İstismar
Belirsizlik, içine kapanmıştık, içte yapılan her ne varsa, istemeye, istemeye kabullenme.
Aslında bunun bir diğer adı da "çaresizliktir".
Vazgeçmek olmaz, kabullenmek olmaz, gel gör ki, değişmiyor.
Ne söylense ne yapılsa, adeta duvara vurup tekrar geri geliyor.
Fayda etmiyor, ne söylense, yazılsa, çizilse, değişmiyor.
Kutuplaşıyor, gerginleşiyor, bunu faydaya, kazanca çevirenler, her daim kazançlı çıkıyor.
Toplumun hassas konuları, adeta tabuya çevrilmiş, duygusal, manevi yönü, özel hayata müdahale noktasında, istismar ediliyor.
Bunu kabul edemeyiz.
Eleştiri ile siyasallaştırmak arasında ince bir çizgi var.
Hemen her konu, belli kesimlerin, siyasi bakış açısına göre, kişiselleştiriliyor, siyasallaştırılıyor, amacından uzaklaştırılıyor.
Bu durum da bir istismardır.
Toplumun için hassas konular, çok taraflı istismar ediliyor.
Bunu da kabullenmemek gerek.
Bu ülkenin, ortak çıkarlarına odaklanmış, siyaseti sınırında bırakan, kim olduğu fark etmeksizin, yanlışa yanlış, doğruya doğru, diyebilen, aydınlara ihtiyacı var.
Siyasallaşmamış, popülizme sırt çevirmiş, sivil toplum örgütleri, basın kuruluşları, topluma, bilgisiyle, eğitimiyle, dünya görüşüyle, yol gösterecek aydınlar.
Öyle bir kasvet ki, kaçtıkça, geri dönüyorsun, dedim ya çaresizlik.
Oysa ne gerek var, her dönem değerlerini, kültürünü, inançlarını, yitirmeden, kaybetmeden, koruyarak, sahiplenerek, bugünlere gelen, bu topluma kim, nasıl ayar verebilir ki.
Birilerinin, bir başkası üzerinde, korku, güç, kontrol sağlamaya çalışması da sistemli bir istismardır.
İstismar sadece fiziki değil, psikolojik baskı, mobbing, aşağılamak, küçümseyerek, bireyle başlayıp, toplumsal boyutlara da ulaşabilir.
Bireysel başlar, normalleşir, küçümsenir, geçiştirilir, önemsenmez, sonuç olarak toplumu etkiler, genlerini, kimyasını bozar.
İstismar, sadece fiziki değil, psikolojik ve travmalarla sonuçlanacak, hayat boyu etkilerinin süreceği, olumsuzluklara, hasarlara sebebiyet verecek bir saldırıdır.
Söylediğim gibi en kötüsü de sıradanlaştırmak olur.
Kimse, hiçbir kimsenin yaşam tarzına, kişisel tercihlerine, dini inanç ve ibadet özgürlüğüne karışamaz, zorlayamaz, hiçbir makamı, yetkiyi kötüye kullanamaz, kullanmamalıdır.
Oldum olası, gerginlikten, kutuplaşmaktan ve kutuplaştırmaktan nefret ettim.
"Üç günlük dünya, değer mi?" diyenlerdenim.
Herkesin görüşü, düşüncesi, hayatı kendine, toplumu ilgilendiren, her konu, her birey için, devlet tarafından korunmalıdır.
Kimse, kimseye, hayatı, dini, dili, hayata dair tercihleri üzerinden neyi, nasıl yapacağına, evlenmesine, çocuk yapmasına, karışamaz.
Bu ne devletin ne dini inancın ne de bir bireyin görevi değil.
Özellikle kadınlar üzerinden, bu tür düşünceler kabul edilemez.
Hangi çağda yaşıyoruz?
Bunları aşmış bir toplumun üyeleriyiz.
Bu anlayış, bu topraklarda tutmaz.

Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.