Kıbrıs İzlenimleri 2008 (2)

Yayın Tarihi: 04/09/08 00:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Kuzeye Geçiş

Beyarmudu sınır kapısında en az 5 polis memuru kaldırımdaki sandalyelere oturmuş sohbet ediyorlar. Formaliteler sorunsuz tamamlandıktan sonra ikiye bölünmüş Kıbrısımızın kuzey yarısına geçiyoruz.

Beyarmudu girişinde göze çarpan ilk şey yolun iki tarafındaki direkler üzerine dizilmiş KKTC ve TC bayrakları oluyor. Sanırım ikinci 'Barış Harekatı' kutlamalarına hazırlık yapılmış. Vadiliye giderken üç köyden geçiyoruz. Onlar da Pile ve Beyarmudu gibi hayalet köyleri andırıyor. İn, cin top oynuyor. Efsanevi Mesarya ovası tepsi gibi dümdüz uzanıyor. Kupkuru ama vakur. Bakmayın onun bu kurak haline. Ben onun Bahar aylarındaki muazzam görüntüsüne de tanık oldum. Lale, papatya ve daha birçok rengarenk kir çiçeklerinin Mesarya ovasını baştan başa gelin gibi süsleyişini görme zevkini de tattım.

Vadiliye varırkenden kendimizi klimalı salonun serin kucağına atıyoruz. Oh be, dünya varmış. Ama herşeye rağmen Kıbrıs'ta olmak çok güzel bir duygu. Vadili de birçok yerler gibi kuraklıktan nasibini almış. Kap kacak yıkanılmadan tankerlerle verilen su tükeniyor. Bu sıcak günlerde her gün duş yapmak kişiler için mejburiyet değil, bir lüks oluşturuyor.

Kiralık araba firması telefon edip arabayı Vadiliye getirebilecekleri müjdesini veriyor. Böylelikle Ercana gitmekten kurtuluyoruz. Araba bir saatten fazla geç geliyor. Bu sebebsiz bir şey değil. Bize verilecek orijinal araba saatinde yola çıkmış. Ama dikkatsiz bir kamyon sürücüsü tarafından sıkıştırılınca yol kenarındaki derin bir çukura yuvarlanmış. Şans eseri sürücü ufak tefek sıyrıklarla kazayı atlatmış. Kıbrıs'a hoş geldiniz! Amma uğursuz bir başlangıç! Peuget 206 marka arabaya atlayıp Karpazın yolunu tutuyoruz. Yeni yolu bulamadığımızdan eski Mağusa yolunda seyrediyoruz. Bu dümdüz, güzel yolda nasıl olur da bu kadar kaza olduğuna şaşıyor insan. Mağusa da Lefkoşa gibi surların dışına yayılmış büyük bir metropol olmuş. Pek aşina olmadığım bir yer. Boğaza giden yol bir sürü lüks oteller, restoranlar, eğlence yerleri ile dolu. Boğaza varıyoruz. İki gün sonra kalmaya başlayacağımız Exotic Otel yolun solunda. Otelin üst kısmındaki tepeye kocaman iki bayrak dikilmiş. Biri KKTC, diğeri TC bayrağı. Anlaşılan tatil sırasında bu bayrak enflasyonu sık sık rastladığımız bir görüntü teşkil edecek.
Karpaz yolu boyunca doğaya yeşil hakim. Yığınlarca yeni, tamamlanmamış villalar etrafa yayılmış. Klimayı kısıp pencerelerimizi açıyor ve Karpazın henüz kirletilmemiş temiz havasını ciğerlerimize dolduruyoruz.

Gün Batımında 40 Yemeği

Boltaşlı. Eski ismiyle Litrangomi. Küçücük bir köy. Sulak, verimli toprakları bol bir köycük. Küpdüşen sineklerinin rahat uyumaya izin vermediği rahatsız bir geceden sonra sabahın ilk saatlerinde horoz sesleri ve köpek havlamaları ile uyanıyoruz. Bir an nerede olduğumu anlamadan bön bön etrafa bakınıyorum. Hava serin. Küpdüşenler geceye dönmek üzere çekip gitmiş. Etraf huzurlu bir sükunet içerisinde. Uykusuzluğa rağmen kendimi çok zinde hissediyorum. Tekrar, bu sefer derin bir uykuya dalıyorum. Gözlerimi açtığımda telaşlı bir kahvaltı hazırlığı yapıldığını duyuyorum. Kahvaltı masası limon, zerdali ve yenidünya ağaçlarının altındaki gölge bir alana kurulmuş. Yakıcı sıcağa rağmen serin bir yer. Kahvaltı sofrasındaki herşey hemen oradaki bahçenin mahsullerinden. Hem de organik. Tomates, karpuz, biber, patlıcan (evet çiğ patlıcanı kahvaltı yemeği olarak ilk kez görüyorum), zeytin v.s. Dama çıkıp ulu incir ağacından bir tabak incir kesip sofraya ekliyorum ve bu zengin sofrada sohbet ederek iki saat boyunca doyumsuz bir kahvaltı yapıyoruz.

Köydeki ilk günümüzün gecesi köy muhtarının annesinin 40 yemeğine davet ediliyoruz. Hiç de iç açıcı bir şey değil ama ayıp olur diye gitmemezlik edemeyiz. Akşam 6.00 civarında yokuşu tırmanıp muhtarın evine doğru yürüyoruz. Karpaz doğasının çarpıcı güzelliği evin altında uzanmış, muhteşem bir görüntü sergiliyor. Evin avlusu ve civarı onlarca masa ile doldurulmuş. Kadınların büyük çoğunluğu evin içerisinde, mevlüt hazırlığı yapıyorlar. Köylüler Kıbrıs insanına has bir sıcaklık, yakınlık gösteriyor. Herkes güleryüzlü. Kadın, erkek, çocuk masamıza gelip bizlerle sohbet ediyorlar. Yandaki köyün hocası elinde modern bir ses sistemi ile eve giriyor. Biraz sonra hoparlörden hocanın gür sesi etrafa yayılıyor. Güneşin Karpaz ovasındaki kızıl batışını izleyerek mevlüt ve ilahiler dinliyoruz. Bir saat süren insanı mest eden bu olaydan sonra muhtar önlüğünü giyip evin yanındaki fırının başına geçiyor ve kendi elleriyle hazırlayıp pişirdiği doyumsuz fırın kebabını eşi ve birkaç yardımcısı ile tabaklara dolduruyor ve annesinin ruhu için tüm ziyaretçilere ikram ediyor.

Devam edecek


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ertanç HİDAYETTİN yazıları