Karar verici beş ülke
78. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu 193 ülke ve liderini bir araya getirdi.
BM Genel Kurulu her yıl, ortak bir platforma dönüşüyor.
Ekonomiden, iklime kadar dünyanın geleceği masaya yatırılıyor.
Dünyanın birçok yerinden sesler, görüşler gündeme geliyor, konuşuluyor.
Pek çok bölgede yaşanan çeşitli sorunlar, bir kez daha hatırlatılıyor.
Kendi açımızdan bakınca, Kıbrıs sorununun da gündeme gelmesi, tarafların iletişim kurması, konunun gündeme gelmesi tabii ki olumludur.
Taraflar, ülkeler, yöneticiler, kendileri ve ülkelerinin çıkarları doğrultusunda konulara yaklaşım gösteriyor ve pozisyon alıyorlar.
Bu gayet normal bir durum.
Bu tür organizasyonlar fırsata çevrilmeli ve kendimizi daha çok ve de daha iyi anlatmamız, ifade etmemiz için her detayıyla, son anına kadar iyi kullanılmalı, değerlendirilmeli.
Uluslararası, görünür olduğumuz, varlığımızın belirlendiği yerler, sadece buralarıdır.
Bu tür yerlerde daha çok bulunmalı, daha fazla enerji ve zaman harcamalı, görünür olmak şart.
Kimseyle konuşmaktan, tartışmaktan, ikna etmekten, çabalamaktan, anlatmaktan kaçmamak gerek.
Kıbrıs sorunu, sadece Türkiye ve Güney Kıbrıs arasında yaşanan bir sorun değildir.
Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar, direkt muhataptır.
Ve doğru yol, bu muhataplık üzerinden geçmelidir, bu olması gerekendir.
Kıbrıslı Türkler bu denklemden çıkmamalı, çıkarılmamalı.
BM, Kıbrıs sorunu ile ilgili tüm taraflar, tek düze bir sığlık içinde.
Gidilen yol, tutulan çizgi her neyse, ne ileri, ne de geri adım atılmıyor.
Herkes kendi açısından haklılığını ortaya koymaktan, bunun ısrarından geri adım atmıyor.
Peki nasıl olacak, bu sorun nasıl çözülecek?
Sorun çözülmeli mi, yoksa mevcut durum zaten çözümün kendisi mi?
Annan Planı, Crans Montana süreçleri, yapıcı ve çözüme istekli Kıbrıslı Türklere ne kazandırdı?
Siyasi eşitlik hala tartışma ve pazarlık konusu ise, zaman sınırlaması yok ve çözümü engelleyen taraf herhangi bir bedel ödemeyecekse, çözüme ulaşma adına katkı koyan, istekli taraf için kazanım olmayacaksa, bu durum daha yıllarca gider.
BM’nin, en başta bu konularla ilgili yeni sınırlamalar belirlemesi gerek.
Veto yetkisine sahip beş daimi ülke olan, Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere, dünyadan büyük mü? Değil, ama gerçekler ortada, bu 5 ülke arasındaki dengeler, belirleyici oluyor.
5 ülke, kendi çıkarları doğrultusunda karar veriyor, onlarca ülkenin, toplumun kaderi değişiyor, ya da değişmiyor.
Ancak durum bu.
Federal çözüm ne kadar uzaksa, KKTC’nin ayrı bir devlet olarak tanınması da o kadar uzaktır.
Ne zorlama, ne de dış etkenlerin etkili olmadığı bir çözümü, Kıbrıslı Türk ve Rumların bulmasını çok isterdim.
Ancak bunun mümkün olmadığını da görüyorum.
Farklı modeller, metotlarla, yeni yolları denemenin zamanı geldi, buna yürekten inanıyorum.
Pek çok alanda iş birliği yapılabilir, yapılmalıdır.
Bunun fırsatı zaman zaman yakalandı.
Ortak nokta "Kıbrıs" için, ortak sorunları aşmak, aynı coğrafyanın yaşadığı sıkıntılara çare bulmak, kaygısız ve ön yargısız, iş birliği alanları geliştirmek, başarılmalı.
Fakat bildik sığ engeller, iç siyasete malzeme yapmalar, cesaretsizlik, değişime direnç, bunları engelledi, hala daha da engelliyor.
Süreç tam bir belirsizlik, dengeler değişir mi, bu saatten sonra zor.

Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.