Bir hırsızlık haberi
“Lefkoşa’da Ağustos 2019 ve Şubat 2020 tarihleri arasında temizlik yaptığı dönemlerde ikametgâhtan ziynet eşyası çalan sanık Nargiza Udayewa aleyhindeki karar açıklandı.
Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Fadıl Aksun, Kıdemli Yargıç Vedia B. Barkın ve Yargıç Murat Soytaç’dan oluşan mahkeme heyetinin oy birliği ile vermiş olduğu kararı Kıdemli Yargıç Barkın açıkladı.
Barkın sanık Nargiza Udayewa Ağustos 2019 ve Şubat 2020 tarihleri arasında temizlik yaptığı ev ve işyerinden 88 bin 435 TL değerinde toplam 193 parça muhtelif ebat ve markalarda ziynet eşyasını sirkat ettiğini belirtti.
Barkın sanığın işlemiş olduğu suçun ciddi bir suç olduğunu kendisine güvenip işveren kişilere karşı işlenen bu suçun işveren ile işçi arasında oluşan güven ilişkisini zedelediğini ve bu durumun toplumda güven sarsıntısı yarattığını belirterek suçlu bulup mahkûm ettikleri sanığı 2 yıl hapis cezası ile cezalandırdıklarını açıkladı.”
Sirkat yani hırsızlık.
“Hırsızlık, yazılı kanunlar ya da toplumsal meşruiyet düzeyinde mülkiyeti kendine ait olmayan bir taşınır malı, izinsizce alıkoyma, kullanma.”
Hem yasal hem de ahlaki bir suç.
Sirkat etme, çalma, hırsızlık.
Kanun önünde önemli bir suç.
Büyüğü küçüğü yok, kanun önünde olduğu gibi, ahlaki yönde, toplum önünde, manevi olarak da cezalandırılır.
Yazının girişindeki bir hırsızlık haberidir.
Suçu işleyen kadın, yasalar gereği mahkeme tarafından cezalandırıldı.
Kıdemli Yargıç Vedia B. Barkın’ın şu sözleri oldukça önemlidir;
“Sanığın işlemiş olduğu suç ciddi bir suçtur. Kendisine güvenip işveren kişilere karşı işlenen bu suçun işveren ile işçi arasında oluşan güven ilişkisini zedelemiş ve bu durum da toplumda güven sarsıntısı yaratmaktadır.”
Kesinlikle katılırım.
Güven sarsıntısı önemli, hatta ülkenin en büyük sorunu.
Hırsızlık suçu ile ilgili daha çok olay vardır, yaşanmaktadır.
Gazete sayfalarına, sosyal medyaya, haber sitelerine bakmak yeterli.
Peki, kötü yönetilen, zarar ettirilen, batan, batırılan kamu kurumlarında neden aynı sonuçları göremiyoruz?
Hızlı, çabuk, adil.
Görevi kötüye kullanma, kamusal zarara yol açma, kamuya ait kaynakları har vurup, harman savurma.
Bunlara ait bir suç tanımı yok mu?
Neden yapanın yanına kalıyor, unutuluyor, unutturuluyor, sorumlu yok, soran, sorgulayan yok.
Muhataplarının artık hayatta olmadığı yolsuzluk dosyaları, hala tozlu raflarda sonuç bekliyor.
Yasalar, kanunlar aynı değil mi, birilerine uygulanan birilerine neden uygulanmıyor?
Bu mekanizmayı, sistemi engelleyen nedir?
Adaletin tecelli etmesinin, bedel ödemenin, hatanın, suçun cezai karşılığı neden tecelli etmiyor?
Kamusal harcamalarda, keyfilik, hesapsızlık, korunan sorumsuzluk, böyle bir kanun mu var?
Son örnek KIB-TEK, iki buçuk yılda, 310 milyon TL fazladan ödeme.
Aylık ortalama 200 milyon TL zarar.
Bunların mutlaka sebebi ve sebep olanları vardır.
Kötü yönetime en net örnek, KIB-TEK’tir.
Birçok kurum, benzer hatalar ve hata yapanların cezasız kalmasıyla, bitip gitti.
Esas mesele, şimdi ne olacak?
AKSA’ya alım garantili ve uzun vadeli sözleşme yenilenmesine karşıyım.
Eğer bir gereklilikse, ihale açılır, isteyen katılır, teklifler sunulur, şartlara uygun olandan destek alınır.
Rekabet yaratılır, tekelcilik ortadan kaldırılır.
Bir TAŞYAPI vakası daha yaratılmak üzere.
Hep olduğu gibi, daha öncede yaşandığı üzere, bunlarda unutulup gidecek ve bedel toplumsal olarak ödenmeye devam mı edecek?
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.