Yok birbirinizden farkınız... Maalesef...

Yayın Tarihi: 29/05/20 12:35
okuma süresi: 7 dak.

Ana Muhalefet Lideri Tufan Erhürman hocamız dün sosyal medya hesabından hükümete yüklenmiş ve üst yönetim ile alt yönetim arasında imza edilen son paketi eleştirmiş.

Hocamız diyor ki "Çare üretilmezse, Türkiye’den alınan dış borçla yaşanacak rahatlama da geçici olacak. Türkiye ile imzalanan uluslararası anlaşmanın bel kemiği “kamu sektörü (cari bütçe açığına katkı)” için tahsis edilen 1 milyar 150 milyon TL. Herhangi bir değişiklik, düzenleme, “anlayış birliği” söz konusu olmazsa, bu rakamdan özel sektörde çalışanlara, reel sektöre, esnafa katkı veya destek sağlanması mümkün olmayacak."

Türkiye'nin hibe olarak bile değil, dış borç olarak yapacağını söylediği bu cari bütçe açığına katkı kredisi, adı üstünde, cari açığa katkı olarak gelip, bütçe deliğini kapatmak için kullanılacağına göre, Tufan Hoca'nın sözünü ettiği 'değişiklik', düzenleme, ya da anlayış birliğinin ne olduğunu anlamakta ben zorluk çekiyorum.

Bu para, cari açık için, yani devletin gider kaleminde bulunan maaş gibi şeyleri ödemek için kullanılacaksa, buradan özel sektöre nasıl bir ekmek çıkarılacak doğrusu hiç bilemedim.

KKTC devleti maliyesinin doğduğundan beri batık olduğunu ve bir alt yönetim olmanın gereği olarak, bağımlılık ilkesi uyarınca hep batık bırakılacak olması anlaşılan odur ki bizzat başbakanlık koltuğunda 15 ay geçiren Tufan Hocamız tarafından bile göz ardı edilmektedir.

Türkiye yönetimleri ile yumuşak bir ilişki kurmasına, affına sığınarak ifade etmem gerekirse 'iyi çocuk' olmasına rağmen, kendisine gereken yardımı yapmayan, tarihin en büyük bütçe açığını yine kendi hükümetinin karnesine yazdıran kimdir?

Dolayısıyla, son imza edilen paketin içinde bulunan 17 maddelik kısımda eleştirecek bir şey görmeyen, hele de KKTC Bakanlıklarına, rahmetli Turgut Özal'ın ekonomi danışmanlarından olan Bülent Şemiler'in tam yerine oturan ifadesiyle 'kayyum atanması' sanırım Tufan Hoca'nın canını sıkmamış.

Hoca, söz konusu iletisinin devamında "Kısacası “Türkiye’den kredi geldi, ekonomik sorunlar ortadan kalktı” yaklaşımıyla rehavete kapılacak bir durum olmadığının fark edilmesi ve çalışanların, esnafın ve işletmelerin desteklenmesi için hızla çare üretilmesi gerekiyor. Bu yaklaşım biçimiyle kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomi hedefinden daha da uzaklaşılmasına izin vermeyiz…” ifadelerini kullanıyor.

Eşyanın tabiatına aykırı olan şeyi, yani bir alt yönetimin, üst yönetim mahiyetinde kendi ayakları üzerinde durma masalını anlatmaya devam eden bir Ana Muhalefet Lideri, sanırım içinde bulunduğumuz düzeni normal bir şeymiş gibi göstermekten başka bir işe yaramıyor.

Mesela Tufan Hoca "esnaf ve işletmeler için hızla çare üretilsin" diyor. Lütfen bize açıklasın, KKTC devletinin elinde, batmış maliyesinden ve bağımlı siyasetinden başka ne var ki çare üretecek?

Mersin Gümrüğünün bile kapalı olduğu KKTC üreticisi, ürettiği malı nereye satacak? Lokomotif sektör denilen ama bütün büyük otellerin TC sermayesinin elinde olduğu, bütçeden yüzde 0.86'lık pay ayrılan ve zaten Koronavirüs salgını ile biten turizmle mi çare buluyoruz? Yoksa yine salgın ile birlikte biten eğitim sektöründen mi kaynak bekliyoruz?

Tufan Hocamız hangi çareden bahsediyor? Kufez yakınlarında bir altın madeni bulundu da bizim mi haberimiz yok acaba?

Yok eğer Tufan Hoca'nın çare dediği şey, gelen parayı 'Ali'nin külahını Veli'ye, Veli'ninkini de Ali'ye' aktarma şeklinde bir çare ise, kusura bakmasın ama artık onu da yapamayacak duruma geldik.

Çünkü tüm bakanlıkların imza edilen protokolde yazdığı şekliyle, 15 Haziran 2020'ye kadar 3 kişiden oluşan 'kayyum' heyetlerini atama yükümlülüğü vardır.

Yenidüzen yazarlarından Sami Özuslu'nun bügün köşesinde kaleme aldığı 'Gölgeli Devlet' misali yoluna devam eden bu devlet benzeri şeyin bir çaresi yoktur. Yani kısacası biçaredir.

Yine aynı gazeteden Ünal Fındık bugünkü yazısında protokolün 'statükoyu sürdürmek' amacıyla imza edildiğini kaydederek, kayyum atama işine sert sözlerle yüklenmiş, 'ülkemizi kaybediyoruz' şeklinde haklı olarak tepki göstermiştir.

Ancak belli ki, Tufan Hocamızın bu noktada kaygısı, daha önceki açıklamasında da kaydettiği üzere 'gelen parayı har vurup harman savurma lüksümüz yok' şeklindedir.

Tek derdi bu ve yukarıda yazdığım kısımlar olan, bu şekilde bir protokol imza edilmesine, statükonun bu şekilde sürdürülmesine değil de, muhteviyatının sadece ses çıkarabileceği kısımlarına laf eden bir Ana Muhalefet Partisi lideri için ne diyebilirim ki?

Birbirinizden farkınız yok dediğimizde kızıyorsunuz ama gerçek bu.

Çünkü bu bağımlı sistem altında, maalesef yok birbirinizden farkınız…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları