Koltuğa Yapışma Hastalığı
Birkaç yıl önce, Ali Şen'in Fenerbahçe Yönetim Kurulu başkanlığını bırakacağını açıkladığı sıralarda, "Ali Şen ve Biz" başlığı altında bir yazım yayınlanmıştı. Geçen gün eski yazılarımı karıştırırken rastgeldim. Yazımın konusu bugün için halen geçerli olduğundan, daha doğrusu son zamanlarda konu hakında birkaç örneğe şahit olduğumuzdan, biraz değiştirerek tekrar siz değerli okuyucularıma sunuyorum. Kim üzerine alırsa alsın. Hatta lütfen bazıları üzerlerine alsınlar. Çünkü ancak bu durum düzeltildiği takdirde toplum olarak biraz yol katedebiliriz.
Yazımın ilk cümlesine bakıp da bu haftaki konumun futbol olduğu anlaşılmasın. Bir zamanlar fanatik bir Fenerbahçe taraftarı olmama rağmen. Bir zamanlar diyorum, çünkü Aragones gibi ırkçı bir antröneri görevlendirdiklerinde Fenerbahçe taraftarı olmaktan vazgeçmiştim. Neyse, gelelim esas konumuza.
Geçenlerde Türk uydu kanallarından birinde, haftalardır spor medyasını meşgul eden Ali Şen'in Fenerbahçe Yönetim Kurulu başkanlığını bırakma kararı ile ilgili olarak onunla yapılan söyleşiyi izledim. Ali Şen başkanlıktan ayrılma kararı ardından basın mensuplarının sorularını cevaplandırıyordu. Ayrılma sebeblerinden biri olarak bir şey söyledi ki onun bu sözleri son zamanlarda duyduğum en doğru, en anlamlı, en güzel sözlerdi. Daha ileri giderek toplumumuz açısından bu sözler Sezar'ın "geldim, gördüm, fethettim" veya Gothe'nin "biraz daha ışık" sözlerinden daha anlamlı idi diyebilirim! Biraz abartılı oldu ama, olsun!
Ali Şen şunları söylemişti: "KOLTUĞA YAPIŞMAMALI". Bu sözleri duyunca hemen Kıbrıs'taki ve bu ülkedeki bizlerin olumsuz durumunu düşündüm. Çünkü bizim insanımız arasında bu hastalıktan muztarip olan çok kişi var. Bunlar koltuğa o denli sıkı yapışmışlar ki koltuk artık onların anatomilerinin bir parçası olmuştur. Koltuğu kaptırmamak için nerdeyse onlara bir delik açıp günlük gereksinmerini koltuklarından bir an için olsun ayrılmadan bu şekilde giderecekler!
Bu kişilere yaşamın her alanında rastlamak mümkündür. Siyasi yaşamda koltuğa yapışmak cok kronik bir hastalıktır. En üst düzeydeki siyasi liderlerimiz hastalığın ilacını bulmuş olacaklar ki yıllardır hiç etkilenmeden yaşamlarını sürdürdüler, ve sürdürüyorlar. 30 -40 yıldan beri ülkemizi aynı kişilerin yönetmesinin getirdiği olumsuzluklar, zorla halklarının başında tutulmalarının getirdiği anti demokratik şartlar umurlarında bile olmadı. Şu an bazı Kıbrıslıtürk siyasetçiler bu hastalıktan muztarip olmaya devam etmekteler. Birkaç yıl için koltuğu adeta cerrahi bir müdahele ile anatomisinden ayıran bir lider 70li yaşlarda tekrar koltuğa yapıştı. Bir başka lider seçimden yenik çıkmasına ve partisinin taze kana ihtiyacı olmasına rağmen koltuk hastalığına yenik düştü ve yeniden koltuğa yapıştı. Liderlerin yanısıra birçok partilerin başındaki yöneticiler de aynı hastalıktan muztarip.
Bizlerin,İngiltere'de yaşayan toplumumuzun karşılaştığı durum Kıbrıs'takinin bir simetriğidir. Buradaki toplum kuruluşlarına bakıldığında, bu kuruluşların başkanlarının ve yönetimlerinin de koltuğa yapışma hastalığından oldukça etkilendiğini görürüz. Uzun sürelerle liderlik pozisyonlarında bulunmuş gerek siyasi liderlerin, gerekse toplum kuruluşları başkanlarının toplumları için yararlı olmadıklarını savunmuyorum. Aksine, bu kişilerin birçoğu özverili bir şekilde gerek kendi partileri, dernekleri gerekse genelde halkları ve toplumları için yararlı işler yapmışlardır. Sayıca çok az bir kısmı hala yararlı olmaya devam etmektedirler. Ama unutulmamalıdır. Siyasette olsun, kamu hizmetlerinde olsun, yaşamın her alanında çok uzun bir süre aynı işi yapanlar bir süre sonra hamlaşır ve yeni fikirlere, yeniliklere pek açık olmazlar. 'Rehavet Çerçevelerinden' dışarı çıkmak onlar için çok zorlaşır. Özellikle ülkelerinin yönetimine soyunmuş kişiler için bu hem ülkeleri hem kendileri için birçok olumsuzlukları beraberinde taşır. Zaman gelir, bu kişilerin geçmişte yaptıkları önemli hizmetler unutulur ve tarihin kuytu bir köşesine fırlatılıp atılırlar. Bazıları bu durumu hazmedemeyip hala gündemde kalma uğraşı verirler. Ama artık iş işten geçmiştir. Pek kaale alınmazlar. Ancak market, berber salonu, restoran açılışlarında kurdela kesmek için çağrılırlar. Örnek vermeye ne gerek. Çevrenize bir bakınız. Onları hemen tesbit edeceksiniz.
Koltuğa sıkıca yapışmış kişilerin koltuklarını bırakmamalarına sebeb olarak, gerek kendileri gerekse etrafındaki dalkavukları tarafından şu saçma şey söylenir: "Bu işler için bunlardan /bizlerden daha bilgili, deneyimli kişiler toplumumuz içerisinde bulunmuyor." İşin acı tarafı bunları söyleye söyleye, söylete söylete, onların da bu saçmalığa inanmış olmalarıdır. Artık bu Don Kişotlar kendilerini dev aynasında görmeye başlarlar. Koltuğa yapışma hastalığına bir de "kendini dev aynasında görme" hastalığı eklendi mi vay halimize.
Ali Şen ayrıca "koltuğu bırakacaksın ki diğerlerinin onu de açılsın, sıra onlara da gelsin" demiş ve centilmence başkan adayları hakkında övücü sözler söylemişti. Diğerlerinin önünü açmanın tam tersini uyguluyoruz bizler. Yani onların önüne Lokmacı Barikatına dur şurda diyen barikatlar yığmaya özen gösteriyoruz. (Sevindiricidir. Yazım ilk yayınlandığından bu yana Lokmacı Barikatı kaldırıldı. Okurlarım onun yerine Çin Settini düşünsünler! Dedik ya biraz abartılı yazıyorum bugün!) Yaşları oldukça ilerlemiş olan bu "liderler" kendilerinden çok daha genç kişileri eğitmek için acaba çaba gösteriyorlar mı? Süphesiz hayır. Hiç olmazsa aramızdaki aydın, ileriyi görebilen kişiler bu görevi yüklenmeli ve bu ülkedeki toplumumuzun en önemli bir sorunu olan bu durumu bilinçli, sistemli bir sekilde çözmeye çalışmalıdırlar. Bu ülkede yerleşmiş olan Kıbrıslıtürk toplumu olarak bu konuya herşeyden fazla önem vermeliyiz. Eğer bundan sonra toplumsal geri kalmışlığımızı düzeltmek istiyorsak öncelikle bu önemli görevi üstlenmeliyiz.
Ali Şen'in sözlerinden hiç olmazsa bundan böyle birşeyler öğrenebilmemiz umuduyla.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.