Kaf dağında durumlar nasıl?
İlk olmak. Gereksiz ve haksız yere övünmek. Bunu yaparken kendinden öncekileri rencide etmek. Kısacası kendini Kaf Dağında görmek. İşte malesef bazılarımızın içine düştüğü acınacak durum.
Kaf Dağının nerede olduğunu çok merak ederdim. Hep küçükken bize söylenilen masallarda duyduğum, masal kitaplarında okuduğum bu dağı şimdiye kadar araştırma gereği duymadım. Ama yazımın içeriğine uygun ilk aklıma gelen başlığı kullanınca merağım arttı ve araştırmak istedim. İnternette ratladığım bilgilerden:
"Gerek halk arasında, gerekse bazı eski kaynaklarda olağanüstü özelliklere sahip bir dağın adı olarak bahsedilirKaf Dağı. Çin, Hint, Japon ve Mezopotamya geleneklerinde de bulunan bu dağ motifi, dünyanın çevresini kuşak gibi sardığı kabul edilmiştir. Eski bilginlerin görüşlerine göre, dünyanın çevresi gemilerin geçemediği, kıyıları görülemeyen karanlık bir su kütlesi olan Bahr-i Muhit ya da Ukinanus (Okyanus) ile kaplıdır. Buna göre bu su kütlesinden sonra da her şeyi bir kuşak gibi çevreleyen Kaf Dağı gelir. Eski Arap yazarlarının verdikleri bilgilere göre, Kaf Dağı yeşil zümrüttendir ve gökyüzünün rengi onun yansımasından gelir.Kafdağı hakkındaki İslam düşüncesi, genel hatlarıyla İranlılardan alınmadır. Onlarda Elburz (Hera-berezaiti) dağı, tanrı saraylarının bulunduğu, dünyanın ucunda bir ana dağdı ve ötekiler ona kollarla bağlıydı. Yakut, Kafdağına eskiden Alburs dendiğini belirtir."
Kaf Dağı hakkında bu kısa bilgiyi de verdikten sonra gelelim kendilerini Kaf Dağında gören insanlara. "İnsana tepeden bakar" sözündeki "tepe" de herhalde Kaf Dağının tepelerinden biri olacak. Yaşamın her alanında bu tür tavırlar sergileyen insanlara rastlanır. Özellikle siyasette bunlar bol bol kendilerini gösterir. Ama sadece siyasette mi? Akademik yaşamda, iş yaşamında, özel yaşamımızda bu tür kişilerin örneklerini bir çırpıda hepimiz düşünebiliriz. Siyaset ve iş yaşamında bunlara artık alıştık, ama kişisel olarak en ağrıma giden bu tür kişiler enteller ve gönüllü çalışan dernekler içindekilerdir. "Sakalları şarap tasında/ dikilmiş barın ortasında/ tanınsın diye bekliyor/ sanırsın dev aynasında" demişti üstat Ahmet Kaya ünlü "Entel Maganda" şarkısında. Bu şarkıyı bir kişiye atfen söylemişti ama şarkı kendini Kaf Dağında gören tüm enteller için geçerli bana sorarsanız.
Gelelim derneklerde rastlanan bu tür kişilere. Biliyorsunuz, dernekler çeşitli sorunlara cevap verebilmek için veya etkili kampanya ve dayanışma sağlayabilmek için hayata geçirilen kuruluşlardır. En önemli özellikleri gönüllülük bazında, yani hiçbir finansal kazanım beklemeden çalışmalarıdır. Tabii büyük dernekler çeşitli fonlardan sağladıkları finansal destekle ödenekli kişiler çalıştırabilirler. Ama Yönetim Kurullarındakiler para alamazlar. İngiltere'de yaşayan toplumumuzun sorunlarına yönelik çok güzel işler yapan bazı derneklerimiz de bulunmaktadır. Bu derneklerin başarılı olmalarını sağlayan gönüllü ordularıdır. Bunlar hafta sonu okullarımıza biraz gelir sağlayabilmek için kantinlerini çalıştıran özverili aileler, emekliye ayrıldıktan sonra toplumuna yararlı olabilmek için derneklerin mali hesaplarını tutan müşavirler, derneklere finansal katkı yapan iş sahipleri, geceyi gündüze katıp çalışarak dernek etkinliklerini organize eden üyeler, ve derneklerin etkili olması için uğraş veren özverili, sessiz kahramanlardır. Bir de bu kahramanların ensesinden egolarını tatmin etmekten başka amaçları olmayan akbabalar vardır ki bunlar çoğu zaman toplumda bu denli önemli görev yapanların çabalarını bir çırpıda sıfırlarlar.
"İlk kez falan çalışmayı ben yaptım", diyerek övünenler de vardır. İyi niyetli olabilir bunlar, ama geçmişte yapılanları araştırmadan, düşüncesizce bu yanlışlığa düşerlerse, işte onları affetmek olanaksızdır. Çünkü bunların "ilk kez ben yaptım" dediği şeyleri yıllar önce çok daha etkili bir şekilde yapanlar vardır. Onlara karşı çok büyük bir saygısızlık yaparlar bu kişiler. Derneklerde gönüllü çalışan kişilerin finansal beklentisi yoktur, ama en azından yaptıklarının takdir edilip, değerlerinin bilinmesini isterler. Birçokları mütevazı bir tavırla bunu dahi talep etmezler. Ama onlara bu saygısızlığı yapanlara karşı birilerinin "one minute", bir dakika demesi gerekir.
Hiç unutmam çok değerli bir arkadaşıma aynı saygısızlık yapıldığında, çok mütevazı olan bu dostum için bu bardağı taşıran son damla olmuştu. Yanına iki kutu belge ve kendi kürsüsünü alarak bir toplum merkezinde basın toplantısı yapmış ve belgelerle "ilk biz yaptık" denilen şeyi kendisi ve arkadaşlarının yaptığını kanıtlamıştı.
Bu tür kişilerin bir de beni en çok kızdıran tavrı herkesi temsil ettiklerini sanmalarıdır. Kardeşim ben senin tüzüğünle, çalışmalarınla, siyasetinle hemfikir değilim. Beni temsil ettiğini nasıl iddia edebilirsin? Sen sadece kendi üyelerini temsil edebilirsin. Bir siyasetçi falan bölgedeki bir seçimde oy çoğunluğu ile seçilirse, kendine oy versin veya vermesin o bölgedeki kişileri temsil eder. Ama sadece o bölgede yaşayanları. Bir Başbakan tüm ülkeyi temsil eder. Ama bir dernek başkanı? Bu kişler "300 bin Kıbrıslıtürkü biz temsil ederiz" diyerek çok komik ve acınacak durumlara düşüyorlar. Bu da herhalde bir Kaf Dağı sendromu olacak. Onlara gaz verenler de onlara büyük kötülük yapıyorlar aslında. Yazık ki ne yazık. İşte bu kimseler üstüne üstlük bir de birlik ve beraberlikten bahsetmeye başlarlarsa...
Bardak galiba birkaç damla daha konulursa taşacak...
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.