Bu haftanın önemi 14 Mayıs’tan sonra ortaya çıkacak…

Yayın Tarihi: 24/03/23 07:00
okuma süresi: 7 dak.

20 Mart günü bu sütunlarda kaleme aldığım “Bir konferans, bir öneri, Kıbrıs sorunu ve birtakım beklentiler” başlıklı makalemde, bu haftanın Kıbrıs sorunu ve Türkiye-AB ilişkileri konusunda bir takım önemli toplantılara sahne olacağını yazmıştım.

Nitekim planlandığı üzere Pazartesi, AB dönem başkanı İsveç’in ev sahipliğinde Türkiye ve Suriye için bir bağışçılar konferansı yapıldı. Konferansta Türkiye için 6.05 milyar Euro, Suriye için de 950 milyon Euro toplandı.

6 Şubat depremi sonrası TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hafta içi açıkladığı üzere toplamda 100 milyar dolar zararı olan Türkiye için ortaya çıkan meblağ rakam olarak küçük olabilir. Ancak rakamdan öte yapılan işin Türkiye-AB yakınlaşma sürecine yapacağı büyük katkı küçümsenecek bir durum değildir. Ekonomik olarak zorda olan Erdoğan yönetiminin AB’den gelecek yardıma burun kıvırma gibi bir lüksü olduğunu sanmıyorum. Dolayısıyla bu yakınlaşmanın artarak devam etmesini umuyorum. Çünkü biliyorum ki Türkiye’nin AB ile yakınlaşması Kıbrıs’ta çözüm şansını doğru orantılı olarak arttırır.

Öte yandan yine aynı makalede, Brüksel’de Çarşamba günü toplanan ve bugün sona erecek AB Liderler zirvesinin önemli konu başlıklarından bir tanesinin de Kıbrıs sorunu olacağını, bunun da sebebinin Rum lider Nikos Hristodulidis’in seçim dönemi verdiği söze istinaden, AB’nin Kıbrıs çözüm sürecine olan katkısının artması yönündeki önerileri olduğunu belirtmiştim.

Hristodulis Çarşamba akşamı AB’in üç en üst düzey temsilcisi (Von der Leyen, Metsola ve Michel) ile görüşerek bu önerilerini sundu. Öneriler temelde AB’nin Kıbrıs çözüm sürecine vermekte olduğu teknokrat düzeydeki –çoğu zaman pek de yararlı olmayan- desteğinin dışında, siyasi olarak sürece müdahil olmasının yol haritasını içeriyor. Söz konusu öneriler detaylı olarak henüz ortaya çıkmış değil ama muhtemelen hafta sonu Pazar günü Fileleftheros’ta detaylı olarak okuma şansına sahip olacağız diye düşünüyorum.

Bunu beklentiyi bir kenara koyup yaşananlara devam edecek olursak, Hristodulidis, dün Euronews’a konuşarak Kıbrıs sorununun çözümünün kendisi için en başta gelen öncelik olduğunu söyledi. Rum lider röportajda önerilerinin amacının son 6 yıldır kesilen müzakere sürecinin yeniden başlatılması amacı taşıdığını ısrarla vurguladı. Bunun başlama tarihini de işaret eden Hristodulidis, 14 Mayıs’ta Türkiye’de yapılacak seçimler sonrası, Türkiye’nin de aktif müdahil olacağı bir süreçten bahsederken, Crans Montana’da kalındığı yerden tekrardan başlatılması gerektiğini de sözlerine ekledi. Buraya tekrar döneceğim.

Yine Euronews’a verdiği röportajda, Türkiye’nin Kıbrıs siyasetinin hemen değişmesini beklemediğini ifade eden Hristodulidis, “Hemen radikal bir değişiklik beklemiyorum. Türk dış siyaseti bize bunu tarihsel olarak öğretmiştir. Ancak seçim, seçimdir. Erdoğan ya da muhalefet lideri seçilsin, bu yeni bir gelişmedir” ifadelerini kullandı. Kıbrıs’taki çözümsüz geçen her günün yeni olumsuz gelişmelere gebe olduğunu da söyleyen Rum lider, bu durumun kendisini çok endişelendirdiğinin altını da çizdi.

Bu arada Ersin Tatar, Whats up’tan eski-yeni İngiliz vekillere mesaj atarak direkt uçuşların başlaması için kendince kasaba siyasetçisi tadında garip bir ‘gomma’ diplomasisi gütmeye çalışırken, Hristodulidis son 48 saatte AB ve dünya liderleriyle peş peşe görüşmelerde bulundu. Bunların arasında BM Genel Sekreteri Antonio Guterres de vardı.

Dün 27 AB lideri ve Genel Sekreterin katılımıyla yapılacak olan çalışma yemeği öncesi Guterres ile kısa bir görüşe yapan Hristodulidis, ona da AB’ye sunduğu öneriler hakkında bilgi verdi. Bunun yanı sıra, Türkiye seçimleri sonrası bir sürecin başlaması için Genel Sekreterden yardım isteyen Rum lider, ardından ona New York’a gelmeye hazır olduğunu da söyledi. AB’nin sürece aktif şekilde müdahil olmasının asla BM’yi dışlamak anlamına gelmeyeceğini Guterres’e aktaran Hristodulidis, çözümün BM kriterleri tahtında olacağının altını da çizdi ve bunların kendisi için güvence sayıldığını ifade etti.

Seçildiği günden beri pro-aktif bir siyaset izleyen, Ersin Tatar’la görüşmek için ısrarcı olan, Kıbrıs Türk tarafının sürekli köpürtmesine rağmen suçlama oyununa girmeyen ve AB’yi sürece katmanın Türkiye’ye karşı değil, onu ikna etmek amacıyla olduğunu söyleyen Hristodulidis’in artı puanlar topladığına şüphe yok.

Peki, tekrardan Crans Montana’a kısmına dönecek olursam, o süreci çökertenlerin arasında olan Hristodulidis’in “Crans’tan kaldığımız yerden yeniden başlayalım” ya da “Kıbrıs sorununun çözümü benim en birinci önceliğimdir” ifadelerine ne kadar güvenebiliriz?

Dün attığım ve içinde Hristodulidis’in bu ifadelerinin yer aldığı twetimin altına yorum yapan çok manidar bir isim vardı. Yorumunda İngilizce “Sure?” yani “emin miyiz” diye yazan kişi ise Hristodulidis’in Crans Montana’daki “maceralarına” en yakından şahit olan Ali Bizden de başkası değildi. Dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Basın Danışmanı olan Ali Hoca’nın çıtırdan dalga geçen bu cevabı karşısında bir müddet ne yazacağımı düşündüm.

O süreci en yakından yaşayanlar olarak -konferans sırasına herkesin gözü önünde birbirimize girip aylarca küs kalmamızı gereksiz bir bilgi olarak buraya not düşmem dışında- Hoca ile o acı günleri çok anmışlığımız ve kederle içmişliğimiz vardır.

Uzatmayım, düşündükten sonra, cevaben yine İngilizce olarak, “Onun bu konuda yanıldığı ispatlanmıştır. Ancak herkes hata yapabilir ve herkesin ikinci bir şansa ihtiyacı vardır” diye yazdım.

Nihayetinde federal çözüm için uğraştığını söyleyen, bu konuda çözüm için bir şeyler yapmaya çalışan birisine hiç güvenmesem bile köstek olmayı doğru bulmam.

Tabii bu cevabı yazdım diye endişeliyim çünkü bir yerde Ali Bizden beni arayıp galiz küfürler edebilir. Gerçi ederse bu beni sevdiği anlamına gelir diye bir rahatlığım da var, o ayrı.

Ama Hoca’yı bir kenara bırakırsak, Kıbrıs sorunu ve Türkiye-AB ilişkileri açısında önemli bir haftayı geride bırakıyoruz demek yanlış olmaz. Bu haftanın esas önemi Türkiye seçimlerinden sonra ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum.

Belki de Ersin Tatar’ın gündeme bomba gibi düşen ve özetle “ben oynamam” dediği açıklamasını bu olası süreç için bir nevi işaret fişeği sayabiliriz…Bilmiyorum ama öyle olmasını istiyorum…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.