SAĞLIK
okuma süresi: 8 dak.

Diabetik Retinopatide ve Lazer Tedavisi

Diabetik Retinopatide ve Lazer Tedavisi

Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Füsun Uzunoğlu, Diabetik retinopati ( şekere bağlı göz hastalığı), tüm dünyada körlük nedenleri arasında birinci sırada yer almakta olduğunu söyledi.

Yayın Tarihi: 20/10/14 10:06
okuma süresi: 8 dak.
Diabetik Retinopatide ve Lazer Tedavisi
A- A A+

Yakın Doğu Üniversitesi Basın ve Halkla ilişkiler Dairesi Müdürlüğü'ne açıklamalarda bulunan Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Füsun Uzunoğlu, Şekere bağlı retina hastalığı , Diabetik retinopatide lazer tedavisi, Şeker hastalarında katarakt ve göz tansiyonu'nu Diabetik Retinopatide (Şekere bağlı göz hastalığı) ve Lazer Tedavisi başlığı altında anlattı.

Dr. Füsun Uzunoğlu şöyle devam etti; Diabete bağlı olan görme kaybı, günümüzde önlenebilir körlükler arasında yer almaktadır. Tedavide başarı oranı % 80'ler civarındadır. Buna rağmen bu konudaki bilinç eksikliği nedeniyle göz muayenelerinin ertelenmesi, göz doktoruna ancak görme kaybedilince başvurulması, tedavideki gecikmeler ve takipteki düzensizlikler görme kayıplarına neden olmaktadır.

Diabet -ya da halk arasın­daki adıyla şeker hastalığı ise- Birleşmiş Milletler tarafından tüm dünyada birinci derecede mücadele edilmesi gereken sağlık sorunu olarak belirlenmiş, hatta Dünya sağlık örgütü hastalığı yeni bir salgın hastalık olarak belirlemiştir.

Yurdumuzda diabet sıklığı, akraba evliliklerinin de hala yaygın olması nedeniyle dünya ortalamasının üzerindedir. 2 milyon 400 bin gizli şeker hastasıyla birlikte, toplam 5 milyon kişi diabetlidir veya diabet tehdidi altındadır. Türkiye diabet epidemiyoloji çalışmasına göre 20 yaş üzeri diyabet oranı % 7.2'dir ve bu hastaların %32'si şeker hastası olduğunun farkında değildir.

Diabet, vücudun kan şekerinden enerji elde edememesi sonucu gelişen ve insulin hormonu salgılayan pankreas bezinin iflas etmesine yol açan bir durumdur (Tip II diabet) . Tip I diabette ise bağışıklık bozukluğu nedeniyle vücut çocukluktan itibaren insulin üretememektedir.

Bu hastalarda kandaki yüksek şekerin etkisiyle başta böbrekler, göz ve sinirler olmak üzere organlarda bozukluklar başlar. Tip 2 diya­bet tanısı konulmuş hastaların % 20-30'unda göz bo­zukluğu, % 10-20'sinde böbrek bozukluğu, % 30-40'ında hipertansi­yon, % 50-80'inde kan yağı bozukluğu ve % 80-90'ında ise orta çaplı da­mar hasarı komplikasyonları meydana gelmektedir.

?Ayrıca hastalığı kabullenmedeki güçlük nedeniyle ruhsal ve sosyal sorunlar da bunu izler.

Diabeti yeni olan ve özellikle haplarla tedavi edilen çoğu hasta, diabetin ağır yan etkileriyle henüz karşılaşmamış ve yeterince bilinçlenmemiş olduklarından, kuralları bozmakta sakınca görmemektedirler. Oysa kan şekerinin kontrollü seyretmesi, özellikle HbA1C değerlerinin ve hipertansiyonun kontrol altında olması, şekere bağlı göz hastalığının ilerlemesini de yavaşlatmaktadır.

Şekere bağlı retina hastalığı:

Kan şekerindeki düzensiz iniş ve çıkışlar, organları olumsuz etkilemektedir. Gözde etkilediği en önemli organ ise RETİNA (gözün görme hücrelerinden oluşan tabaka)dır. Retina'daki hastalık noktasal kanamalar ve damar çeperlerinde mikro-baloncuklar şeklinde başlar ve damar tıkanıklıkları, sızıntılar, yeni-damarlanmalar ve ani göz içi kanamaları, yırtıklar ile devam eder. Şeker hastalarının % 80-90'ında retinada bu hastalığın en geç 10 yılda ortaya çıktığını biliyoruz. Ülkemizdeki şeker hastalığının ne kadar fazla olduğunu hatırlarsak, görme kaybı riskini de anlamış oluruz. Dünyada başta gelen körlük sebebi olan diabet, ülkemizde de görmeyi tehdit eden hastalıkların başında gelmektedir.

Diabet tanısı almış olan hastaların 6 ay -1 yıl aralarla hiçbir yakınmaları olmasa da retina muayenesi olmaları bu nedenle büyük önem taşır. Noktasal bozukluklar şeklinde başlayan bu hastalığı hastanın erken fark etmesi imkânsızdır. Fakat retina muayenesinde bunlar görülürler. Hasta görme kaybı oluştuktan sonra tedaviye geldiği zaman, görmede artış sağlanamayabilir. Burada tedavinin asıl amacının gözün kaybını engellemek olduğu iyi anlaşılmalıdır.

Diabetik retinopatide lazer tedavisi

Diyabete bağlı retina hastalığı (diabetik retinopati) görüldüğünde anjiografi (göz damarlarının ilaçlı filmi) yapılarak lazer tedavisi gerekip gerekmediği, gerekiyorsa kaç seans yapılması gerektiği belirlenir. Günümüzde argon lazer tedavisi tüm dünyada altın standard olarak kullanılan bir yöntemdir. Argon lazerler tek seansta çok sayıda atım yapılabilecek şekilde geliştrilmişlerdir ve hasta konforu artmıştır. Bu nedenle tedavideki başarı oranları da yükselmiştir.

Ayrıce diabetteki damar bozuklukları nedeniyle görme merkezinde sıvı birikintisi olan ve retinada kanamaya meyilli anormal damarlanmaları olan hastalarda göz içine ödemi ve damarlanmayı azaltan yeni ilaçların verilmesiyle, görme kaybı önlenebilir. Ayrıca göz içine yerleştirilen ve yavaş olarak ilaç salınımı sağlayan implantlar geliştirilmiştir. Bu ilaçlarla yapılan tedavilerin etkileri birkaç aya kadar uzayabilmektedir. Güünümüzde genellikle uygulanan yöntem lazer ve göz içi ilaç tedavilerinin kombine olarak yapılmasıdır.

Retinopatili hastalar tedavi bittikten sonra da 3 ayda bir izlenmeye devam edilmelidir. Çünkü diabet hastalığı devam etmektedir ve bu da gözün sağlam bölgelerinde yeni bozukluklar olacağı anlamına gelir. Özetle diabetik retinopati, sürekli takip ve tedavi yapılmazsa ve tedavi gecikirse, kalıcı körlükle sonlanabilen bir hastalıktır. Geç kalınan olgularda, vitreo-retinal cerrahi ile göz kurtarılmaya çalışılır.

Şeker hastalarında katarakt ve göz tansiyonu

Şeker hastalarında katarakt ve göz tansiyonu görülmesi de diğer kişilere göre daha sıktır. Kan şekerindeki yükselme, katarakta neden olduğu gibi, şekerdeki inip çıkışlar hastanın görmesini geçici olarak bozabilir. Bu nedenle şeker hastalarına gözlük verilirken, şekerin normal düzeyde olmasına dikkat edilmelidir. Yüksek şeker gözün bombeliğini arttırarak gözün miyopiye kaymasına neden olur. Katarakt ameliyatı için aceleci olunmamalı, katarakt ameliyatlarından sonra retinopatinin hızla ilerlediği ve bu nedenle retina kontrollarının daha da önem taşıdığı hastaya çok iyi anlatılmalıdır. Bu hastaların büyük çoğunluğu, kataraktın alınmasının ardından kısa süren bir berrak görüş dönemi yaşamakta, retinopatinin ilerlemesi sonucu görmeleri düşünce, başarısız bir ameliyat geçirdiklerini düşünerek çaresizlikle başka merkezlere başvurmaktadırlar.

Şekerin yükselmesi, gözde kaşıntılara da neden olmaktadır. Bunlar basit göz damlalarıyla rahatlatılabilir. Bilindiği gibi retina hastalıklarında kaşıntı-sulanma vb belirtiler olmaz.

Göz tansiyonu (glokom) da şeker hastalarında önemlidir. Bu hastaların aynı zamanda tansiyon ve kolesterol gibi sorunları olması, ayrıca kullandıkları tansiyon ilaçları, göz tansiyonu fazla yükselmese de görme sinirinin beslenmesini bozmakta, hastayı glokoma bağlı görme kaybına (normal tansiyonlu glokom) daha hassas hale getirmektedir.

Hamilelikte ise şeker hastalığına bağlı retinopatinin hormonal nedenlerle daha hızlı ilerlediği bilinmektedir. Bu nedenle retina muayenesi bu hastalarda sık sık tekrarlanmalıdır.

Şeker hastalığıyla birlikte yaşamayı öğrenebilirsek, yaşamımızda daha güzel uğraşlara da yer açabiliriz.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.