İnsanlar sadece ikiye ayrılırlar: İyi insanlar ve kötü insanlar

KKTC çok zor bir dönemden geçiyor.
Zaten zar zor ayakta duruyordu, bir de Koronavirüs belası çıktı,
Evlere kapandık...
Kimimiz işsiz kaldı,
İşi olan kimimizin ise geliri azaldı.

Bu içeriği boşaltılmış, implante edilen bir gerçeklikle, ne olacak bundan sonraki  halimiz?!
Zaten sermayesi el değiştirmiş,
İnsanları göç ettirilmiş, 
Dıştan inanılmaz göçler almış, 
Mahkemelerde binlerce banka/icar davası birikmiş,
"Muhtaç" ve "mecbur" bir varlık halinde yaşamaya,
"Hiç"lenmeye daha ne kadar razı olunacak, kim bilebilir ki?

Tepeden "babacılık" bitecek mi?
Kamusal alanların ve toplumsal kurumların "zarar ediyorlar" diyerek satılmalarının önüne geçilecek mi?
İman eksenli değişim ve dönüşüm nerede duracak peki!? 

Kim-kimler durduracak?

Müzakereler de eski "uzlaşmaz" hale, "güvenlik siyaseti" çerçevesine döndü...
Yani artık müzakerler bile bir "bilinmez"e ait!
Yıllardır işin içinden çıkamadıklarında nasıl ki "Ankara böyle istedi" diyerek kendilerini özne olmaktan uzaklaştırdılar, 

Şimdi de federal çözümü dışlamanın yolunu "Ankara bilir" ile açıklamaya çalışıyorlar...

Bilin ki!
Balkondan düşen saksı kafamıza iyice yaklaştı!
Federasyonla, KKTC'yi "Yap-İşlet-Devret (YİD)" modeli bir devlet kurumuna dönüştürmek arasındaki ayrışma noktası tam da bu!
Hiçbir yere ait olmamaya tahammül etmek, "-Mış" gibi yaşamak zordur...
Bu düzene sığınan isimsiz kalmaya devam eder! Bilesiniz...

Albert Einstein  diyor ki:

“Aptallara göre insanlar ırk, cinsiyet, milliyet, yaş, statü, renk, din ve dil başta olmak üzere sekizden fazla kategoriye ayrılırlar.
Halbuki olay bu kadar komplike değildir.
İnsanlar sadece ikiye ayrılırlar: İyi insanlar ve kötü insanlar.”