KKTC'yi tanıması muhtemel ülkeler listesi ve bir değerlendirme...

Yayın Tarihi: 01/02/21 12:04
okuma süresi: 8 dak.

Mart ayı başında yapılması düşünülen ancak tarih, yer, şekil ve şemal açısından henüz resmi bir açıklama yapılamayan 5+1 gayrı-resmi Kıbrıs konferansı konusunda taraflar arasındaki derin fikir ayrılıkları yönünde ortaya çıkan belirsizlikler sürerken, BM'den sonra AB'nin de 'federasyon' formülüne açık destek verdiği bir kez daha görülüyor.

Buna rağmen geçtiğimiz Cuma günü BM Güvenlik Konseyinde alınan kararla birlikte görev süresi bir kez daha uzatılan Barış Gücü'nün raporunda ortaya konulan güçlü federasyon vurgusu, hem Türkiye hem de Kıbrıs Türk liderliği tarafından tepkiyle karşılanırken, sanki de yeni bir şeymiş ya da BM Güvenlik Konseyi kararları çöpe atılmıştı da tekrardan geri alındı gibi bir havada gösterilen bu tepkilere akıl sır erdirmek zor.

BM'nin bu tavrına ek, bugün Rum basınına yansıyan şekliyle Nikos Anastasiadis'e bir mektup yazan AB Konseyi Başkanı Charles Michel de iki devletli çözüm modelinin masada olmadığını hatırlattı ve adanın BM parametreleri tahtında federal çözümle birlikte yeniden birleştirilmesi gerektiğini ifade etti.

Çok net bir şekilde hem BM hem de AB tarafından ortaya konan bu tutumla birlikte Türk tarafının tepki göstermekten başka nasıl bir adım atacağını ya da konferansa gitmemek de dahil birtakım inisiyatifler alıp alamayacağını ise henüz bilemiyoruz.

Belki olası adımların ne olabileceği yönündeki işaretleri bugün adaya bir ziyaret yapacak olan TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun diyeceklerinin satır aralarında bulabiliriz.

Ancak, Kıbrıs Türk tarafının iki devletli çözüm konusundaki ısrarlı söylemlerine, bu çözüm modelini sanki de masada varmış gibi bir tavırla anlatmalarına bakınca insanın aklına ister istemez 'göremediğimiz, bilemediğimiz' bir şeyler mi var şüphesini getiriyor.

Bu bağlamda, ortaya atılan bu komplo teorisi tadındaki iddialarla ilgili Radyo East-Med kanalında bir makale kaleme alan Ertan Karpazlı'nın son makalesinde yazdıklarına göz atmakta fayda vardır.

Karpazlı, Cumhurbaşkanlığı danışmanlığına yeni atanan Hüseyin Işıksal'ın katıldığı bir telekonferansta "en az 10 ülke KKTC'yi tanımaya hazırlanıyor" şeklinde sarf ettiği ifadeler üzerinden bu ülkelerin hangileri olabileceğini yazmış.

Işıksal'ın ifade etmekten kaçındığı ancak Karpazlı'nın 'olağan şüpheliler' diye niteleyip açıkça ifade ettiği bu ülkelerden birincisi herkesin tahmin edeceği gibi Azerbaycan.

Azerbaycan'ın, Türkiye ile olan bağlarına bakıldığında, KKTC için bir nevi 'havalı amca' pozisyonunda olacağını ifade eden Karpazlı, Bakü yönetiminin bu işi iyice tartarak hareket edeceğini düşünüyor. Nihayetinde KKTC'yi tanımanın Bakü için birtakım yaptırımlara da yol açabileceğini dile getiren Karpazlı bu noktada, Azerilerin, Türkiye ile olan bağlarına zarar vermeme adına böylesi bir adımı atabileceğini belirtiyor.

1983'te ilan edilen KKTC'yi tanıdığı ancak sonra vazgeçtiği iddia edilen ve hikayesi yıllar içinde bir 'şehir efsanesine' dönen Pakistan ile Bangladeş, Karpazlı'ya göre Işıksal'ın ifade ettiği 10 ülke arasında olabilir.

İki ülkenin de uluslararası toplum içinde bağımsız ve bağlantısız hareket ettiğini yazan Karpazlı, durumun 1983'ten beri aynı olduğunu söyleyerek, her ikisini de listeye eklemiş.

Listenin bir diğer adayı ise Kuzey Kore. Dünya ile bağlarını çoktan koparan, biraz Çin hariç kimseyle yüz göz olmayan Kuzey Kore'nin KKTC'yi tanımasının iki ülkenin ticari ilişki kuramayacak kadar uzak olduğunu belirten Karpazlı, bu noktada bir diğer 'dünya ile aynı kopuk olan' Maduro'nun Venezuela'sını da işin içine katmış.

"Ancak her iki ülke için de bu tanıma işinden birbirlerine fayda gelmez" diye yazan Karpazlı, listeye Rusya steplerinin uçsuz bucaksız ülkesi Türkmenistan'ı da eklemiş.

Kendi halinde bir ülke olan Türkmenistan'ın bu noktada KKTC'de yaşayan ve son zamanlarda artan Türkmen nüfusa yardımcı olabilmek için tanıma yoluna gitmesini en azından 'akmazsa damlar' nitelikte bir adım olabileceğini belirten Karpazlı'nın listesinin en dikkat çekici ülkesi ise İran.

Ancak İran konusunda Türkiye'nin birtakım çekinceleri olabileceğini ifade eden Karpazlı, bu bağlamda Türkiye'nin kendi oyun alanına böylesi güçlü bir ülkeyi almayı göze alıp almayacağının bilinmediğini belirtmiş.

Bir diğer adayı ise Filistin Yönetimi olarak ifade eden Karpazlı, Türkiye'yi bir 'müttefik' olarak gören Filistin'i 'olağan şüpheli' olarak nitelerken, listenin diğer 3 aday ülkesi ise 'tanınma' zorluğu yaşayan ülkeler arasından gösterilmiş.

Bu noktada adı sık sık Kıbrıs sorunu çözüm modeli olarak da anılan Tayvan'ı gösteren Karpazlı, batının Çin'e karşı güçlü bir şekilde desteklediği ülkenin KKTC'yi tanımakla birlikte 'çok da sıkıntı yaşamayacağını' belirtiyor.

Rusya himayesinde yaşamına devam eden Güney Osetya ve Abhazya'yı da KKTC'yi tanıma ihtimali olan ülkeler arasında gösteren Karpazlı, iki ülkenin de KKTC ile bu noktada benzerlik gösterdiğini ifade ederek, karşılıklı tanınma durumunun bölgede pek etki yaratmayacağını dile getiriyor.

Son iki ülkeyi Rusya kontrol ediyor diye düşünecek ve KKTC'yi tanımalarının kimselerin umurunda olmayacağını söyler, Tayvan'ı da Çin engeli yüzünden bir kenara koyarsak, diğer 9 ülkenin tümünün ya da birkaçının KKTC'yi tanımasını elbette büyük bir kırılma anı olur diye değerlendirmek lazım.

Açıkçası buna şu anki koşullarda ihtimal vermek 'olmayacak duaya amin' demekten ileri giden bir durum değildir. Şahsi inancım da bu yöndedir.

Fakat, Brexit, Trump'ın gidişi ve en önemlisi, Covid-19 pandemisiyle birlikte çok kritik bir kırılma anından geçen dünyamızın, siyasi olarak da kırılmalar yaşayabileceğini biliyoruz.

Bu bağlamda bloklar arası güç dengelerinin sürekli olarak bozulduğunu, özellikle pandemi etkisiyle birlikte dünya coğrafyasının orta ve uzun vadede değişebileceğini, bunların potansiyel bir ihtimal olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Haliyle AB, Rusya, ABD, Brexit ile birlikte hareket alanı artan İngiltere ve son zamanlara bölgeye artan ilgisiyle birlikte Çin'in oyun alanına dönüşmeye başlayan Doğu Akdeniz'de kartlar yeniden dağıtılıyor diye düşünmek çok yanlış olmayacaktır.

Bu bağlamda makaleme konu ettiğim Ertan Karpazlı'nın "KKTC, tanınmanın kapısını çalıyor" şeklinde bana göre ironik bir başlıkla ifade ettiği makalesinin önemli olduğunu düşünüyorum.

Dolayısıyla bütün bu denklemin tam ortasında bulunan ve Doğu Akdeniz'in bir nevi anahtarı mahiyetinde olan Kıbrıs adasının pozisyonu her zamankinden çok daha kritiktir.

Hem de tarihte hiç olmadığı kadar…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.