Mutsuzum, mutsuzsun, mutsuz…

Yayın Tarihi: 19/08/23 05:00
okuma süresi: 5 dak.

Daha önceki yazılarımızda defalarca bahsettik…

Kıbrıs Türk insanının ruh sağlığı savaş yıllarında bile bu kadar bozulmamıştı!

Bu süreçte mutlu insan neredeyse yok…

Zengini de fakiri de!

İşleri iyi giden de gitmeyen de…

Kiminle iki laf etseniz karamsar tablo çiziyor, umutsuz olduğunu ifade ediyor!

Aslında konu çok da maddiyatla ilgili filan değil…

Yaşamınızda hiçbir şeye sahip olamayabilirsiniz ama!

Umutsuzluk o kadar tehlikeli ki…

Ve bu duygular da toplumu için için kemiriyor!

Ta ki bitirinceye kadar…

Umutsuzluğun en önemli sebeplerinden birisi insanların önünü görememesi…

Genel kanı da şu;

“Hadi biz neyse de çocuklarımızın geleceği ne olacak…”

Böyle düşünenlere ben de şöyle cevap veririm hep;

“Çocukların geleceğini düşünmek elbette duyarlı bir davranış ama artık onlar da gençlik yıllarında mücadele etmeyi, kendileri kazanıp kendileri yemeyi öğrenmeli…”

Çünkü inancımız odur ki bu gençlik biraz hazıra alıştırıldı ve ‘ben çektim çocuğum torunum çekmesin’ mantığı hakim!

Kolaycılık da mücadele etmemeyi beraberinde getirince hazıra alışkın bir gençlik yetişiyor…

Elbette gençliklerini yaşayacaklar ama yeri geldiği zaman da üretmeyi bilecekler!

Çünkü üretip de kazanmasın lezzeti bambaşka bir şey bu duyguyu mutlaka yaşamalı her bir genç…

İşte onun içindir toplumun geneli aslında kendini değil de gençlerin geleceğini düşündüğünden karamsar bir tablo çiziyor…

Bu da ruh halini olumsuz etkileyen nedenlerden bir tanesi oluyor!

Böylelikle her olaya bakış açısı tepki dolu oluyor ve gergin, agresif bir ruh haline bürünüyor…

Bu kez her şeyden memnuniyetsizlik baş gösteriyor!

Ve gereksiz tartışmalar, incir çekirdeğini doldurmayan konular dev gibi büyüyor…

Kendi adıma söylersem;

Son zamanlarda yaptığım sohbetlerde kendimin de bu umutsuzluk kervanına katıldığım gerçeği orta çıkıyor!

Bir de mesleğin getirdiği stresi ve önümüze gelen tüm konuların olumsuz şeyler olduğu göz önünde bulundurulursa şu anki ruh halim nanay modundadır…

Dün bir cenaze töreninde bile artık hiçbir şeyden memnun olmayan insanların hızla çoğaldığına şahit oldum…

Hem sohbetlerde, hem de kulak kabarttığımız yan sohbetlerde!

Allahın bir kulu bile sohbet ederken yaşamından mutlu olduğunu söylemedi…

Kimi Kıbrıs sorundan dem vuruyordu!

Müzakere sürecinin bulanık bir hal alması bile insanları mutsuz etmeye yetiyor…

Bir sohbette vatandaşın serzenişi aynen şöyleydi;

“Hadi olası bir çözüm olasılığı da artık ufukta görülmüyor, Güney Kıbrıs, Türkiye ve Yunanistan tamam da bizim halimiz ne olacak…”

Yerden göğe kadar haklı bir görüştür bu!

Tamam kamuoyunun geneli Türkiye destekli bir Kıbrıs Türkünün olmazsa olmazına kendini inandırmış ama nereye kadar…

Bir kenarda atıl kalmış hissediyor insanlar kendilerini!

Mutsuzluk ve umutsuzluk yayıldıkça yayılıyor…

İyi de bu yol bizi nereye götürüyor!

“Bu bedeli kim ödeyecek!”

“KKTC Kurulu Santral Gücü;

KIB-TEK=310 MW

AKSA=153 MW olmak üzere toplamda 463 MW'dır.

Buna karşılık 341 MW'lık tüketim anında bile 243 MW'lık üretim yapılabilmekte eksilen 97.5 MW'lık miktar ise güney Kıbrıs elektrik idaresinden alınmaktadır.

Son bir buçuk aylık zaman diliminde bu şekilde eksilen miktarın karşılanabilmesi için güney Kıbrıs'tan alınan toplam enerji miktarı; 28 milyon 571 bin 840 kWs'tir.

KIB-TEK'in kendisine ait dizel santrallerdeki üretim maliyeti; 12.457 cent/kWs'tir.

Buna karşılık güney Kıbrıs elektrik idaresinden alınan enerji için

Fuel oil ile üretilmişse; 33.55 cent/kWs

Mazot ile üretilmişse; 52.60 cent/kWs yaklaşık fiyat üzerinden ödeme yapacaktır.

Buna göre son bir buçuk aylık periyotta kendi santralleri yerine güney Kıbrıs'tan alınan elektrik için ilave maliyet, üretim şekline bağlı olarak 180 milyon TL ile 340 milyon TL arasında olacaktır.

Şimdi soru şu;

Bu bedeli KİM ÖDEYECEK?

Ülkede kurulu santral gücüne rağmen santrallerin gerekli bakım ve onarımlarında kullanılacak yedek parça ve sarf malzemesini tedarik etmeyip santrallerin üretim dışı kalmasına ve/veya kapasite kaybına uğramasına kayıtsız kalan, gerekli kararları üretmeyen Kurum Yönetim Kurulları ile sorumlu bakanlık veya hükümet mi? Yoksa yine vatandaş mı!?

Başta Sayıştay Başkanlığı olmak üzere devletin yönetimiyle ilgili hesap soracak merciler, muhalefet partileri üzerlerine düşeni ne zaman yapmayı düşünüyorlar!?

Elektrikte kötü yönetim kaynaklı nedenlerle ortaya çıkan ilk ilave maliyet bu değil. En azından son maliyet olabilmesi için artık harekete geçseniz…”

(Tuluy KALYONCU)

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Levent ÖZADAM yazıları