?"
A- A A+

"Çöpü halı altına süpürmekle mekân temizlenmez

Avrupa Birliği 500 milyonluk nüfusu ile Batı'nın birinci Dünyanın ise, Hindistan'dan sonra, ikinci büyük "kapitalist" demokrasisidir. 22 Mayıs – 25 Mayıs tarihlerinde 28 AB üyesi ülkede secimler yapılacak ve ilk kez Lozan Antlaşması uyarınca 751 parlamenter seçilecektir. Kıbrıs'ın payı altıdır. Diğer bir ilk de KKTC sınırları içerisinde yasayan Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı Kıbrıslı Türklere de nihayet seçme ve seçilme haklarının AB ve KC tarafından teslim edilmiş olmasıdır. Yaklaşık 60,000 kadar oya sahip (1) Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı Kıbrıslı Türk de artık bu demokrasinin bir parçasıdırlar. Altı parlamenter koltuk için yarışacak 61 adayın 5'i Kıbrıslı Türk'tür. Ölçütü ne olursa olsun Kıbrıslı Türklerin bu seçime katılımı gerçekleşiyor.

Satranç masasında en küçük bir hamle bile olumlu veya olumsuz sonuçlara yol acar. Kıbrıslı Türklere verilen bu yeni hak ve statü de siyasi bir hamle niteliğindedir. Kıbrıslı Türkler aynı zamanda KKTC vatandaşıdırlar. Ama KKTC vatandaşları sadece Kıbrıslı Türklerden oluşmamaktadır. KKTC seçim sonuçlarına göre yaklaşık 300,000 civarındaki vatandaşın üçte iki kadarı Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı değillerdir. Avrupa Birliği Lozan Antlaşması altında sadece Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlarına (Avrupa Vatandaşları) tanıdığı bu hak ve statü KKTC vatandaşları arasında ister istemez, "de-fakta" bir farklılaşma ve iki statü yaratmaktadır; Avrupa vatandaşı olan KKTC vatandaşları ve Avrupa vatandaşı olmayan KKTC vatandaşları. Bu farklı statünün oluşmasında ne Kıbrıslı Türklerin, ne KKTC'nin, ne Avrupa Birliği ne de Kıbrıs Cumhuriyetinin herhangi bir seçeneği yoktur. Satrançtaki "mat" hali gibi bir durumdur.

Avrupa Vatandaşı Kıbrıslı Türkler ister aday olsunlar veya olmasınlar, ister seçilsinler veya seçilmesinler, hatta ister oy kullansınlar veya kullanmasınlar, kendilerine tanınan bu hak ve statü mevcut statükoyu bir nebze de olsa değiştirmiştir ve çözüm sureci ile ilişkilendirildiğinde daha da değiştirecek potansiyele sahiptir. KKTC yapısı içerisinde bir farklılaşmaya, AB yapısı içinde ise bir katılıma yol açan bu değişim karsısında sandığa gidip gitmeme konusunda siyasi erk'te ve medyada bir suskunluk, hatta Barış'tan yana güçler arasında bile bir çekingenlik ve kararsızlık vardır. Bu yazının amacı sandığa gidilmesini teşvik etmektir.

Neden sandığa gidilmelidir?

Tarihi olarak Kıbrıs'ta statükocular özellikle 1977-1979 Doruk Antlaşmaları temelinde iki toplumlu bir çözümü engellemek için iki toplumdan en az birini ortadan kaldırmayı en etkin yol olarak seçmişlerdir. KKTC'nin kurulusu ve yapısı icabı 1983 den buyana Kıbrıslı Türklerin toplumsal varlığı KKTC olgusu içerisinde eritilirken Kıbrıs Cumhuriyetini sahiplenen Kıbrıslı Rumlar da kendilerini toplum düzeyinden devlet halkı statüsüne dönüştürmüşlerdir. Gerek BM kararlarının (Rest. 1251) gerekse Anastasiadis - Eroğlu beyannamesinin (Madde 3) iki-toplumlu federasyon için öngördüğü Kıbrıslı Türk Toplumu bugünkü fiili yapıda (statükoda) yoktur. İki toplum olmadan iki-toplumlu çözüm nasıl olur? Eğer tüm taraflar ve aktörler iki-toplumlu bir çözümde samimi iseler, her şeyden önce iki toplumun varligini tespit ve teyit etmeleri gerekir. Yoksa iki toplum bir çözümle birlikte yeniden yaratılacaksa bu toplumların kimlerden ve nasıl oluşacağı da bugüne dek izah edilmiş değildir.

Anastasiadis-Eroğlu beyannamesi bu konuya açıklık getiriyor mahiyettedir. Madde 3 altında, tek egemenlik gücünün Kıbrıslı Rumlardan ve Kıbrıslı Türklerden eşit ölçüde kaynaklanacağını ve dolayısıyla Birleşik Kıbrıs vatandaşlarının bu Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler olacağını soyluyor. Ayni maddede oluşturucu devletler (constituent states) vatandaşlığı konusuna da açıklık getiriliyor ve federal devlet vatandaşı olan Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin ayni zamanda ya Kıbrıs Rum oluşturucu devleti veya Kıbrıs Türk oluşturucu devleti vatandaşı olacaklarını teslim ediyor. Dolayısıyla her bir oluşturucu devlet vatandaşları genellikle ayni toplum fertlerinden oluşacak ve iki toplumsal varlık yeniden teessüs edecektir.

Anastasiadis-Eroğlu on anlaşması tek vatandaşlığı ve bu tek vatandaşlığın Kıbrıslı Rumlardan ve Kıbrıslı Türklerden oluşacağını gayet acık ve net bicimde tanımlamaktadır (2) . Burada söz edilen Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk'ten bugün Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olan ve/veya vatandaş olmaya hak kazanan, bireysel bazda, Kıbrıslı Türklerden ve Kıbrıslı Rumlardan başkası kastedilmiş olamaz. Kurulacak federal devlet vatandaşlığında ne KKTC vatandaşlarının tümüne, ne yerleşiklere ne de Annan Planı ve sonrasında düşünülen 40,000-50,000 civarında bir kontenjana yer ayrılmış değildir.

25 Mayıs seçimine katılma hakki olanlar da Kıbrıs Cumhuriyeti ve Avrupa vatandaşı olan ayni Kıbrıslı Rumlar ve ayni Kıbrıslı Türklerdir. Eroğlu ve Anastasiadis 'in öngördükleri olası bir birleşik Kıbrıs'ta da tek egemenliğin yaratıcı kaynağı ve vatandaşı olacak Kıbrıslı Türklerin var olduğunu ve bu varlığın aktif bicimde çözüme hazir ve istekli olduğunu göstermek sadece çözümden yana değil Barış'tan yana olmanın da önemli bir katılımcılığı ve göstergesidir. Sadece bu nedenden dolayı ve bu amaçla sandığa gidilmesi herkesin ama özellikle Kıbrıslı Türklerin yararınadır.

Sandığa gidilmemesi konusunda ilgi çekici suskunluk

Yakın geçmişe kadar siyasi erk Kıbrıslı Türklere Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığını terk etmeleri, ellerindeki pasaport ve kimlik kartlarını Türk yönetimine teslim etmeleri konusunda defalarca çağrıda bulunmuş, ikaz hatta ceza-i müeyyide ile tehdit etmişlerdi. Halk itaat ve itibar etmediği için o çağrı ve kampanyalar tamamen başarısızlıkla kapanmıştı. Simdi, KKTC vatandaşı Kıbrıslı Türklerin, Türk Tarafının tanımadığı Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı statüsü ile AB Parlamenter seçimlerine katılımı karşısında siyasi erk'in, siyasi partilerin ve siyasi medyanın suskunluğu ilgi çekicidir. Bugüne dek herhangi bir otoriteden boykot dâhil olumsuz veya olumlu resmi bir çağrı veya yönlendirme yapılmış değildir.

AB Parlamenter seçimleri konusunda Türk Tarafının uzun bir sureden beri izlemekte olduğu siyaseti bazı küçük vurgu farkları olsa da KKTC içerisinde bir uzlaşma yaratmisti. Ana siyaset; Türk Tarafının katılımı kapsamlı bir çözümden sonra olmalı ve kapsamlı bir çözüme kadar Türk Tarafına AB Parlamentosunda gözlemci statüsü verilmelidir. Tali siyaset ise; kapsamlı çözümden önce katilim olacaksa Kıbrıs'a ayrılan toplam 6 parlamenterden ikisini seçme hakkının Türk Tarafına verilmesi ve seçme ve seçilme hakkinin bütün KKTC vatandaşlarına tanınması ve seçimlerin, AB denetimi altında olsa da, KKTC sınırları içerisinde yapılmasıdır.

25 Mayısta yapılacak AB Parlamenter seçimlerinde Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı Kıbrıslı Türklere seçme ve seçilme hakkinin teslim edilmesiyle KKTC'nin savunduğu hem ana siyasetin hem de tali siyasetin AB tarafından itibar görmediği ve bundan böyle üzerinde ısrar edilemeyeceği ve bir anlam taşımadığı noktalanmistir. Bu durumda yeni bir siyaset üretilene kadar Türk Tarafının bu konudaki ve özellikle sandığa gidilmemesi konusundaki suskunluğu anlaşılırdır.

Sandığa gidilmesi konusunda çekingenlik

Kıbrıs'ta barış ve çözüm isteyen saflar içerisinde sandığa gitmek konusunda bir çekingenlik olmadığı söylenemez. Bunun iki ana nedeni veya gerekçesi olabilir. Birincisi Avrupa Vatandaşı olan KKTC vatandaşları ile Avrupa vatandaşı olmayan KKTC vatandaşları arasındaki farklılaşmanın ayırımcılık olarak algılanacağı endişesi. İkincisi ise birinciden dolay siyasi erk tarafından mimlenme, ötekileştirilme, suçlanma ve hatta ceza-i müeyyideye tabi tutulma endişesi.

Anastasiadis - Eroğlu beyannamesinin 1. maddesi ; "Mevcut durum (statüko) kabul edilir değildir ve sürdürülmesi Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin zararınadır" diyor. Önceki BM kararlarında da öngörüldüğü gibi, mevcut statükonun yıkılması ve iki-toplumlu, iki bölgeli politik eşitliğe dayalı bir federasyonla değiştirilmesi isteniyor. Bu ön anlaşmanın altına imzasını atan Sayın Eroğlu mutlaka bunun sadece Kıbrıslı Türklerin değil tüm KKTC vatandaşlarının çıkarına olacağını da duşunmuş ve kaale almıştır. AB vatandaşı olmayan KKTC vatandaşlarının da çıkarına olacak bir çözüm için Kıbrıslı Türklerin toplumsal varlığına ihtiyaç duyuluyorsa ve bu KKTC vatandaşları arasında bir farklılaşma yaratsa da o farklılaşma ortak çıkarlar için kabul edilmeli ve özellikle Avrupa vatandaşı olmayan KKTC vatandaşları tarafından da desteklenmelidir. Yoksa uluslararası alanda varlığı tespit ve tescil edilen bu farklılaşmanın KKTC içerisinde saklanması veya baskı ile yok edilmeye çalışılması statükonun devamını sağlar ve çözümün onunu kapar.

KKTC de siyasi Erk'in ve aktörlerinin AB secimi konusundaki suskunluğu biraz da Avrupa Birliğine ve prensiplerine karsı durmak çekingenliğindendir. AB'den yana siyaset ve duruş sergileyen siyasi Erk'in ve siyasetçilerin AB kararlarına karsı çıkması veya uygulamalarını engellemeye çalışması başarılı olamayacağı gibi bu yola yönelenlerin AB nezdindeki siyasi itibar ve kabulleri de önemli zarar görebilir.

Sandıktaki oyumla ben de varım

AB parlamenter seçimleri Avrupa çapında en az ilgi gören seçimlerden birisi olagelmiştir. 2009 seçimlerinde AB de ortalama katilim 43%, Kıbrıs'ta 60%. 25 Mayısta yapılacak secimde Kıbrıslı Türklerin katilim oranı belki de bu rakamların epey altında olacaktır. Ama Kıbrıs'taki secime Kıbrıslı Türklerin katılımının anlamı ve önemi oy miktarının dışında bir toplumun varlığı ve onuru ile ilgilidir. 1963 den beri hep yok edilme tehlikesi ile boğuşan Kıbrıs Türk toplumu, nihayet 50 yıl sonra AB vatandaşı statüsü ile KKTC içerisinde varlığı tespit ve teyit edilmiştir. Bu varlık, Anastasiadis-Eroğlu on anlaşması uyarınca (madde 3) olası iki-toplumlu bir çözümün bir kanadını teşkil edecektir. Kıbrıslı Türklerin sadece AB parlamenter seçimlerine katılma hak ve statüsü çok da büyük bir anlam taşımasa da bu hak ve statü barış ve çözüm sureci, olası bir anlaşma ve referandum ile ilişkilendirildiğinde Kıbrıs Türk toplumunun Avrupa Birliği içerisinde varligini sürdürebilmek için tarihi bir dönüm noktasıdır. Kıbrıslı Türk bu tarihi noktayı yakalayıp sandıktaki oyumla ben de varım diyebilmelidir."

İlker KILIC - Londra 09.05.2014

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.