Guterres'in manevrası uzlaşıya yetecek mi?

Yayın Tarihi: 29/01/21 11:44
okuma süresi: 7 dak.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Kıbrıslı taraflarla garantör ülkeleri Mart başında bir araya getirmek istediğini ve anlaşma olursa yeni fikirlere açık olduğunu belirtti.

Guterres, BM Genel Merkezi'nde düzenlediği 2021'in ilk basın toplantısında sarf ettiği bu sözler, bizim ve Türkiye'nin basınına ilk kısmı kopartılarak "yeni fikirlere açığım" şeklindeki başlıklarla yansıtıldı.

İlk bakıldığında BM'nin kendi parametresi olan federal çözümü 'gömdü' hissi uyandıran bu ifadeleri normal şekliyle, yani "anlaşma olursa yeni fikirlere açığım" şekliyle kullanırsak durumun ne olduğu ortaya çıkar. Ancak ifadeleri tam cümle içinde kullanmak daha güzel fikirler verebilir.

Çünkü AA muhabirinin ilgili basın toplantısında Kıbrıslı tarafları ne zaman bir araya getireceği ve Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın "Kendi devletimizin tanınmasını hak ediyoruz" şeklindeki açıklamasına ilişkin sorusuna Guterres'in verdiği tam cevap şudur:

"Niyetim, mart başında Kıbrıs'taki iki toplum ve garantör ülkeler Tükiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık'ı bir araya getirmek. Ön koşulsuz gayri resmi bir toplantı olmasına karar verdik. Tarafların, geleceği nasıl gördüklerini dürüstçe tartışma şansı var. BM Güvenlik Konseyi'nden müzakereler konusunda aldığım bir yetki var ve bu metot iki toplumlu, iki kesimli bir çözüm sunuyor ama bu durum tarafların pozisyonlarını sunmasına engel değil. Taraflar müzakerelerin kapsamını genişletme konusunda anlaşırsa, ben her zaman Güvenlik Konseyi'ne gitmeye hazırım. İlk aşama tarafları bir araya getirmek, onları dinlemek ve görüşmelerin sonucuna bakmak. Aldığım yetkiye bağlı kalmam demek; herkesi dinlemeye, tarafların gelecekleri konusunda varacakları ortak noktaya açık olmadığım anlamına gelmiyor."

Olayı en başından alırsak, Guterres'in yeni fikir dediği ve yine atıfta bulunup 'değişti' dediği Kıbrıs Türk liderliğinin ortaya attığı 'iki devletli çözüm' modelinden başka bir şey değildir.

Yani 1983'te bir 'fait accompili-oldu bittiyle' ilan edilen ancak tanınması bir kenara, o şansı bile yasaklanan KKTC'den bahsediyoruz, yeni fikir olarak "KKTC'yi tanıyın" diyoruz.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da son yaptığı açıklamada buna işaret etmiş ve "tanınma olmadan çözüm olmaz" demiştir. Denktaş ve Eroğlu da yıllarca demişti.

Yani bizim anlaşmak istediğimiz şey, Rumların asla anlaşmak istemediği şeydir.

Kıbrıs sorunu denen mevhumun, 1955'lerde başlayan, 1960'ta ortak devlet kuran, 1963'te fasariyalara başlayan, 1964'te oradan ayrılan, yine aynı yıl Türkiye'nin de imza ettiği 186 sayılı kararla birlikte tüm adayı temsil hakkını Kıbrıslı Rumlara kaptıran, bununla da yetinmeyip 1967'de Geçici Yönetimi, 1975'te Federe Devleti, 1983'te ise ayrı cumhuriyeti kuran Kıbrıslı Türklerin aleyhine gelişen bir durum olduğunun, dünya tarafından 'ayrılıkçı' görüldüğünün farkında olmayanların, yeni diye yutturmaya çalıştığı şey -dünya tersine dönmezse- aynı başarısız yoldan başka bir şey değildir.

Buna rağmen Genel Sekreterin bu bilindik fikirleri yeniden duymak için duruş sergilemesi, 'gelin istediğinizi söyleyin' demesi, bunu 5+1 formatına çekip, BM'yi oradan ayırması ve adına 'gayrı-resmi' demesi dikkat çekicidir.

BM parametreleri ve Crans Montana'da ortaya koyduğu 6 maddelik federal çözüm kriterlerinden devam etmek yerine bundan geri adım atması kritik bir manevradır.

Müzakere masalarının kuralıdır, bir öneri masaya inerse, geri çekilse de o öneri masada kalır. Dolayısıyla, kendi kriterlerinin masada olduğunun bilincinde olan Guterres iki taraf arasındaki derin fikir ayrılığının orta yolu olarak bunları masada saklı tutabilir.

Yani masaya iki devlet formülü ile gelecek olan Türk tarafının, yine masaya 'zayıf' ya da 'gevşek' bir federal modelle süslü birtakım Güven Yaratıcı Önlemler (GYÖ) ile gelmesi beklenen Rum tarafının ortak buluşma pozisyonunun, merkezi zayıf, kurucu kanatları oldukça güçlü bir modele dönüşmesi ihtimaldir.

Brexit sonrası Kıbrıs sorunu konusunda çok daha rahat hareket alanları bulan İngiltere'nin bir nevi arabuluculuğa soyunması ve 'iki devlet ile gevşek federasyon arası', biraz da 'mutant' bir modele işaret etmesi bu nokta dikkat çekicidir diye düşünüyorum.

Mutant ifadesini, içinde bulunduğumuz pandeminin yeni kabusu 'mutant virüs' belasına bir gönderme olsun diye yazdım ama buradaki dileğim virüsteki gibi kötü değil, iyi bir mutasyona ihtiyacımız olmasındandır.

Zira iki taraf arasındaki fikir ayrılıklarının ortaklaşma yerine, ayrışma yoluna 'mutasyonu', kuşku yok ki üstümüzdeki belirsizliğin devamı anlamına gelecektir.

Eğer maksimalist davranıp, olmayacak dua olan 'iki devletli çözüm' modelini 'sündürmeye' devam edersek, orta yola doğru gerilemezsek, Greentree zirvesinin başarısız olacağı kesindir.

Başarısızlık ne demek?

Şu demek: Rumlar AB, BM ve diğer uluslararası platformlarda tüm ada adına rahatına bakıyor demek.

Apoel, Real Madrid'le maç yapmaya devam ediyor demek.

Ayrıca Apoel, Trabzon ile de maç yapmaya devam ediyor demek.

Peki başka ne demek?

Kıbrıslı Türkler bir kez daha bütün bu olup bitenlere, eskilerin deyimiyle 'andilla kurup bakmaya devam ediyor' demek. Bir Allah kulu tarafından tanınmadan geçen yıllarımıza, harcadığımız nesillerimize yenilerini ekliyoruz demek.

Başka?

Uluslararası hukukun dışında kalıp, iç düzenimizi asla kuramamamız, beslemeliğe devam etmemiz, ceberut, adaletsiz ve habis yönetim şeklinin toplumun tüm kılcal damarlarına sirayet etmesi demek.

Bunları mı istiyoruz? Tabii ki hayır…

Bu yüzden de, İngiliz'in dediği gibi, 'fingers crossed!'

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.