"Oğlum intihar etmedi…"

Yayın Tarihi: 01/10/18 07:30
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+
Veysel Coşkun'un ölümde sır perdesi hala aralanmadı…

Peki çözülür mü?

Gördüğümüz kadarıyla çözülmez…

Çünkü öyle bir gayret yok!

18 yaşında bir genç bilinmeyen bir şekilde hayatını kaybetti…

İntihar edip etmediği bile belli değil!

Ama kamuoyunda şimdi öyle değerlendiriliyor…

Her kafadan bir ses çıkmaya devam ediyor!

Ama asıl konuşması gerekenler bu işin uzmanları olsa gerek aslında…

Hangi uzmansa artık bunlar, onu da pek bilemiyoruz!

…

Önceki gün acılı baba Hasan Coşkun aradı telefonda uzunca bir süre konuştuk…

Elbette ki oğlunu en iyi tanıyanlardan birisi odur!

İlk cümleleri şöyle oldu;

"Oğlumun intihar ettiğine inanmıyorum…"

Bu konuda duygusal olabilir mi?

Olabilir de, ama bu düşünce muhakkak dikkate alınmalıdır!

Ailece perişan oldukları kesin…

Önce uzun bir bekleyiş!

Sonra kötü haber…

Bunun gerçek acısını ancak evlat acısı çeken analar, babalar, kardeşler bilir!

Elbette duygusal da olacaklar ama…

Hasan Coşkun'un mantıklı açıklamaları da oldu yaptığımız telefon görüşmesinde!

…

Bizim ülkede öncelikle teknoloji yok diyor acılı baba…

Mobil telefon şirketlerden bahsediyor!

Şu sinyal meselesi anlayacağınız…

Bu konuda biz de bazı gerçekleri Hasan Coşkun'dan öğrendik aslında!

Sanırdık ki, birisi kaybolduğunda yanında bulunan cep telefonundan bulunduğu ortam anında sinyaller nedeniyle tespit edilir…

Meğerse öyle değilmiş!

Sinyaller telefonun bulunduğu mekanı değil bağlı bulunduğu baz istasyonlarını tespit edebiliyormuş sadece…

Baz istasyonlarının arasındaki mesafe de 12 Km. civarında!

Yani buna göre sinyal alındı ama aranan kişi 12 Km. uzaklıkta da olabilir…

Hasan Coşkun haksız mı?

Teknoloji bunun neresinde!

…

Evlat acısıyla yüreği tutuşan babanın başka tespitleri var aslında…

Polisi hiç de kötülemeden diyor ki;

"Polisimiz yetersiz…"

Polisin yetersizliklerini, imkanlarının az olduğunu zaten hep yazar çizeriz!

Ama özverili çalışmalarını da…

Düşünsenize bir kere!

Veysel Coşkun'un bulunması için sadece 3 tane polis memuru görevlendiriliyor…

Onlar da 24 saat çalışanlardan!

24 saat çalışan ya da çalıştırılan bir polis memurunun ne kadar verimli olabileceğini tartışmaya açıyor aslında acılı baba…

Başka önemli bir tespit;

Görevli polis memurları Kaplıca'da bir işletmenin kameralarına bile bakmamışlar…

Ama Hasan Coşkun kayıtları bulmuş geçtiğimiz Pazartesi sabahı saat 09.03'de oğlum bu tesisin önünde görüldü diyor!

Polisin yapamadığını baba yapıyor…

Bunu anlamak mümkün müdür acaba?

…

Hasan Coşkun evladını çok genç yaşta kaybetmiş ama kendisi çok daha toplumsal düşünüyor…

Başka gençlerin yitirilmemesi için önlem alınmasını istiyor!

Başka analar babalar çekmesin bu derin acıyı diye…

Kullandığı çok önemli bir ifade oldu telefon görüşmemizde, diyor ki:

"Sanki bir mülteci denizde boğuldu…"

Hepsi o kadar!

Tamam mülteciler de insan ama, yapılan muamele kırmış geçirmiş kendini…

Hani Cumartesi günkü yazımızda siyasileri eleştirmiştik ya!

Hani cenaze ve düğün oldu mu akın eden siyasileri…

Cenazeye sadece bölge milletvekili Nazım Çavuşoğlu ve Mehmetçik Belediye Başkanı Cemil Sarıçizmeli katılmış!

Diğerleri ise kayıp…

…

Şimdi önemli bir soru;

Bu acı olaydan sonra acaba kapılarını çalan oldu mu?

Ve acı bir cevap;

Tek bir Allahın kulu bile kapılarını çalmamış…

Peki kimler çalmalıydı;

Bize göre devlet erkanının en azından konuyla ilgili olanları!

Başsağlığı mesajlarını filan hadi boş verelim…

18 yaşında bir gencin sır ölümünü hiç kimse mi merak etmez!

Hadi işleri güçleri başlarından aşkın ki bundan daha büyük bir sorumluluk mu olur?

Niye kendilerine bağlı birimleri bu konunun çözümü için görevlendirmezler ki?

Hadi polis olayın çözümü için uğraşıyor…

Peki ya olayın sosyal ve psikolojik yansımalarını kim masaya yatıracak?

Bilimsel boyuttan kim bakacak?

Acılı babanın da dediği gibi;

Başka gençler, yitmesin, gitmesin diye!

Ocaklara ateş düşmesin diye…

SADECE MERAK İŞTE?

MOBESELER NE ZAMAN GELECEK?

Artık yılan hikayesine döndü bu iş…

Tam 3 senedir konuşuluyor!

Asayiş olaylarının daha kolay çözümlenmesi için…

Örneğin Veysel Coşkun'un sır ölümü!

Eğer bu ülkede mobese sistemi olsaydı genç insanın muhakkak ki çok daha önceden bulunduğu bölgeler çok erken tespit edilecek ve belki de ölüm olayı yaşanmayacaktı!

İntihar edecek olan elbiselerini çıkarır mı?

Veysel Şahin'in elbiseleri ve cep telefonu çok önceden bulundu…

Sonra da deniz kenarında cesedi!

Bu bile Veysel'in aslında babasının da dediği gibi intihar ettiği yönündeki yorumları çürütüyor…

Bir insan eğer gerçekten intihar edecekse, ayakkabılarını ve giysilerini niye deniz kenarında bıraksın ki?

SADECE İHBAR OLUR MU?

Girne Polis Müdürlüğü'nden yetkili bir kişi Hasan Coşkun'a demiş ki;

Olayların çözümü için vatandaşın ihbarı gerekli…

Muhakkak ki doğru bir tespit ama!

Sadece ihbar beklemek de ne kadar doğru ki…

Bütün gün içeride ihbar gelecek diye bekle!

Peki gelmese dosyalar kapanıp gidecek mi?

DEVLETİN GENÇLİK POLİTİKASI VAR MI?

18 yaşında bir genç hayatının baharında sırlarla dolu bir şekilde kaybedilecek…

Ama devletin bir yetkilisi bile acılı ailenin kapısını çalmayacak!

Olayın derinliğine inmeyecek…

Oysa kamuoyunun önüne çıktıkları zaman gençlere ne kadar değer verdiklerini anlatır dururlar!

Belli ki hepsi de birer palavradan ibaret bunlar…

Gençlik sorunlarını basının karşısında sırıtarak pozlar vererek çözeceklerini sanıyorlar muhakkak!

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları