Dünyalı olmak neden bizim aleyhimize işlesin?

Yayın Tarihi: 23/05/22 07:00
okuma süresi: 5 dak.

Neden hep geçmişte yaşayalım?

Hani "akışta olmak?"
Hani dinamik olmak?
Neden şimdiye, bugüne ve geleceğe yaşama şansı vermeyelim?
İstenmeyen bir geçmişe odaklanıp saplanmak bizlere ne kazandırdı ki son 50 yıldır?

"KKTC"den fazlası yok mu dünyada?

Neden bu toplumu devamlı "acil modunda" tutmalı?
Neden hep stres tepkisi üreten haberler yaymak ve yazmak,
aynı koşulları ezberlemek,
aynı düşünceleri,
aynı davranışları,
aynı duyguları,
aynı deneyimleri duyumlamak, yaşamsal enerjimize ne katıyor?

Hadi KKTC’nin kuruluşu federal çözümü reddetmediği halde onu bir kenara bırakalım da, neden özgür ve güçlü bir KKTC yaratılamadı?

Bu izole ve güvensizlik ortamını ranta dönüştüren kesimler, bu olumsuz durumun bitmesini hiç istemediğinden olabilir mi acaba?
Kimbilir belki istemedikleri için de doğru sorular sorulmamış, paradigma değişememiş, yani, kamuoyunu yeniden yaratacak koşullar yaratılamamıştır…

Zaten yolun sonuna odaklanıp bundan esinlenmeden, "bilinenden" yeni bir şey de yaratılamaz...
Sırf yeni bir şey yapma hevesi hatırına yapılanlar da yaratım olmaz...

Peki nedir sorulması gereken “doğru” sorular?
Örneğin şu:

"Dünyalı" olmak neden bizim aleyhimize işlesin?

Nedir buna verebileceğiniz cevaplar?
Çifte standartlı insanların yükselişine, yasal yağmacıların yaratılmasına öncülük edemeyeceğimiz için mi?
Popülizm ile ayar bulup, avanta dağıtıp rantını yiyemeyeceğimiz için mi?

KKTC’nin ve Sarayönünün evrenin merkezi olduğu fikriyle, yemediğimiz içmediğimiz yer, dağıtmadığımız arsa, vermediğimiz söz kaldı mı?

Oysa bizler nasıl bir toplum olmayı hayâl etmiştik?
Ganimetçi mi?!
Gerçekten inançlı insanların aksine, hak yiyebilen ama bunu gizlemek için sözde beş vakit namazını da kılan mı?

Kısacası dünyalı olmayıp da ne olacaktık?
Kendi kül olana kadar yanan anka kuşları mı?
“Hasta”...
"Hasta" olduk tabii...

İnanmayan nesnelleştirdiklerimize bir baksın.
Bir taraftan “kumarhanelere ve sözde gece kulüpleri olarak lânse edilen genelevlere (kerhanelere)” “kültür turu” düzenlerken, öbür taraftan Camiler, Külliyeler, İmam Hatip Liseleri ve İlahiyat Fakülteleri inşa edilen kaç toplum var?

Neticede “KKTC” denen bu kurgulanan coğrafya, sorulara verdiğiniz cevaplar sonrasında sizin tercihinize göre şekillenir.
Bu yüzdendir ki, ülkemiz insanı, “kendisi olamama”nın yoğun sıkıntı ve zorluklarını çekmektedir.
Yanlış sorulara doğru cevaplar bulmak Kıbrıs Türk Toplumunu, toplum olmaktan çıkarmış, çevresel ve sosyal sürdürülebilirliği olmayan bir topluluk haline dönüştürmüştür.
“Kendine Yabancı” bir topluluk haline getirilen toplumun, ortak çıkarlara hizmet edecek hareket kabiliyeti de olmaz!

Maalesef, olan biten tam da budur.

Her kesim toplumsal bir krizle karşı karşıya olduğumuzu kabûl ediyor gibi görünüyor...
Ama çoğu kimse bu krizin gerçek yapısını tarif etmeye, sebebini saptamaya ve buna bir çare bulma sorumluluğunu üstlenmeye yeterince ve gereğince yanaşmıyor.

Yanlış yerlerde susuyoruz...

Çünkü hayatımızda sahici ilkeler yok!

Belâgat, zihinde oluşan birikimi sistemli bir şekilde aktarabilmektir.

Örneğin devlet dediğiniz kavramın içini “bilgi” ile doldurmak, onun nasıl bir yapı olduğunu, ne türden özelliklere sahip olduğunu anlatacak şekilde somut olarak “kavram”laştırmak gerekir. İşte ancak o zaman, devleti tam olarak anladığımızdan söz edebiliriz.

İdeolojilerden, toplumsal ve evrensel değerlerden yoksun, yalnızca grup kimliğine özgü, önceden verili referansları bir tarafa bırakmak gerek artık.

Çünkü bir toplumu “var etme”nin en iyi yolu, onun var olmasını sağlayacak koşulları keşfetmektir.

Çünkü insan, aleyhindeki şartları birikimiyle aşar.

Yalnızca kendi grubunun değerlerini benimseterek, yapay bir özgüven kazandıran değil, kamuoyunu yeniden yaratacak koşulları, kendi felsefesiyle pratiğe dönüştürüp, devrim yaratabilecek fikirlere bir belâgat sahibi olan bir grup bir toplumu var etmenin ve ileriye taşımanın öncüsü olabilir...

Siyaset yapmak, gül bahçesinde bülbül düşü görmek değildir.
Politikacı siyaset yaparken sorgulamak ve toplumu adına yapıcı olmak zorundadır!

Neticede toplumsal paydaşlar ve işbirlikleri kurmak ve birlikte değerli sonuçlar üretmek istiyorsak, önce nasıl olduğumuzu, nasıl göründüğümüzü, ne bildiğimizi bilmeliyiz...
Sonra da başka başka olmalıyız.

Bambaşka...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Prof. Dr. Mehmet ÇAĞLAR yazıları