Babama mektup

Yayın Tarihi: 31/05/24 07:00
okuma süresi: 4 dak.

Evet babam, otuz yıl geride kaldı.

Otuz yıldır, yüzünü görmüyor, sesini duymuyoruz.

En büyük teselli, hala daha hatırana, ismine, bıraktığın izlenime, her yerde saygı var.

Her yıl, her 30 Mayıs'ta olduğu gibi, bizim buralarda olanları, yazacağım, anlatacağım sana.

Söylerken çok kolay, ama anlatmaya başlayınca, geriye dönüp bakınca, otuz yıl çok uzun bir zaman.

Memleket aynı, sizin zamanlarınızda, sorun olan her ne varsa, bugünde sorun.

Üstelik kökleşerek, kemikleşerek, daha da sağlamlaşmış şekilde.

Yıllarını verdin, sağlık alanına, Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanesi, bugün yine yetersiz, meslektaşların yine canla başla, fedakarlıkla, hayat kurtarmaya devam ediyor.

Üstelik zorluklara rağmen, yeni başarı hikayeleri yazarak.

Sağlık artık parası olana daha bir hak, gelinen nokta bu.

Sistem zorlanıyor, kaldırmıyor, senin dönemden mesai arkadaşların birer birer emekli olmuş, bir kısmı hala başka yerlerde çalışmaya devam ediyor.

Ne zaman karşılaşsak, gözler doluyor, yarım kalan hatıralar, anılar canlanıyor ve hep aynı yarım kalan cümle "Ah Sami arkadaşım, çok erken bıraktı bizi".

Herkes kendi yaşam kavgasının içinde.

Aile bağları eskisi gibi değil, samimiyet, iyi niyet, yardımlaşma, koruma, kollama, zor günlerde destek olma, yok, herkes birbirine uzaktan bakıyor.

Cenaze veya düğün gibi yerlerde bir karşılaşma, tesadüf eseri görüşme, geriye kalan her ne varsa, sosyal medya denen mecrada.

Annem iyi, tabii olabildiği kadar.

Zaman zaman sağlık sorunları yaşıyor, elimizden geldiğince, ben, Burçin, en çok da Nilçin tüm ihtiyaçları için seferber oluyoruz.

Bazen düşünüyorum da acaba daha fazlasını yapabilir miyiz, eksik bıraktığımız bir şeyler var mı?

Senden kalan emanet, anamız, baş tacımız, kıymetini yeterince biliyor muyuz diye de düşünmeden edemiyorum.

İş güç uğraşma, hayatın sürüklediği koşuşturma, anneme dair bunları ister istemez düşündürüyor.

Annem ki hiç kimsenin düşünemediğini, düşünen, en ince, en hesaplı kararı veren, kendinden başka herkesi öncelik yapan, ne ailesinden ne başkasından, yüzü gülmeyen, 37 yaşında üç çocukla yalnız kalan, hayatı boyunca mücadele eden, anam, anamız.

Ailemiz, çekirdek olacak kadar bağlı, büyük olacak kadar geniş.

Belli yerlere gelmiş, hayat standartlarında bir seviyeye ulaşmış, çocuk çoluğa karışmış, artık çocukların geleceği için planlar yapmaya başlamış.

Adını taşıyan oğlum, Sami, Atatürk Öğretmen Akademisini kazandı, ilk yıl bitiyor.

Önemli bir başarı ile öğretmen olmaya ilk adımı attı ve başarılı bir eğitim düzeyi ile yoluna devam ediyor.

Mehmet'imiz bildiğin gibi, daha öncede yazdım, anlattım, bizim özelimiz, kıymetlimiz, büyüyor, zorluklara karşı.

Büyük Sami'miz var, bir de küçük Erçin'imiz, ailenin neşe kaynakları, ne duran ne oturan, her gün şaşırtan.

Tam bir yıl önce, senin aramızdan ayrılmanın, 29'uncu yılında, Şemi amcamı da kaybettik.

Senden bir hatıramızdı, ne zaman görsek, aklımıza sen gelirdin, o da gitti.

Cemil eniştem de aynı şekilde, aile ağacımızdan bir yaprak gibi savruldu, düştü.

Daha bir azaldık, daha bir yalnız kaldık.

Umarım, kavuştunuz, berabersiniz.

Sevgili babam, hiç bitmeyen, sevgi, saygı ve özlemle, bir sonraki mektupta görüşmek üzere.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.