Seçmene saygı ve vatanseverlik

SEÇMENE SAYGI VE VATANSEVERLİK

Cumhurbaşkanlığı seçimine girerken, seçmenler olarak neye göre vereceğiz kararımızı?

Adayların kişiliklerine göre mi?

Bugüne kadar gösterdikleri başarı çizgilerine göre mi? Yoksa ortaya koydukları, açıkladıkları vizyona göre mi?

Bence hepsi de önemli. Ama yine de en önemlisi seçmene karşı dürüst politika izlemek.

Aday, ne yapmak istediğini, hedefinin ne olduğunu ve bu hedefe ulaşmak için nasıl bir yol izleyeceğini açık açık anlatmalı. Hiçbir kuşkuya yer bırakmadan.

Sayın Talat'a bakıyorum. Kıbrıs Türkü'nün ve Türkiye'nin ortak çıkarları doğrultusunda, birlikte yürütülen bir politikayı savunuyor. Sözlerinin arkasına saklanmadan, açık yüreklilikle anlatıyor görüşlerini.

İçi doldurulmamış vaatlerde bulunmuyor. Vizyonu belli.

Çözümü kendisine hedef koymuş; bu çözüm uğraşında dayandığı parametreler belli. Ne için müzakere ettiğini, hedefinin ne olduğunu defalarca halka açık açık anlatmış.

Doğal olarak bu görüşleri benimseyenler de benimsemeyenler de olacak. Ama önemli olan izlediği politika açıktır, nettir. Bu seçmene saygı demektir aslında.

Biz adaylarımızdan bunu talep etmeliyiz. Her kahvede veya her toplulukta farklı, oradaki seçmenin nabzına göre şerbet verme şeklinde olan politikaları sorgulamayı öğrenmeliyiz artık. Bu kadar yıllık demokrasi deneyimimizden sonra bu hakkı kendimizde görmeliyiz.

"Bol vaat!" şeklinde olan politikalara prim vermemeyi öğrenmeliyiz. Vaatlerini nasıl yerine getirecekleri konusunda net açıklama istemeliyiz. Beklediğimiz, özlediğimiz politika budur.

Kendi politikalarınızı ortaya koymadan, sadece karşı tarafın politikalarını eleştirerek politika yapmak da seçmene haksızlıktır. Eleştiri yaparken gerçeği saptırmak da doğru değildir.

Örneğin son günlerde bir "Çapraz oy" meselesidir gidiyor." Talat çapraz oyu kabul etti. Bu bir tavizdir" diye sesler yükseliyor.

Bir defa Sayın Talat kendi görüşmeci heyeti ve Türkiyenin dış politikasına yön veren Kıbrıs konusunda uzmanlaşmış Dışişleri heyetleri ile istişare halinde bu karara varmıştır. Artılar, eksiler masaya yatırılarak, değerlendirilerek.

Ama nedense herkesten daha çok vatansever olduğunu zanneden, daha doğrusu vatanseverliği tekeline almış olduğunu düşünen ve kendinden başka kimseye güvenmeyen bir gruba göre, bu bir tavizdir.

Önce "çapraz oy" ne demektir? Bunu irdeleyelim. Dönüşümlü başkanlıkta federal devletin başına geçecek başkanların seçimiyle ilgili bir oylama bu.

Bizim oy sayımızın yüzde yirmisi kadar Rum oyu bizim başkanlık seçimimize etki edecek. Onların başkanlık seçimine de, onların oy sayısının yüzde yirmisi kadar Kıbrıslı Türk oyu, yani bizim oylarımızın neredeyse tamamına yakını etki edecek.

Kısaca bir Rum başkanın seçilmesinde Türk oylarının etkisi ne kadarsa, Türk başkanın seçilmesinde de Rum oyları o kadar etkili olacak. Etki eşit oranda olacak.

Bunun anlamı federal devletin başkanları, seçilmek için her iki toplumdan da oy isteyecekler demektir. Sadece Rum toplumunun seçeceği bir Rum başkan yerine bizim de oyumuza muhtaç birinin seçilmesi daha iyi değil midir?

Bu durumda Kıbrıs Türklerini istemeyen bir başkanın seçilme şansı çok azalır. Aynı şey Rum toplumu için de geçerli.

Peki sizce bu bir taviz midir?

Seçim propaganda döneminde halkımıza yapılacak en büyük kötülük de insanlarımızı vatanseverler ve diğerleri diye ikiye ayırmaktır.

Bu toprak bizim anamızsa, bizler de onun çocuklarıyız. Bazı çocuklar, nedense analarını daha çok seviyor iddiasında. "Bayrağım, devletim, egemenliğim…," diyerek.

Bu hakkı size bu toprak ana vermez, ne de bu toprağın çocukları, yani kardeşleriniz. Senin bayrağın, senin devletin, senin egemenliğin benimdir aynı zamanda. Yeter ki doğru yol ve doğru politikalar izleyerek, bunları yüceltme ve dünya ile bütünleştirme başarısını gösterelim.