Kıbrıs konusunda bir şeyler mi oluyor ?

Ülke gündemi Kıbrıs konusunu konuşmamızı engelliyor aslında. Ekonomik sorunlar, eğitimdeki sorunlar, sahte diploma ilgili soruşturma ve dahası Kıbrıs konusunu ülke gündeminden aldı götürdü.

Halbuki en önemli konulardan biridir Kıbrıs Meselesi. Tanınmamışlık, dünyada Kabul görmeme KKTC’nin hem ekonomik yönden hem de hukuki yönden gelişmemesini ve geri kalmasına neden oluyor.

Düşünün bir çözüm olsa Kıbrıslı Türklerin ne kadar önü açılır ve Kuzey Kıbrıs bambaşka bir ülke oluverir.

Her ne kadar Cumhurbaşkanı Ersin Tatar iki devletli çözümden bir adım geri atmasada Kıbrıs konusunda perde gerisinde bir takım gelişmeler olduğunu yüsek sesle duyuyoruz.

Bir gerçek var ki Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres’in Kıbrıs ilgisi devam ediyor; devam etmese Holguin’i buraya göndermezdi.

Holguin temaslarına devam ediyor ve altı Aydan daha fazla sürecek bir temas süreci yaşanacağını da duyuyoruz.Türkiye ve Yunanistan yakınlaşması da son derece önemli.

Mayıs ayında Yunan Başbakanı Mitoçakis ve Yunan Dışişleri Bakanı Türkiye’yi yeniden ziyaret edecek. Ille ki Anavatanların birbirine yakınlığı Kıbrıs sorununda da yeni kapıların açılmasında rol oynayacaktır.

Eski Başbakan Faiz Sucuoğlu bir sohbetimizde bir yerlerde adına İskoç Planı denilen bir plan üzerinde çalışıldığını ve referanduma götürmeden bir antlaşma olabileceğini iyi yerlerden duyduğunu bana anlatmıştı.

Bu plandan haberi olanlar olduğu gibi olmayanlarda var ancak böyle de ciddi bir iddia var.

Prof. Dr. Mehmet Çağlar geçtiğimiz gün bende konuktu.

Çağlar özellikle Eylül ayını işaret etti ve birçok şeyin Eylül ayından sonra değişebileceği uyarısında bulundu.

Hatta Cumhurbaşkanı Tatar’ın söylemlerinde bir yumuşama olduğunu ve daha önce KKTC’yi tanıyın darken şimdi siyasi eşitliğimizi tanıyın dediğini ve Türk tarafı da çözüm konusunda bir iyileşme olduğunu anlattı.

Bir gerçek daha var; KKTC tanınmaz. Bu konuda bazı çevreler sürekli çağrıda bulunuyor ve örnekler de

veriyorlar ancak KKTC’nin tanınmasının söz konusu olmadığını hatta KKTC’nin tanınmasını istemenin Türkiye’nin de çıkarlarına ters düştüğünü yeri gelmişken belirtmek lazım.

Unutmayın ki garantörlük antlaşması var ve bu antlaşmadan doğan haklarla Türk askeri Kıbrıs’ta bulunuyor ve Türkiye bu antlaşmadan yola çıkarak işgalci değil.

Bu antlaşmanın hilafına bulunmak Kıbrıs Cumhuriyeti varken adada ayrı bir devleti savunmak hep bunlar Garantörlük antlaşmasının aleyhine bir propagandadır.

Rumların asıl istediği çözüm şekli bildiğiniz gibi Üniter Devlet çözüm şeklidir, Türk tarafının da iki devlet tezi yeni bir tez olmamakla birlikte Merhum Cumhurbaşkanı Denktaş bey zamanından beri telaffuz edilen bir çözüm şeklidir.

Dünyanın Kabul ettiği ise özellikle güvenlik konseyinin ki birçok konuda anlaşmayan güvenlik konseyinin ise Kıbrıs sorununda birşleştiği tek nokta yine bir Türk tezi olan ve KKTC’nin kuruluşunda anaysanında da yer alan Federasyondur.

Bu nedenle taraflar yine bir federasyon çatısı altında yeniden müzakere sürecine başlarlar mı bilinmez ama zayıf bir federasyon zeminin altında yeniden müzakerelere başlayabilirler.

Dostlar bir siyasilerin açıkladıkları vardır bir de perde gerisinde yaşananlar.

Crans Montana sürecinde dönemin Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun ne kadar iyimser davrandığı ve çözüm olması için ne kadar yapıcı adımlar attığını hatırlayın.

Türkiye başta Yunanistan olmak üzere Rum tarafında ciddi anlamda bir iyimserlik görürse müzakereler Eylül sonrasında tekrar başlayabilir. Bu çok uzak bir seçenek değil.

Bekleyip göreceğiz ama bir yerlerde Kıbrıslı Türklerin kaderinin çizildiğini hissedebiliyoruz. Burada Kıbrıslı Türk ve Rumlarla Anavatanların da tatmin olacağı bir aşamadır.

Bu noktaya gelinebilirse adını ne koyarsanız koyun tekrardan müzakereler başlayabilir. Evet Crans Montana gerçekten kaçırılmış bir fırsattı ama fırsatlar bitmez ve büyükler isterse yeniden bir yerlerden başlar.

***************

Günün Sözü

Geleceğim bekle, dedi gitti. Ben beklemedim, oda gelmedi. Ölüm gibi bir şeydi ama kimse ölmedi.

Özdemir Asaf