Erhan Arıklı’nın FETÖ vurgusu

Yayın Tarihi: 16/10/23 07:00
okuma süresi: 4 dak.

“Sahte reçete” diye bilinen olay, seyir değiştiriyor.

Yargıda olan bir konuda konuşmak, yazmak mutlaka ki doğru değil.

Ama bazen gelinen nokta itibarı ile her konu tabu olmaktan çıkıyor.

Bu yaklaşım biraz da kolaycılıkla alakalı.

Taraf olmamak, beklemek, izlemek, zaman kazanmak için bir bahane gibi geliyor bana.

Söz konusu olay, belki de bir ilk, önemli bir tecrübe yaşıyoruz.

Kafalar, karmakarışık, biraz duygusal, biraz hüzün, biraz da ön yargı.

Süreç sağlıklı ilerlemiyor, en azından kamuoyunun bakış açısına göre.

Mutlaka süreci ilerletenler, işlerini, yetkilerine göre yapıyorlardır.

Sistemin bozukluğunu kullanan, devletten hakkı olmayanları alanlar vardır.

Bu sadece reçete olayında değil, pek çok konuda, alanda, dairede yaşanıyor.

Tabii ki kanıt olmadan, bir yere kadar dikkat çekilebilir.

Bu konu gündeme geldiği ilk günlerde şunu söylemiş ve yazmıştım;

“Toplum olarak bir travma yaşıyoruz ve önemli bir sınavdan geçiyoruz.”

Üzgünüm ki bu sınavdan da kaldık.

Yine bölündük, yine herkes, her kesim, siyasi duruşu, ideolojisi, öfkesi, önyargısı, kimisi sevinerek, kimisi üzülerek, daha olayın netleşmemesine rağmen, yargılamış, hüküm veya beraat vermiş.

Günlerdir, takip etmeye, izlemeye, ani tepkiler vermemeye çalışıyorum.

Bir yanım mantık, bir yanım duygusal ağırlıkta.

Doktor Halil Uzuner, Güven Erkal, Sibel Siber, yakından tanıdığım insanlar.

Paraya, ihtiyacı olmayan insanlar.

Bu suçlamalardan aklanacaklarına inanıyorum, iyi niyetle, hastalarına yardımcı olmaya çalıştıklarından eminim.

Hatta doktorlar için siyasette bir yerlere gelmenin daha kolay olması, hastalarla kurdukları bu yardımcı olma bağıdır.

Elbette, diğer doktorlar ve eczacılar için de ilaca ulaşımı kolaylaştırmayı amaç edinenler de vardır.

Mutlaka gerçekler ortaya çıkacaktır.

Bu benim düşüncem, süreç sonunda doğru kararı yargı verecektir.

Önemli olan, sürecin sağlıklı bir şekilde yönetilmesidir.

Kim olursa olsun, suçluluğu henüz kanıtlanmamış insanları, toplumun önüne atmak son derece yanlış.

En başta kelepçe uygulaması, yasal, teamül veya yetkiler içinde olabilir.

Bu inisiyatif, sorumluluk alınarak bu noktalara getirilmemeliydi.

Bu noktada, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı’nın FETÖ vurgulu sözleri dikkat çekicidir;

“Tehlikeli ve kaçma endişesi olmayan kişilerin mahkemeye kelepçeli getirilmesi FETÖ vari bir uygulamadır ve tamamen itibar suikastına yol açmaktadır. Kaçma endişesi taşımayan ve tehlikeli olmayan kişilere kelepçe uygulamasına derhal son verilmelidir."

Yani olayın içinde farklı kesimler var ve bu uygulamalar sistematik bir şekilde mi yapılıyor?

Başka amaçlar mı var?

Bu sözler çok anlamlıdır.

Durum buysa, devlet, kurumlar, polis, yargı, kullanılıyor demektir.

Görev tabii ki yasa yapıcılarda.

Mesele daha da karmaşık ve kestirilemeyecek bir noktaya doğru gidiyor.

Sağduyu, sabır ve sükûnet çok önemli.

Hepimizin amacı, yapanın ve yapmayanın ayırt edilmesi, itibar suikastının değil, suçlunun ve suçsuzun ortaya çıkması.

Suçlu olma ihtimali olan herkesin eşit muameleyi görmesi.

Toplumsal ve vicdanı yargının, acımasızca, siyasi ideoloji ile iktidara veya muhalefete yaranma gailesiyle değil, sürecin hukuki olarak sonlanmasıyla, kişiselleştirmeden, siyasallaştırmadan, sonlanmasını beklemek.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.