Şarkılar, şiirler ve kitaplar

Yayın Tarihi: 19/03/23 07:00
okuma süresi: 4 dak.

Çok severdim dağlarda yürümeyi çocukken. Babamın yönetimindeki Lefke Karadağ Polis Karakolu’nun oralardaki tepelerde, çam ağaçlarının nefis kokusunu içime çekerek dolanırdım. Uçurtma uçurur, çeşitli oyunlar oynardık kardeşlerim ve diğer çocuklarla.

Başım dağ, saçlarım kardır / Deli rüzgarlarım vardır / Ovalar bana çok dardır / Benim meskenim dağlardır. O zamanlar bilseydim, bu şarkıyı söylerdim haykıra haykıra.

Fransız şarkıcı Adamo’nun “Melankoli” şarkısını hatırlar mısınız?

Melankoli ne güzelsin / Yağmurda, rüzgarda gel bana. Çok hoş şivesi ile Türkçe söylerdi şarkıyı.

Ama ben en çok Nükhet Duru’nun seslendirdiği Melankoli şarkısını severim. Defalarca dinlerdim o eşsiz sanatçının seslendirdiği eşsiz şarkıyı.

Beni en güzel günümde / Sebepsiz bir keder alır / Bütün ömrümün beyninde / Acı bir tortusu kalır.

Günlerin geçip gitmesini iple çektiğiniz zamanlar mutlaka vardır. Sevdiğiniz birisi ile kavuşacaksınız, tatile gideceksiniz veya başka nedenlerle.

Dışarıda mevsim baharmış / Gezip dolaşanlar varmış / Günler su gibi akarmış… / Geçmiyor günler geçmiyor. Ahmet Kaya’nın seslendirdiği bu şarkıyı da çok severim.  

Kara kelimesinin her zaman olumsuzluklar çağrıştırmasının ırkçılıkla bağlantısı olduğunu düşünenlerdenim. Literatürümüz bu tür deyimler, kelimelerle dolu. Bilinçsizce kullanırız bunları. Kara yazı bunlardan biri.

Yine de çok severek dinlediğim bir şarkıdır “Kara Yazı”. Tabii Ahmet Kaya’nın yorumuyla.

Geçmedi yâre sözümüz / Yollarda kaldı gözümüz / Yere çalındı yüzümüz / Böyleymiş kara yazımız.

***

Yukarıda ölümsüz şarkılardan bazı örnekler verdim. Hepsi de yıllarca dillerden düşmeyen şarkılar. Hepsi de esasında şiirdiler, şarkı olarak bestelendiler. 1930’lu yıllarda yazılan şiirlerden.

Ne yalan söyleyeyim, bu şiirlerin şairinin kim olduğunu yakın zamana kadar bilmiyordum. Daha doğrusu bu şahsın şairliğinden de haberim yoktu.

Onu daha çok bir yazar olarak biliyordum. Kürk Mantolu Madonna, Kuyucaklı Yusuf ve İçimizdeki Şeytan gibi Türk edebiyatının en önemli eserlerinin yazarı. 

“Maria Puder ve Raif Efendi” başlıklı geçmiş bir yazımda yazarı ve hala popülerliğini korumaya devam eden “Kürk Mantolu Madonna isimli” eserini konu almıştım. Maria Puder ve Raif Efendi (kibrispostasi.com)

Eminim kimden bahsettiğimi anlamışsınızdır. Tabii ki Sabahattin Ali’den.

21 Mayıs 2016 tarihli İngiliz Guardian Gazetesi, Kültür sayfalarında Kürk Mantolu Madonna kitabının o yıl Orhan Pamuk’un kitaplarından fazla satıldığının nedenlerini açıklamaya çalışır.

https://www.theguardian.com/books/2016/may/21/sabahattin-ali-madonna-fur-coat-rereading

Geçtiğimiz yıl Nisan ayında Londra’da düzenlenen “Türkçe Konuşanlar Tiyatro Festivali”nin son gecesinde değerli sanatçı Ferhat Göçer’in sahneye koyduğu tek kişilik oyun, “Sabahattin Ali” sunulmuştu.

Çok istediğim halde maalesef gidip göremedim. Çok üzülmüştüm. Sosyal medyada izlediğim kısa videolardan ve konuştuğum arkadaşlardan değerli sanatçının Sabahattin Ali’nin yaşamını çok başarılı bir şekilde sahnelediğini anladım. Yukarıda bahsettiğim şarkıları da okumuş Ferhat Göçer oyun esnasında. 

Oyunun 2 Nisan’a çok yakın bir tarihte sahneye konulması da ayrı bir olaydı. Değerli yazar, şair Sabahattin Ali 2 Nisan tarihinde hunharca öldürülmüştü. 

Edebiyatımıza damga vurmuş ve tüm çabalara rağmen unutturulamamış Sabahattin Ali’nin acıklı öyküsünü okuyunca okullarda neden onu öğrenmediğimizi anladım. Yazık, ki ne yazık.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ertanç HİDAYETTİN yazıları