Ya halkın ya da sorumluların yanında olacaksınız, bundan kaçış yok…

Yayın Tarihi: 20/02/23 07:00
okuma süresi: 6 dak.

Hayatımızı karartan depremin üzerinden 15 gün geçti.

Soğuk ve ıssız Adıyaman’da dere kumundan yapılmış, denetimsiz, köhne, tamamen rant üzerine inşa edilen bir sistemin ürünü olan bir otelin enkazında hayata veda eden çocuklarımızı toprağa vereli ise 1 hafta...

Bir yandan on binler mezara girerken şimdi adaletin peşindeyiz. Sadece bizim meleklerimiz için değil enkaz altında hayata veda eden binlerce çocuk ve insan için de adalet arayışı içindeyiz.

Cenazelerimizi kaldırmamızın ardından geçen 1 haftalık sürede yaşananlara bakacak olursak, kısaca iki şeyi söyleyebiliriz. Birincisi Türkiye halkının yanında olmak, onlarla adalet arayışına girmek demenin pek tabii ki şu an Türkiye’yi yönetenlerin karşısında durmak anlamına gelir. Dolayısıyla oranın hükümetinin hükümeti olan hükümetimizin ‘resmi’ adalet arayışı çıkmaz bir sokaktan farksızdır.

İkincisi, eninde sonunda o çıkmaz sokağın sonundaki duvara vurulacak ve o anda KKTC’de hükümet edenler bir karar vermek zorunda kalacaktır: Ya karnı, ya da sırtı.

Ya halkın yanındasınız, ya da sorumluların…

Nereden bakarsanız bakınız, içinden çıkılmaz bir durum.

Son yazdığım makalede bu adalet arayışının bizim resmi makamların girişimi ya da onların üzerinden bir sonuca ulaşmasını çok zor bir ihtimal olarak değerlendirmiştim.

Nitekim facianın sorumlularıyla ilgili yaşanan yargısal süreçte de bir takım zorluklar yaşanıyor.

Geçen hafta başından itibaren Twitter üzerinden başlayan ve kısa sürede TT olan kampanya, önce “katiler tutuklansın” şeklinde start aldı. İlk gece neredeyse 1 milyon tweetin atılmasının ardından ertesi gün sabah otel sahiplerinin gözaltına alındığını duyduk. Böylece kampanya “katiller yargılansın” “katillere müebbet” noktasına everildi.

Ancak Cuma akşamı ortaya çıkan bir haber adaletin öyle kolay tecelli etmeyeceğinin ilk işaret fişeği oluverdi. Buna göre otel sahiplerinin tutuklandığı davaya “gizlilik” getirilmiş. Şimdi son 48 saattir “gizlilik kaldırılsın” diye tweetler atıyoruz.

Dikkat ederseniz ‘gizlilik kararı’ sonrası hükümet yetkililerinden herhangi bir tepki ya da sorgulama gelmiş değildir.

Peki 35’i öğrenci, öğretmen ve veli, 30’u tur rehberi 65 kişiye mezar olan otelle ilgili niye ve neden gizlilik kararı alınmıştır?

Hukuken baktığınızda böylesi kararlar “Soruşturmanın gizli yapılmasının amacı hem şüpheliyi korumak hem de delillerin karartılmasını, yok edilmesini önlemektir. Soruşturmanın gizliliği, lekelenmeme hakkı ve masumiyet karinesinden ayrı düşünülemez” diye tanımlanır.

Elbette bir şüpheli suçluluğu ispatlanana kadar masumdur, buna kimsenin itirazı yok. Fakat otelle ilgili yazılan enkaz raporu ortada cinayetten farksız bir suçun olduğuna işaret etmektedir.

Otelle ilgili hazırlanan enkaz inceleme raporunda “Bina alanında bulunan molozlar yakından incelenmiş ve beton kalitesinin bariz bir şekilde düşük olduğu, dere çakılı ve kumu kullanıldığı tespit edilmiştir" ifadeleri var. Yine raporda “Bu yapının göçmesinin nedeni depremin büyüklüğü değil yanlış tasarım ve/veya imalattır. Bina alanında bulunan molozlar yakından incelenmiş ve beton kalitesinin bariz bir şekilde düşük olduğu, dere çakılı ve kumu kullanıldığı tespit edilmiştir” deniliyor.

Otelden kurtulanların “15-20 saniyede çöküp dağıldı” şeklindeki ifadelerine uygun raporda şunlar da var: “Dere çakıllarının büyüklüğüne bakıldığında, sıklıkla bu tür yapılarda kullanılacak betonlardaki maksimum tane boyutundan daha büyük oldukları, betondaki çakıl ve kum dağılımındaki granülometrinin iyi olmadığı, elle yapılan kontrolde kolaylıkla dağıldığı tespit edilmiştir. Temeli ve kolonları 5 kata göre tasarlanıp inşa edilmiş olan söz konusu binanın inşasının doğru yapılmadığı kanaati oluşmuştur. Kat artırımı yapılmasının ciddi bir hata olduğu ve binanın en düşük depremlerde dahi yıkılmasının mümkün olduğu kanaati olmuştur.”

Kısacası otel, bırakınız böylesi bir depremi, orta düzey bir sarsıntıya karşı bile riskli bir halde bulunuyordu ve buna bile bile izin verildi. Otelin sahipleri kadar buna izin verenlerin de yargı önünde hesap vermesini istememiz tam da bu yüzdendir.

Daha önce yapı denetiminden geçmeyen ancak sonra bu izni edinen otel yöneticilerinin orayı bir mezara çeviren ihmallerin sorumlusu olduğu çok açık bir şekilde Türkiye basınında da zaten yazılıp çiziliyor.

Ancak sorun şu ki otelin sahibi Ahmet Bozkurt, Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yönettiği TÜGVA Adıyaman Yüksek İstişare Kurulu Üyesidir. Yine onun oğlu Efe Bozkurt, AKP Gençlik Kolları Ekonomi ve Mali İşler Komisyonu Üyesi olarak görev yapmış birisi. Yani kısacası otelin sahipleri ‘partili’ kişilerdir.

Dolayısıyla bana göre otelin enkaz raporunun ardından Adıyaman Savcısı tarafından konulan ‘gizlilik’ şerhi bu meselenin bir şekilde kapatılma istemine dalalettir.

Ancak içinde çocuklarımızın can verdiği enkazın yanı sıra diğer binlerce enkazda aranan adalet bu kapatmayı “şimdilik” engellemektedir.

Yukarıda ifade ettiğim “Türkiye halkının yanında, onların adalet arayışına ortak olma ve mücadele etme tavsiyesi” tam da bunun için gereklidir.

Yoksa bu süreç önce başka olaylarla unutturulacak, ardından iş davaya gitse bile sürekli hakimi değiştirilecek veya güvenlik gerekçesiyle Adıyaman’dan alınıp başka illere götürülüp, yargı süreci uzatılacak, yıllara yayılacak uzun bir başka acıya dönüşecektir.

Türkiye tarihi böyle böyle tüketilen adalet arayışlarıyla doludur…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları