Bütün hikaye bu...

Yayın Tarihi: 22/03/21 07:00
okuma süresi: 5 dak.

Bilindiği üzere, "metafor" sözcüğü Fransızca kökenli bir sözcük.

Daha çok bir şeyi başka şey ile benzetmeye, kıyaslamaya, anlatmaya yarayan,

mecaz anlamında kullanılmakta.

 

Örneğin;

“Eşek”, çok geniş yelpazede insanlara yön veren metaforlara konu olmakta!

 

Gelin bunu bir anektod ile örnekleyelim:

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında bir gün,

İstanbul Valisi ve Belediye başkanı Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay,

içkinin zararları konusunda bir konferans veriyormuş...

Dinleyicilere sormuş:

“İki kovadan birine su, diğerine rakı doldursak ve eşeğin önüne koysak,

eşek hangisini içer?”

Dinleyiciler de hep bir ağızdan cevap vermişler:

“Suyu”...

Duyduğu cevaptan memnun olan Vali Gökay,

bu kez de “Neden?” diye sorunca,

dinleyiciler arasında bulunan Neyzen Tevfik cevap vermiş:

“Eşekliğinden…”

 

SADECE BİR İLLÜZYONU KOVALAMAK...

Bir başka örnek ise,

 

“Koy havucu eşeğin burnunun dibine,

eşek sahibi istediği istikamete gitsin,

eşek ise sadece bir illüzyonu kovalasın!”

 

Eşek burnunun dibine konan havuca ulaşacak diye,

üzerindeki sahibinin istediği yöne doğru gidiyor.

 

Aslında burnunun dibine konan,

ve o gittikçe havucun da gittiği durumda,

havuca ulaşması zaten imkansız.

 

Eşek havucu bir nevi illüzyon olarak beyninde canlandırıyor,

ve ona erişecekmiş hissiyatına da kapılıyor,

ama aslında tek yaptığı sahibinin istediği yöne gitmek…

 

Aynı bizim KKTC illüzyonunda olduğu gibi,

 

Aslında üstümüzde çeşitli senaryolarla gerçekleştirilen "Kara Delik" de bu!

Parasız kalmak ya da parasız bırakılmak...

Mesele beş parasız kalmakla yoksul olmak arasındaki farkı anlamakta…

 

Beş parasız kalmak geçicidir,

Yoksul olmak ise kalıcı.

 

Buradaki "yoksulluğu",

pek çok olanaktan uzak kalmak, ya da yoksun olmakla açıklayabiliriz.

Bir tür sosyal ve ekonomik dışlanma yani.

Dünyalı bile sayılmıyoruz!

Hayati öneme sahip bir aşıya bile doğrudan ulaşmamız imkansız.

Beş parasız kalmayalım derken yoksul ve yoksun yaşamaya rıza gösteriyoruz,

ve öyle de yaşatılıyoruz.

 

Ne zaman bitecek bu yoksulluk ve yoksunluk diye soran olursa da cevap hazır:

KKTC tanınınca…

Yani daha havuç önümüzde ve yolumuz uzun!

Çünkü bir süreliğine de olsa

beş parasız kalmaya cesaretimiz ve takatimiz yok görünüyor.

Tam da şimdi Neyzen gibi birinin çıkıp,

Neyzen’in Vali Gökay’a “o eşekliğinden suyu içiyor” dediği gibi

bir şeyler söylemesi lazım…

 

Bütün mesele bu değil mi?

Beş parasız kalmaktansa illüzyona devam, yoksulluğa ve yoksunluğa devam.

 

Suyumuzdan bile yoksun kaldık, susuz kaldık…

Bir toplumu yalnızca parasızlık mı yoksullaştırıyor dersiniz?

Hayır efendim, beş parasız kalsak da bu geçicidir,

ama yoksun ve yoksul yaşamak kalıcılaşıyor.

Toplumumuz da giderek yoksunlaşıyor ve yoksullaşıyor,

bir Neyzen çıkıp da o eşek olduğundan rakı içmiyor diyemediği için!

Denizlere bile girememek bir toplumu yoksullaştırıp yoksunlaştırmaz mı?

Gençlerin dünyalı gençlerle birlikte spor yapamaması peki?

Çocuklarımızın ülkeye geri gelmeme eğilimlerinin giderek artmasına ne demeli?

Binlerce mazbata olan bu ülkedeki yoksulluğa ne diyeceğiz?

Yoksa Türkiye bize acil durum hastanesi yaptı diye,

yoksulluktan ve yoksunluktan kurtulduğumuzu mu sanıyoruz?

Kooperatifçilikten vazgeçerek,

merkez bankasını devrederek,

üretimden dışlanarak,

nüfusu plansız bir şekilde dörde katlayarak,

yoksunluktan ve yoksulluktan kurtulup zengin mi olduk?

 

Aslında nasıl yoksul ve yoksun olunduğu belli ama,

havucu gören beş parasız kalmamak için peşinden gidiyor

ve kimse Neyzen olamıyor.

Yoksul bırakıldık ama çoğu insan bunun farkında değil.

Neyin mi mesela?

En basitinden Anayasaya göre halkın olan denize bile girememenin

çok büyük bir yoksulluk olduğunun mesela…

 

İÇİNDE BULUNDUĞUN İLLÜZYONU DOMİNE EDEMEMEK!

İllüzyonu domine edemiyorsan eğer,

o seni domine ediyor ve yönlendiriyor,

hatta şekillendiriyor!

 

Peki biz neden bu yoksulluğu bir kader olarak yaşıyoruz?

 

Firavun’a sormuşlar, nasıl firavun oldun diye ,

O da cevaben,

“kimse itiraz etmedi”, demiş…

Tüm hikaye bu…

 

Niyet ve takat olmayınca, söylenen kelamın da pek bir manası olmuyor!

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Prof. Dr. Mehmet ÇAĞLAR yazıları