Atatürk, ilimdir, bilimdir, cumhuriyettir

Yayın Tarihi: 30/10/23 07:00
okuma süresi: 4 dak.

Türkiye Cumhuriyeti'nin yüzüncü yılı.

Cumhuriyet, tam yüz yıl önce, “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” cümlesinin yol haritası olduğu, bir devrimdi.

Mustafa Kemal, daha yolunda başında iken;

“Benim elime büyük yetki ve güç geçerse ben sosyal hayatımızda istenilen inkılabı bir anda yapacağımı zannederdim. Zira ben, bazıları gibi halkı ve ulemayı yavaş yavaş benim görüşlerimin derecesinde görmeye ve düşündürmeye alıştırmak suretiyle bu işin yapılabileceğini kabul etmiyorum ve böyle harekete karşı ruhum isyan ediyor.

Ben, bu kadar yıllık yükseköğrenim gördükten, sosyal ve uygar hayatı inceledikten sonra neden halk seviyesine ineyim?

Onları kendi seviyeme çıkarırım. Ben onlar gibi değil, onlar benim gibi olsunlar.”

Eğitime, eğitmeye, öğretmeye, önem verilmiş, hiçbir vatandaşlık hakkı olmayan, taba olan bir halka, kendi kendini yönetme hakkı tanınmış.

Yüz yıl öncesinden bahsediyoruz, o günün şartlarında, yapılabilecek olanın en iyisi yapılmış, yapılmaya çalışılmış.

Kısa bir sürede ekonomiden, eğitime, sanayi hamlelerine, devletin teşkilatlanmasına ve elbette çevre ülkelerle, dünya ile barışı sağlamak amaçlanmış.

Yorgun, bitkin, umutsuz, fakir bir halk, bir devlet sahip olmuş.

Devlet bir evdedir, herkesin evi, kimsesizlerin, kimsesi, devlet, cumhuriyet.

Hatalar yapılmadı mı, tabi ki yapıldı.

Sağlıklı bir demokrasi inşa edilemedi.

Ancak ve ancak tekrar altını çizmeliyim;

Yüz yıl öncesinin şartlarından, imkânlarından, toplumsal yapısından bahsediyoruz.

Büyük bir cesaret, büyük bir değişim, devrim, sonrasında atılan cesur adımlar, modernleşme, batıya ayak uydurma çabası.

Mustafa Kemal Atatürk, ön görülü, çağdaş, cesur, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu.

Tabi ki bir insan, doğruları ile hataları ile bir birey.

Ancak bunun dışında, yaptıkları, yarattıkları, yüz yıl sonrasını görebilmesi ile bir yaşam biçimi, yaşam tarzı.

Bilim, ilim, cumhuriyet.

Atatürk, tek başına, ayrı, bambaşka, toplumun ortak değeri, birleştiricisi.

Türkiye Cumhuriyeti bu temeller üzerinde, çok daha sağlam, demokratik ve çok daha modernleşmiş bir noktada olmalıydı.

Hala daha Atatürk’ü, cumhuriyeti tartışmamalıydı.

Daha iyiye, daha ileriye, gelişmeye, her alanda daha başarılı noktalara gelmeliydi.

Türk halkının, laikliğin, eğitimin, insan yetiştirmenin önemini her zaman olduğundan, çok daha iyi anlamış bir halk olduğuna inanıyorum.

“Ben manevi miras olarak hiçbir nas-ı katı, hiçbir dogma, hiçbir donmuş, kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonra, beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.

Bilim ve fen nerede ise oradan alacağız ve her ulus kişisinin kafasına koyacağız. Bilim ve fen için kayıt ve şart yoktur.”

İlim, bilim, akıl, vicdan, işte kendi söylemi ile Atatürk’ün mirası.

Yüz yıllar geçse de yol gösterecek fikirleri.

 "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."

Evet, elbette vücut toprak olacak, ama fikirler ölmeyecek, yaşayacak.

''Dünyada her şey için, maddiyat için, maneviyat için, muvaffakiyet için, en hakiki mürşit ilimdir, fendir.

İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir. Yalnız, ilim ve fennin yaşadığımız her dakikadaki safhalarının tekâmülünü idrak etmek ve terakkiyatını zamanında takip eylemek şarttır.''

Bu hedeflerle, nice yüzyıllara Türkiye.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları