50 milyon dolar, 2.5 milyon TL ve DP...

50 Milyon dolarlık rüşvet iddiası gündeme oturdu...

Çok ciddi bir paradır bu!

Çoğumuzun rüyamızda bile göremeyeceği...

İsmi geçenler arasında Cumhurbaşkanı Tatar ‘yalan’ diyerek noktayı koydu!

En azından bir açıklama yapmış oldu...

Bizim Alihan da ‘param olsa bankadaki borçlarımı kapatırdım’ diyerek pozisyonunu ortaya koydu, iyi de yaptı!

Ama bu küçük açıklamalarla elbette bu iddialar kapatılamaz...

Kamuoyunda ve tabi ki sosyal medyada öyle yorumlar yapılıyor ki hepsi teyide muhtaç olsa da bu konuda devlet erkanına, savcılık ve polis teşkilatına büyük görevler düşüyor!

Hiçbir şey karanlıkta kalmasın diye!

...

Rüşvet konusunda son bomba Demokrat Parti içinde patladı...

Önce UBP’li olup sonra DP’ye geçen ve önemli makamlarda bulunan Redif Nurel, Kalkınma Bankası’ndan kredi istemiş, bunun için de kendinden 2.5 milyon TL rüşvet istemiş!

Gazeteler şimdi bunu manşete taşıyor...

Haliyle de ortalık yine toz duman!

Bu konuyu biz geçen yıl gündeme getirmiştik...

Nurel’in bu konuda Kalkınma’dan kredi talebini biliyoruz!

Çok da yüksek bir rakamdı...

Ama bir toplantı sonrası kendine kredinin verilmesi için yeterli kriterlerin olmadığı söylenmişti!

Konu da kapanıp gitmişti...

...

Şimdi Redif Nurel’e sormak gerek;

Madem ki sizden rüşvet istendi niye o zaman ortaya çıkıp da bunu açıklamadınız?

Öyle değil mi ya, eğer böyle bir teklif geldiyse insan niye bunu kamuoyuna açıklayıp hakkını aramaz?

Manidar bir durumdur bu...

Eğer bu doğruysa ve ispatı da var deniliyorsa, konu parti meselesi olmaktan çoktan çıkıp görev devletin bağımsız organlarınındır!

Soruşturma başlatmak için şikayet etmeye filan da gerek yoktur...

Devletin ilgili birimleri yapılan açıklamaları delil olarak kullanıp rüşvet iddialarını araştırıp gereğini yapmalıdır!

Miktar ister 50 milyon Dolar olsun ya da 2.5 milyon TL, bunun hiçbir önemi yoktur...

...

Demokrat Parti’ye gelince...

Serdar Denktaş, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olup da kendi partisinden bile tam destek alamayınca doğul olarak istifa edip inzivaya çekildi!

Kim olsa aynısını yapardı...

Sonra Fikri Ataoğlu dönemi başladı ve parti Fikriciler ve Serdarcılar diye ikiye bölündü!

Şu anda DP içinde çok ciddi bir parti içi muhalefet var...

Herkes diline geleni söylüyor, parti disiplini yerlerde sürünüyor!

30 sene geçmişi olan parti neredeyse tamamen menfaat partisi haline dönüştürüldü...

Olası bir seçimde baraj sorunu yaşar mı bilemeyiz ama birileri çıkıp da parti içi kavgalara müdahale edip sorunları çözme yöntemleri bulmasa bugünlerini arayacaklardır!

Demedi demeyin olur mu?

...

Kime inanalım?

Önce 13’ncü maaşlar şimdi de Aralık maaşları hesaplara yatmaya başladı...

Devlet çalışanları ve emekliler haliyle mutlu şimdi zam oranları merakla bekleniyor!

Ancak basın organlarında çelişkili çarşı haberlerini görünce haliyle şaşırıyoruz...

Bir gazete diyor ki;

Çarşı bomboş siftah yapamıyoruz...

Bir diğeri;

Çarşıya bereket geldi esnaf rahat bir nefes aldı...

Hadi bakalım kime inanalım şimdi?

Başörtülü kızlar...

Bir okurumuz aktardı, kendisine baş örtüsü olan birkaç öğrenci şikayette bulunmuş...

Yollarda oto stop çekerken sürücülerin çoğu kendilerini almıyor diye!

Bize aktardı, konuyu gündeme getirmemizi istedi...

Bu tamamen kişisel bir tercihtir!

Biz yıllar önce bu konuda bir deneyim yaşadık ve sonuçta özellikle belli bir saatten sonra yolda oto stop çeken kimseyi araca almama kararı ürettik...

Bu kararımızda da eğer çok büyük bir acil durum olmazsa devam edeceğiz!

Fark görebiliyor musunuz?

Yine bir okuyucu dertleşmesi...

Öyle reklamlar yapıldı ki millet 4.5 G konusunda büyük beklentiler içine girdi!

Bir okur diyor ki;

Her iki şirketin de mobil telefonlarını kullanıyormuş, zannetmiş ki 4.5 G gelince uzaya kadar uçacak!

Yok öyle bir şey diyor...

Hatta 3 G döneminde daha hızlı olduğunu iddia ediyor!

Peki ya siz;

Fark görebiliyor musunuz?

Ben susma hakkımı kullanıyorum!