New York’ta kritik hafta…

Yayın Tarihi: 18/09/23 08:00
okuma süresi: 7 dak.

Başlığa bakıp “biz böyle kritik haftalar çok gördük” dediğinizi duyar gibiyim. Kıbrıs sorunu gibi ‘kör kuyudan’ ve umut mezarlığından farksız konuda böylesi bir laf yanlış olmaz. Ancak, gel gelelim, belki de Crans Montana’dan sonra en önemli kavşaklardan birine varmış durumdayız.

Dünya ülkelerinin liderleri BM’nin 78.dönem toplantıları için bu hafta New York’ta olacaklar. Bunların arasında Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis ve İngiltere Başbakanı Rushi Sunak da var. Kıbrıs sorununa müdahil olan bu taraflar dışında bir de Kıbrıslı Türk toplumunu ‘temsilen’ Ersin Tatar var.

Bu sütunları takip edenler bilecektir, Crans Montana’dan beri her ne kadar ayrılık türküleri doruğa çıksa da ben ısrarla çözümün kıyısında oturduğumuzu yazıp çizdim. Bazıları ‘ne içiyon sen?’ diyerek dalga geçti. Geçsinler. Ama ben bu konudaki fikrimi hiç değiştirmedim. Çünkü Crans’ta ortaya konulan belgenin hala daha masada olduğunu, her ne kadar ‘belge olmayan bir belge’ olarak kabul edilse de, onun çözümün anahtarı olduğu iddiamı devam ettirdim. O belgenin adı Guterres belgesi ya da kriterleridir. Eğer Kıbrıs sorunu konusunda federal bir çözüm görüşülecekse, görüşülecek olan şey bu 6 maddelik çerçeve belgedir.

Ama konu gerçekten federasyon görüşülüp, görüşülmeyeceğidir. En azından şimdilik. Şimdilik diyorum çünkü daha önce bahsettiğim üzere Pile olayı ile başlayan, Güvenlik Konseyi kınamasıyla devam eden sürecin bir çeşit Güven Yaratıcı Önlemler paketine everilebileceği konusunda bir takım ciddi iddialar mevcut. Eğer bu olacaksa, iki tarafın masada muhatap olacağı kişi BM’nin ataması muhtemel bu yeni ‘temsilcisidir.’ Yine daha önce vurguladığım üzere, BM, Pile olayı kararında Genel Sekreter Guterres’e bir ‘BM temsilcisi’ ataması çağrısını yapmıştı. Daha önce sık sık karşımıza çıkan ‘özel temsilci’ değil yani. Bu işin rengini değiştiriyor.

Rum basını bu temsilci tanımı için ‘yetkileri belli olmayan’ sıfatını kullanıyor. Yani BM’nin kabul görmüş kriterlerinin dışına değilse bile esnetme yolunu bulabilecek nitelikte birisi. Haliyle işin renginden kastım, eğer bir süreç başlayacaksa, bunun yukarıda bahsettiğim GYÖ cinsi bir süreç olma ihtimalinin yüksekliğindendir. Bu temsilci de bu görevi yapacak. İşler iyi giderse sonrasında federal zemine geçilir mi, onu da zaman gösterecek, olabilir. Olacaksa kriterler Guterres kriterleridir, çözümün kıyısında oturuyoruz dememin temel noktası budur.

Öte yandan dün New York’a varan Rum lider, hemen basının karşısına geçerek açıklamalarda bulundu ve Guterres’in temsilci ataması konusunda ‘umutlu’ olduğunu söyledi. Bunun için de yarın yapılacak Guterres-Erdoğan görüşmesini ‘hayati’ olarak niteledi. Bir diğer işaret ettiği görüşme ise Çarşamba gün gerçekleşecek Erdoğan-Miçotakis görüşmesi. Kendisi de Cuma günü Guterres ile bir araya gelecek.

Güvenlik Konseyi, Pile kınamasında Türkiye’yi itinayla dışarıda tutmuş, sadece Kıbrıs Türk tarafını kınamıştır. Avrupa Birliği, geçen hafta kabul ettiği Türkiye İlerleme Raporunda Kıbrıs Türk tarafının devletini ‘yasadışı ayrılıkçı yapı’ olarak tanımlamıştır. Türkiye’ye sert eleştiriler yapmıştır. Herhangi bir yaptırım yoktur, rapor tavsiye niteliğindedir ama çok önemlidir. Türkiye, AB ile olan ilişkilerini düzeltmek, ekonomisine can verecek Gümrük Birliğini güncellemek peşindedir. Bunun da en büyük şartlarından bir tanesi, bu birliğe üye olan Kıbrıs Cumhuriyeti’ne limanlarını açmaktır. İşin daha büyük çerçevesinde Doğu Akdeniz’de doğal gaz üzerinden dönen paylaşım kavgası ve daha büyük uluslararası aktörler vardır.

Daha da tanımlamam gerekirse, GYÖ’ler ‘limana-liman’, ‘kapıya-kapı’, belki ‘Maraş’a-Ercan’ gibi daha önce bin kez konuştuğumuz şeylerden başka bir şey değildir. Buna ada çevresindeki gazı çıkarması öngörülen, Mustafa Akıncı döneminde teklif edilen ortak komite önerisini de ekleyebiliriz. Tabii işin içine gaz girince, orada devreye ABD girer ki ada çevresinde Exxon ile başlayan faaliyetler zaten sürmektedir. Bir diğer dev Amerikan şirketi Chevron da bu işlere eğilmiş durumdadır. İşte Rum lider New York’ta bu iki şirketin CEO’larıyla da bir araya gelecektir. Dünkü basın açıklamasında bu husustan ‘kaliteli yatırımların adaya gelmesini istiyoruz’ diye bahsetmektedir. Ne demezsin, bu şirketler gayet ‘kaliteli’ zaten! Burada ABD’nin temsilci atama konusunda bu hafta içinde BM’ye bir teklif sunmaya hazırlandığı duyumlarının iyice ayyuka çıktığını da hatırlatmak isterim.

Konuyu dağıtmadan toparlayacak olursam, Rum liderin işaret ettiği yarınki görüşme tüm bu yazdıklarım ışığında çok kritiktir. Erdoğan ile Guterres’in başka konuları, mesela mülteciler meselesi gibi konuları da konuşacağı mutlaktır ama gündemin bir maddesi de illa ki Kıbrıs’tır.

Ertesi gün yapılacak Erdoğan-Miçotakis görüşmesinin Ege dışında bir diğer önemli konu başlığı da yine Kıbrıs’tır. Guterres ayrıca Miçotakis ile de bir araya gelecektir ve elbette onların da gündemlerinden biri Kıbrıs olacaktır.

Bu noktada biraz fal açacak olursam;

Kanımca bu görüşmeler trafiğinin ardından -eğer işler olumlu seyrederse- daha önce Hristodulidis’in teklif ettiği ama Tatar’ın güya da kendi kararıymış edasında reddettiği üçlü görüşme (Hristodulidis-Guterres-Tatar) gerçekleşebilir. Muhtemelen Cuma ya da Cumartesi günü.

Üçlü görüşme olmasa da, eğer işler cidden iyi seyrederse, Guterres bu hafta sonu BM temsilcisini göreve atayabilir.

Bu da yeni sürecin başlangıcı anlamına gelir.

Elbette iyimser düşünüyorum. Daha doğrusu gıcık kaptığım şekliyle söyleyecek olursam ‘ihtiyatlı iyimserim.’

Ha atandı da sorun kesin çözülecek mi? Hayır ama 6 yıl aradan sonra bir yerlerden başlamak çok iyi gelecek, umutlanacağız.  

Peki atanmazsa ne olur?

Aslında çok basit. Biz, tel tel dökülen, ıslah edilmesi asla mümkün olmayan, herkesin, her zümrenin kendi gemisi kurtaran kaptan modunda olduğu, popülizmin tavan yaptığı, çürümenin her yere sirayet ettiği bu kim-kime dum-duma düzeninde hayat tüketmeye aynı monotonlukta devam ederiz.

Diğer ilgili tüm taraflar ise hür dünyadaki hayatlarına mutlu-mesut devam ederler…

Hayıf bize…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları